İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin haftalık olağan grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda kürsüdeki yerini almadan önce AK Parti'den ve vekillikten istifa eden Ahmet Eşref Fakıbaba konuşmaya başladı.

Fakıbaba şöyle dedi:

"Öncelikle böylesine coşkulu, heyecanlı, davası, vatan millet sevdası olan sizlerle beraber olmaktan ve aranızda bulunmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. 20 yıllık bir siyasetçi olarak samimiyetle söylüyorum. Siyasete ilk kez başlıyor gibi heyecanlı hissediyorum. Uzun yıllarını Anadolu'nun çeşitli yerlerinde hekimlik ve yöneticilik yaparak insanlığa hizmet için kendini adamış, siyaseti halka hizmet olarak gören bir kardeşiniz olarak bugün burada olmamın tek sebebi milletime duyduğum hizmet aşkıdır. Bu aşkın sizlerin de yüreğinde olduğunu görmek beni mutlu etmiştir. Sansür yerine demokratik hak ve özgürlüklerin yaşandığı, gelirin belirli bir zümre yerine tüm milletimize adil bir şekilde dağıtıldığı, kişiye veya menfaatlere uygun uyarlanan değil, herkese eşit davranan, kimsenin kayırılmadığı hukuk ve adalet sisteminin olduğu, en önemlisi ayrışan bir toplum yerine kimsenin etnik kökenine ve inancına bakılmaksızın birlik içerisinde bir Türkiye hayal ediyorum."

Akşener'in konuşmasından satır başları şu şekilde:

Biz bundan 5 yıl önce onları uyarmıştık. İyilerin yolu medeniyet yoludur demiştir. İşte bu yüzden yolumuza çıkan hiçbir korkağa eğilmedik, bükülmedik, yenilmedik. 

Ülkemizin yaşadığı krizler sarmalı maalesef her geçen gün büyümeye devam ediyor. Derinleşen yoksulluk, insanımızı içine çekmeye devam ediyor. Maaşlar kuşa dönmeye, cepler boşalmaya devam ediyor. Çünkü büyük ekonomi gurusu Bay Kriz ve üstün yetenekli ekonomi ekibinin ‘Yeni Ekonomi Modeli’ diyerek pazarladıkları ucube model yüzünden ekonomimiz can çekişiyor. Ülkemizi, yap boz tahtasına çeviren, milletimizi de kobay olarak gören bu akılsız, şuursuz ve kuralsız ekonomi yönetimi, her hafta yeni bir zihni sinir deneyi Türkiye’ye dayatıyor. Bu deneyler zincirinin, son halkasının adı belli oldu: Merkez Bankası Olmayan Bir Ülke Deneyi. Hayırlı uğurlu olsun!

Bay Kriz'in keyfi uğruna 85 milyonun geleceğiyle oynanıyor. Siz Sayın Erdoğan'ın faize karşıyım sözlerine bakmayın, bu dünyada faizcilerin en çok sevdiği kişi Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bir yandan faizle savaşıyorum yalanıyla milletimizi meşgul ederken, bir yandan milletimizin bütçesini faiz lobisinin ayaklarına seriyor. 

Bugün artık karşımızda, 'milletin adamı' diye ambalajlanan Sayın Erdoğan yok. Bugün artık karşımızda, Türkiye’yi enflasyon canavarına kurban eden, yandaşların, lobilerin, faizcilerin adamı, Bay Kriz var.

AK Parti bir panik hali almaya başladı. Bu arkadaşları artık sandık sıkıştırmaya başladı. Bu durum artık ayan beyan ortada. İktidarın sonuna yaklaştıklarını artık enselerinde hissetmeye başladılar. Bu yüzden de kirli zihniyetlerini ortaya döker oldular. Her hafta yaptıkları abuk sabuk açıklamalarda siyasetin çivisini çıkardılar. Bu durumun yansımalarına Sayın Erdoğan'ın son haftalardaki nefret dolu hezeyan ataklarına da şahit oluyoruz. Hadi biz her haftanın olağan şüphelisiyiz de, çiftçiler, kadınlar, gençler derken geçen haftanın talihli nefret objesi de Kürtler oldu. Tuttu, bu ülkenin eşit ve şerefli vatandaşları olan Kürtleri PKK'lı ilan etti. 

Sayın Erdoğan'ın kendisinden görmediği herkese karşı duyduğu öfke ve nefretin dışında bir de bu arkadaşın bazılarında biliyorsunuz bir de Cumhuriyet nefreti var. Bu memleketin temel değerlerine, kurucu iradesine ve Cumhuriyetimize dair her şeye bastıramadıkları bir düşmanlık hissediyorlar. Fıtratları böyle. Bunun son örneğini de Cumhuriyet Bayramı'nı idrak ettiğimiz bu hafta, AK Parti'nin Grup Başkan Vekili'nin ağzından çıkan ibretlik sözlerle gördük. Bu sözde entelüktelin hezeyan dolu şu ifadesine bakar mısınız? Bu fevkelade aydın arkadaşımız çığır açıcı düşüncelerini Türkçe dilinde üretemiyormuş. Vah ki vah! Düşünemiyor, sadece konuşabiliyormuş, bundan da çok muzdaripmiş. İşte size keşke Yunan kazansaydı diyen zihniyetin ortaya çıkışı. 

Bu arkadaşa buradan hatırlatmak istiyoruz. Biz ezelden beri Türkçe konuşuyoruz muhterem! Yani Cumhuriyet ile birlikte bizim dilimiz değişmedi. Sadece alfabemiz değişti. Bu değişim de Türkçe düşünen ve Türkçe konuşan milletimizin yeni Türk harfleriyle Türkçe yazmayı da öğrenmesiyle birlikte kültürümüzün gelişimindeki en önemli adımlardan biri oldu. 

Edebiyata, düşünce dünyamıza, bilime ve eğitime katkılarını Cumhuriyet'in ne büyük bir şahlanış olduğunu bu aziz milletin oyuyla seçilmiş olan bir vekile anlatmak zorunda olduğum için gerçekten utanç duyuyorum. Neymiş, bu Türkçeyle düşünce üretilemezmiş. Bu sözleri cahillikle açıklamaya kalkmak, cahillik kavramının içini boşaltmak olur. Bu düpedüz patolojik bir Cumhuriyet nefretine kılıf bulma gayretidir ve tepeden tırnağa art niyetlidir. Biz bu arkadaşlardan Türkiye'nin kurucu değerlerine saygı göstermelerini ve en basitinden bir hayır dua etmelerini zaten beklemiyoruz. Ama yere batasıca nefretlerini kusmak için aziz Türkçemizi obje yapmalarını da obje yapmalarını kabul etmiyoruz. Türkçe düşünemiyor musun? O senin kapasite problemin. Çünkü düşünce üretebilmek için önce düşünebilmek lazım. Asırlardır Türkçe düşünen, Türkçe yazan ve Türkçe yazan nice büyüğümüz düşünmüş, eserler üretmiş, aç oku. Siz en küçük bir düşünme yetisine sahip oldunuz da Türkçe mi size engel oldu arkadaş? Siz bir kitap açıp okumayı denediniz de alfabe mi size engel oldu? Yuh olsun, yazıklar olsun!

Asıl mesele ne biliyor musunuz, 20 yıl boyunca yapamadıklarını giderayak yapabilmek için çıldırıyorlar. 20 yıl boyunca düşman bildikleri Cumhuriyetimizi giderayak yıpratmak için çabalıyorlar.