Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, Tarafsız Bölge programına katılan Ankara Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Melih Gökçek hakkında, "Benim dikkatimi asıl adamdaki müthiş enerji çekti. Sanki bir sonraki seçimde Mansur Yavaş’ın karşısında aday olacak gibi bir teyakkuz içinde..." diye yazdı. 

Hakan, "Sanki Mansur Yavaş’a yüklendikçe, meydan okudukça yüzünün rengi açılıyor, daha bir gençleşiyor gibi. Sanki görevden alınmanın büyük şokunu atlatıp kendine gelmiş, kendisine bir istikamet çizmiş gibi... Sanki hiç bırakmayacak, devam edecek, varlığını ortaya koyacak, yarıştan kopmayacak gibi... Bütün bu gözlemleri yaptıktan sonra şöyle dedim kendi kendime: Bu siyaset, gerçekten çok acayip bir iş. Bir makamı bıraktıktan sonra, aklın o makamda kalmaması mümkün olmuyor galiba" dedi.

Hakan'nın ilgili yazısı şu şekilde:

Öncelikle kestane balının diyarından selamlar

Son günlerde herkesin dilinde bu selamlama.

“Nedir? Nereden çıktı bu?” falan diye minik bir araştırmaya giriştim.

Ve hemencecik buldum!

Gündüz kuşaklarının başa güreşen programlarından Esra Erol’un programında bir hanımefendi, “Kocamın kredi kartlarını bile ben ödedim ama o Şengül’le kaçtı” iddiasıyla ekrana çıkmış.
Stüdyoda esip savuruyor.

Eşi ise canlı yayına Zonguldak’tan bağlanmış.
*
Hanımefendi, kendisini bırakıp Şengül’le kaçan kocasına saydırıyor da saydırıyor.

“Tüh! Utanmaz! Hangi yüzle çıktın karşıma. Bakalım hangi yalanları anlatacaksın. Buyur anlat” diyor.
Ve Zonguldak’tan programa bağlanan “Şengül’le kaçan eş”, dudaklarına kondurduğu kayıtsız bir gülümsemeyle olaya şöyle giriyor:
*
“Öncelikle kestane balının diyarı Zonguldak Gökçebey Pazarlıoğlu köyünden tüm dünyaya selamlar.”
*
Bunu işitir işitmez resmen koptum.

Bu efsane kafaya resmen şapka çıkardım.

Videoyu bir kere izledim, iki kere izledim, doyamadım, üç kere izledim.

Ve her izleyişimde sanki ilk kez izliyormuş gibi kahve püskürtme...
*
Ve karar verdim.

Bundan böyle...

Çok ağır saldırılara maruz kaldığım polemiklere cevap verirken ilk cümlem şöyle olacak:
*
“Öncelikle kestane balının diyarı Zonguldak Gökçebey Pazarlıoğlu köyünden tüm dünyaya selamlar.”
*
Son sözüm şudur:
*
Gündüz kuşaklarının hastasıyım, durum komedisini sevmekteyim, halkımın tiryakisiyim.

NEBATİ’NİN GELİŞİNE DAİR

GÜNDEM ekonomi...

Ama Ekonomi Bakanı ortada yok.

İddialı ve kararlı bir program açıklanıyor.

Ama Ekonomi Bakanı olaya sahip çıkmıyor.
*
Bu böyle gitmezdi, gidemezdi.
*
Elini taşın altına koyacak, kararlaştırılan programı uygulamak için çırpınacak, olaya sahip çıkacak, meseleye el atacak, hedefe ulaşmak için canla başla çalışacak...

Bir ismin bakanlık görevine getirilmesi şart olmuştu.

*
Nureddin Nebati’nin Hazine ve Maliye Bakanı olarak atanmasıyla ilgili yaklaşımım budur.
*
Yeni Bakan’ın başarılı olup olmayacağını bilmem, bilemem.

Ama bildiğim bir şey var:

Ekonomide başarılı olmak için atılması gereken adımdı bu bakan değişimi.

İŞİMİZ ALLAH’A MI KALDI

HAZİNE ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, görevi devralınca sosyal medyada paylaştığı mesajda Allah’a dua edip “yardımını esirgeme” manasında bir şeyler yazmış.
*
Hemen bir alay, bir dalga, bir mavra...

“İşimiz Allah’a kaldı... Keh keh keh” diye bir kafa bulma.
*
Oysa prensipler bellidir:
*
İnançlı insanlar, yeni bir işe giriştiklerinde Allah’a dua ederler.
*
İnançlara saygılı inançsız insanlar da bu duaya saygı gösterir, “İşimiz Allah’a kaldı... Keh keh keh” diye alay etmezler.
*
İnançlara saygısız insanların ne yaptıklarını da görüyoruz.

MELİH GÖKÇEK ENERJİSİ

GEÇEN akşam Tarafsız Bölge’ye konuk oldu Melih Gökçek.

İzleyenler görmüştür:

Yine bol bol atıştık.

Fakat benim dikkatimi asıl adamdaki müthiş enerji çekti.
*
Sanki bir sonraki seçimde Mansur Yavaş’ın karşısında aday olacak gibi bir teyakkuz içinde...
*
Sanki Mansur Yavaş’a yüklendikçe, meydan okudukça yüzünün rengi açılıyor, daha bir gençleşiyor gibi.
*
Sanki görevden alınmanın büyük şokunu atlatıp kendine gelmiş, kendisine bir istikamet çizmiş gibi...
*
Sanki hiç bırakmayacak, devam edecek, varlığını ortaya koyacak, yarıştan kopmayacak gibi...
*
Bütün bu gözlemleri yaptıktan sonra şöyle dedim kendi kendime:
*
Bu siyaset, gerçekten çok acayip bir iş.

Bir makamı bıraktıktan sonra, aklın o makamda kalmaması mümkün olmuyor galiba.