1908 yılında Kütahya’nın Altıntaş ilçesinin Saraycık köyünde dünyaya gözlerini açan bir kahramandan bahsedeceğim. Babası Balkan harbinde şehit düşmüş bir vatan evladı. Annesi Yunan mezaliminden kaçmak adını dağlarda evlâdıyla yaşamayı göze almış cefakâr bir Türk kadını. Daha 14 yaşında. Yokluğun yoksulluğun hastalığın kol gezdiği vatan toprakları düşman askerinin çizmesi altında iniminim inlemektedir. Cahilliğin ve ihanetin kol gezdiği vatan toprakları kısa sürede kurtulacaktır kurtulmasına da birçok ana evlâdına evlât babasına kavuşamayacak; binlerce haneye kor ateş düşecektir.  Kadınlar kocasız çocuklar babasız kalacaktır. Birbirinden acı hikayeler hayatımızı şekillendirecektir. İşte; yaşanmış gerçek hayattan bir kesittir, Sakatların İsmail’in kısacık hayatı.  İsmail Yunan mezaliminden kaçmak adına anası ile Kütahya’nın dağlarında çobanlık yaparak hayatta kalmaya çalışmaktadır. Anasının kınalı kuzusu, babasının aslanı; sakatların İsmail 30 Ağustos Baş Komutanlık Meydan Muharebesinin kazanılmasında çok önemli rolü olmuştur. 30 Ağustos tarihinde Dumlupınar civarlarında 7 bin kişilik Yunan ordusu ile karşılaşır. Yunan ordusu dağılmış kaçmaktadır. Sakatların İsmail’e, Bursa yolunu sorarlar. Yunan komutanı Tirikopis, Sakatların İsmail’e güvenmediği için İsmail’i de yanlarına alarak kaçmaya devam ederler. İsmail şehit olacağını bile bile Yunan ordusunu yanlış tarafa, Türk Ordusu'nun olduğu yöne doğru gitmelerini sağlar. “Nasıl olsa bu Yunan gavuru beni öldürecek öldürmesine en azından vatana olan borcumu ödeyeyim babamın intikamını alayım” der. Çal köy civarında Ordumuzla karşılaşan Yunan ordusu ağır zayiatlar vererek iyice dağılır. Yunan komutan Tirikopis İsmail’i oracıkta vurarak şehit eder. Kısacık ömrünü şehadetle bitiren İsmail ve onun gibi koca yürekli binlerce çocuk için Gazi Mustafa Kemal Atatürk 23 Nisan tarihini Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanmasını ister. 

Memlekette yaşanmış o kadar acı dolu olay var ki. Hangisini anlatalım hangisinden ders çıkarılmasını isteyelim. Kadir Mısıroğlu, Cumartesi Sohbetleri isimli programlarından birinde, skandal sözler sarf etmişti. Kurtuluş Savaşı’na ilişkin konuşan Mısıroğlu, “Beni tefe koyarlar ama keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı. Ne şeriat yıkılırdı. Ne medreseler lağvedilirdi. Ne hocalar asılırdı. Hiçbiri olmazdı” ifadelerini kullanmıştı. Son zamanlarda Cumhuriyet kazanımlarımızı sorgulamaktan öte geçen güruh anayasanın ilk 4 maddesinin bile değişebileceği konusunda fütursuzca ifadeler kullanmaktan çekinmemekteler. Kendi ataları gibi Türk milletini sırtından vurmaktan çekinmeyen bu insanlar, Mersin’i Halep’in ilçesi olarak görme hayallerini dillendirebilmekteler. Bu utanmaz grup “Türk milletinin bu coğrafyanın sahibi değil misafiridir” diyebilmektedir. Çünkü bu grup kendilerini hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyeti Devletinin asil evladı olarak görmediler. Bu zatlar kendilerini besleyen ihanet şebekelerinin oyuncağı olmaktan mutlu oldular. Bunlar kimi zaman karşımıza dindar, kimi zaman etnik milliyetçi, kimi zaman hümanist, kimi zaman kapitalist, kimi zaman komünist olarak çıktılar. Hepsinin tek ortak özelliği Türk milletini çökertmek ve Türk milletine Sevr’i kabul ettirmekti.  Bu ihanet şebekesi akla hayale gelmeyen oyunlar kurdular. Dünya tarihinde emsali görülmemiş bir şekilde Türk milleti kurtuluş savaşı mücadelesini kazanarak mazlum milletlerin özgürlük meşalesi olmuştur. 102 yıl önce Ankara’da 337 mebusla toplanması gereken meclis düşman işgalinden dolayı 115 mebusla toplanmış ve tüm dünyaya Türk milletinin esir edilemeyeceği haykırılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de ilelebet payidar kalacağı tüm dünyaya duyurulmuştur.  

*

Son bir haftadır iç siyasette CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun evinin elektriğinin kesilmesi ile ilgili polemik devam etmektedir. Kemal bey, elektriğe bu kadar fahiş zam yapılmasının uygun olmadığını ve yapılan zamların makul seviyeye çekilerek vatandaşın ekonomik olarak rahatlamasını istemesi son derece normaldir. Kemal beyin yaptığı bu pasif eylem ise son derece naif bir davranıştır. Ancak Kemal beyin bu eylemini MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından sivil itaatsizlikle eşdeğer görmesi; memleketin yaşadığı ekonomik buhrandan Devlet Beyin haberdar olmaması anlamına gelmektedir. Diğer taraftan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in konuyla ilgili açıklaması ise evlere şenlik bir durumdur. 

"3,5 milyon civarında elektrik abonesinin elektriği kesik, kesiliyor, 1,5 milyona yaklaşan bir doğal gaz kullanıcısının abonesinin de doğal gazı kesik. Dolayısıyla oraya dikkat çekmek amaçlı bir tutum aldı. Bugün Sayın Kılıçdaroğlu'nun evinin elektriği kesilerek tabii basının, herkesin ilgisini çekti. Bir genel başkanın evinin elektriğinin kesilmiş olması… Dolayısıyla, umarım Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu tutumu, 3,5 milyon elektriği kesilmiş hanenin, insanlara dair bir dikkat çeker, ödeyemediği için kesilen. Umarım hem iktidarın hem de zor durumdaki insanların iktidar tarafından problemlerin çözülmesi için bir adım atılmasına sebep olur. Bu açıdan çok olumlu değerlendiriyorum bu tutumu. Ama bu işte tabii Selvi Hanımın durumu zor. Sayın Kılıçdaroğlu hem sözünü yere düşürmemiş olur müsaade ederse ben ödeyebilirim hanenin elektrik borcunu ödeyebilirim, o da Selvi Hanım için."

Meral hanım ve altılı masa etrafında buluştukları siyasal parti liderleri bu konuyu daha dikkatli ele almaları ve Kemal beye destek vermeleri gerekmektedir. Elektrik faturasını ödemek değil marifet olan. Marifet olan ortağınızın bu pasif eylemini desteklemeniz ve daha yukarı taşımanız olmalıydı. İletişim konusunda sınıfta kaldığınızı buradan söylemek durumundayım. Milyonlarca vatandaş yokluk ve yoksullukla mücadele ederken bu mücadelenin sembol eylemi olarak görünen, bazı guruplarca sivil itaatsizlik olarak adlandırılan eyleme tam destek olmanız gerekirdi. Meral Hanımın bu açıklamasının ardından kıraathaneyi nedvelerde Meral Hanımın iktidarla yollarının kesiştiği ve Cumhur İttifakı'na kaydığı rivayet olunmaktadır. Gerçi bu tür iletişim hataları yapılmaya devam edilirse muhalefet iktidara koltuk değneği olmaktan ileri gidemeyecektir. Özellikle bu tanımlamayı yapmak durumundayım çünkü MHP için muhalefet aynı tanımlamayı kullanmaktadır. 

Vatandaş, iktidar tarafından1980'li yılların yoksulluğuna hızla ışınlanırken; muhalefet, maşallah 2022 yılında kalma eylemi yapmaktadır. İktidarsa lale devrini aratmayacak şekilde har vurup harman savurmaktadır. İktidarın yarattığı Karun ordusu üstenci, kibirli ve rövanşist bir yapı içerisinde fakir halkı aşağılamaktan geri durmamaktadır. 20 yıldır Cumhuriyetten alamadıkları intikamı Cumhuriyetin kurucu gücü olan halktan almak için zalimleşmenin son noktasına gelmişlerdir. Muhalefet mevcut iktidarın beslemelerinden neredeyse daha çok iktidara destek olmak için çaba sarf etmektedir. Muhalefetin nasıl bir bakış açıları var bilemem; genel kanı olarak her kesimin söylediğini söylemek durumundayım. Muhalefetin bu kadar başarısız olduğu yerde iktidarın başarısız olmak gibi bir şansı olamaz.