Toplantı, Biden yönetiminin Körfez müttefiki ile insan hakları sorunları, Yemen ve Ukrayna'daki savaşlar nedeniyle gerginleşen bağları onarmaya çalıştığı ve 2015 İran nükleer anlaşmasını canlandırma görüşmeleri sırasında geldi.

İKİLİ İLİŞKİLER GERGİN

70 yıldır ABD'nin müttefiki olan Suudi Arabistan’la ilişkiler Biden yönetimi altında gerginleşti. Daha yakın zamanlarda, Riyad'ın Rusya'nın Ukrayna işgali konusundaki tarafsız konumunun Batı'nın Moskova'yı tecrit etme planlarını baltaladı. Krallık ayrıca, artan enerji fiyatlarını düşürmeye yardımcı olmak için ABD'nin petrol üretimini artırma çağrılarını da reddetti, bunun yerine Rusya ile üretimi yalnızca marjinal olarak artırmaya yönelik bir anlaşmaya bağlı kaldı.

Geçen hafta, Senato Dış İlişkiler Komitesi’nden Cumhuriyetçi Senatör Jim Risch, “Biden yönetiminin Ortadoğu politikaları, Amerika'nın bölgeden geri çekilme iddiasını güçlendirdi ve uzun süredir ortaklarımızı Çin ve Rusya’ya doğru itti” uyarısında bulundu. 

ARABULUCU ROLÜYLE SAHNEDE

Ortadoğu'da daha önce görevlerde bulunmuş ABD'li istihbaratçı ve eski diplomat olan Burns, Biden yönetiminin en hassas dosyalarından bazılarında kilit bir arabulucu olarak ortaya çıktı. Ağustos ayında Kabil'de üst düzey Taliban liderleriyle bir araya geldi ve Kasım ayında Ukrayna'nın işgali öncesinde Vladimir Putin ile görüşmek üzere Rusya'ya gönderildi. Obama yönetimi sırasında, Tahran ile 2015 nükleer anlaşmasına yol açan ve yaptırımların hafifletilmesi karşılığında İran'ın nükleer gelişimini sınırlayan gizli müzakerelere öncülük etti.

Bu anlaşmaya Suudi Arabistan ve İsrail de dahil olmak üzere Washington'un diğer Ortadoğu müttefiklerinin çoğu karşı çıktı. Ülkeler, Biden yönetiminin anlaşmayı yeniden canlandırma çabalarından endişe duyuyor. Nükleer görüşmelerin yanı sıra, Riyad, ABD'nin Yemen'deki Husi isyancılarından kaynaklanan krallığa yönelik füze ve insansız hava araçları saldırılarına verdiği yanıttan da rahatsız oldu. (Middle East Eye)