Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait Amasra’daki maden ocağında TTK yöneticileri ve bakanlık yetkilileri hakkında soruşturma izni için ek süre alınmazsa bugün son gün. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) daha önce benzer bir olayda verilmeyen soruşturma izni nedeniyle yaşam hakkı ihlali kararı emsal olarak bakanlık yetkililerinin önünde duruyor.

Avukat Derviş Emre Aydın ise aynı bilirkişi raporuyla Amasra Müessesi yetkililerinin olası kast ile adam öldürmekle suçlanırken, üst düzey yöneticilerinin “görevi kötüye kullanmakla” suçlanmasının çelişki olduğuna dikkat çekerek, “Yapısal sorunlara ilişkin ve yetersiz altyapıya rağmen üretime devam edilmesine ilişkin aslında dayanak ve gerekçe, aslında savcılığın olası kast tarifine dayanak ve gerekçesi” dedi. CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş ise TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu ve TTK Genel Müdür Yardımcısı Ercan Gebeş’in koruma altına alındığını söyledi. Demirtaş, “Bu 2 kişinin gözünün yaşına bakılmış ve Cumhurbaşkanının da eli bu iki kişinin yakasında değil. Yargı eliyle bu 2 kişi korunmaktadır” değerlendirmesini yaptı.

Bartın’ın Amasra ilçesinde TTK’ya ait maden ocağında 14 Ekim 2022 tarihinde grizu patlamasının ardından 42 madencinin hayatını kaybettiği olaya ilişkin, Amasra Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu ve TTK Genel Müdür Yardımcısı Ercan Gebeş ile birlikte 9 TTK ve bakanlık yetkilisi hakkında 26 Aralık 2022 tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan "görevi kötüye kullanma" suçlamasıyla soruşturma izni istediği ortaya çıktı. Mağdur avukatı Derviş Emre Aydın’ın verdiği bilgiye göre soruşturma izninin verilmesi için 30 günlük yasal süre bugün doluyor. Ancak, idarenin 15 gün ek süre isteme hakkı da var.

Aydın, savcılığın bilirkişi raporu doğrultusunda Amasra Müessesesindeki yöneticiler hakkında olası kastla adam öldürme suçlaması ile ceza isterken, yine aynı raporda aynı sorumluluklara dikkat çekilen üst düzey yöneticiler hakkında sadece “görevi kötüye kullanma” suçlamasıyla soruşturma izni istenmesini eleştirdi.

Aydın, üst düzey yöneticiler hakkında “görevi kötüye kullanma” değil de Amasra Müessesi yöneticileri gibi benzer suçtan ceza istenmiş olsa soruşturma iznini beklemeye gerek olmayacağını ifade ederek, üst düzey yöneticilerin dosyasının da Amasra’dakilerle birleştirilmesi gerektiğini söyledi.

YETERSİZ ALTYAPI YATIRIMLARI

Aydın, yeterli yatırımın yapılmaması nedeniyle üst düzey yöneticilerin de aynı suçu işlediğini şöyle açıkladı:

“Bakanlıklardan istenen soruşturma izninin dayanağı olan gerekçe, bilirkişiler tarafından bilirkişi raporunda tarif edilen gerekçe. Ama savcılık bu gerekçesinin hemen hemen aynısını aslında olası kast nitelendirmesiyle cezalandırılmasını istediği şüpheliler hakkında da kullanmıştı. Aynı yatırımların yetersiz olması rağmen, yetersiz altyapı yatırımları ile üretimin sürdürülmesi, havalandırma iyileştirme çalışmalarının yapılmamış olması, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine dikkat edilmeyerek üretime devam edilmesine izin verilmesi şeklindeki yapısal sorunlara ilişkin ve yetersiz altyapıya rağmen üretime devam edilmesine ilişkin aslında dayanak ve gerekçe, aslında savcılığın olası kast tarifine dayanak ve gerekçesi. Bilirkişilerin ilk sorumlu olarak TTK Genel Müdürlüğü düzeyindeki yetkilileri gösterdiği gerekçeydi. Bu tarif savcılıkça olası kast tarifi yapılmışken, diğer yandan görevi kötüye kullanma gerekçesiyle bakanlıklardan soruşturma izni istenmesini biz bir çelişki olarak değerlendiriyoruz.”

'5 YIL SONRAKİ SORUŞTURMA ETKİLİ OLMAZ'

Aydın, 7 Ocak 2013 tarihinde Kozlu Taşkömürü İşletme Müessesesinde 8 işçinin ve 13 Mayıs 2014 tarihinde 301 işçinin yaşamını yetirdiği Soma faciasında da üst düzey yetkililer hakkında verilmeyen soruşturma izni nedeniyle AYM’nin 5 yıl sonra verdiği hak ihlali kararını verdiğine dikkat çekerek, “5 yıl sonra devam eden soruşturmaların biz etkili soruşturma olmadığını ve etkisiz şekilde yürütüldüğünü görmüş olduk. Böyle bir durumla karşılaşmamak için hem Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın hem de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bir an önce soruşturma izni vermesi ve haklarında sorumlulukları tespit edilen kişiler hakkında savcılığın soruşturmayı yürütüp, benzer prosedür ile fezlekeyi hazırlayıp iddianame ile birlikte açılacak olan kamu davasındaki birleştirme ile birlikte bütün halde yargılamanın yürütülmesinin sağlanması gerekiyor” diye konuştu.

AYM İKİ KARARDA DA CEZA SORUŞTURMA YÜRÜTÜLMESİ GEREKTİĞİNE DİKKAT ÇEKMİŞTİ

AYM, 9 Mayıs 2018 tarihinde Kozlu’ya ilişkin verdiği hak ihlali kararında yaşam hakkının ihlaline oybirliği ile karar vererek, “… eylem kasıtlı olmasa dahi ölüm olayı kamu makamlarının muhakeme hatası, dikkatsizliği aşan bir kusuru sonucu yani olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almaması sonucu meydana gelmiş ise mutlaka etkili bir ceza soruşturması yürütülmesi gerekecektir” değerlendirmesini yapmıştı.

AYM, 29 Ocak 2020 tarihinde de Soma’ya ilişkin verdiği yaşam hakki ihlali kararında ise “…kamu görevlilerinin bilirkişi raporları ile tespit edilen ihmallerin ceza hukuku sorumluluğu doğurup doğurmadığı, bu ihmaller ile ortaya çıkan netice arasında ceza hukuku anlamında bir illiyet bağı bulunup bulunmadığı konusundaki değerlendirmelerin soruşturma makamlarınca yapılmasına müsaade edilmeden adli sürecin sona erdirilmesi etkili soruşturma ilkeleriyle bağdaşmamıştır. Bireylerin hayatının tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması yaşama hakkının ihlaline neden olabilir” diye kararının gerekçesini açıklamıştı.

'YARGI ELİYLE KORUNUYORLAR'

CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş da AYM kararlarına vurgu yaparak, TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu ve TTK Genel Müdür Yardımcısı Ercan Gebeş’in AKP tarafından “yargı eliyle koruma altına alındığını” söyledi. Demirtaş, “Bu 2 kişinin gözünün yaşına bakılmış ve Cumhurbaşkanının da eli bu iki kişinin yakasında değil. Yargı eliyle bu 2 kişi korunmaktadır” dedi.

Demirtaş, bilirkişi raporunda kaza yerinde inceleme sonrasında gerçek sorumluların ortaya çıkabileceğinin anlatıldığını da hatırlatarak, “Bilirkişi raporunda böyle denilmesine rağmen Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı bilirkişi heyeti ocağın içine inip, görgüye dayalı bir bilirkişi raporu hazırlamadan yangından mal kaçırır gibi iddianamesini hazırladı. Bu durum son derece hukuki olarak da yanlış olmuştur. Bilirkişi raporu da adı üzerinde ön rapordur, asıl rapor değildir” diye konuştu.

Demirtaş, TTK Genel Müdürü Eroğlu’nun ocağın içine yangın bahanesiyle izin vermediğini de söyleyerek, “Bir nevi kendisini savunma refleksi ile ocağın aşağısına inilmesine, görgüye dayalı bilirkişi raporu hazırlanmasına izin verilmemektedir. Bu sebeple biz hem Enerji Bakanı’na, hem de Adalet Bakanı’na soru önergesi verdik. Aileler şu anda gerçek sorumluların yargı önünde hesap vermeyeceği endişesini taşımaktadırlar” diye vurguladı.

EROĞLU KOZLU'DAKİ PATLAMADAN CEZA ALMIŞTI

TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu, Zonguldak'taki Kozlu Müessesesi Müdürü olarak görev yapıyordu. 7 Ocak 2013'te Kozlu'daki maden ocağında yaşanan patlamada 8 madencinin hayatını kaybetmesiyle ilgili davada yargılanan Eroğlu, "taksirle ölüme neden olma" suçundan 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

Amasra maden faciası sonrasında bilirkişiler, faciadan 16 gün sonra hazırladıkları raporunda üst düzey yöneticilerin sorumluluğuna şöyle dikkat çekmişti:

“TTK Genel Müdürü, kazanın temel sebebi olarak tespit edilen havalandırma konusunda gerekli yatırımların yapılmamış olması, yüksek miktarda gaz içeren kömür damarlarında metan içeriğinin azaltılması ve ocağın emniyetli hale gelmesi için gerekli metan drenajı ile ilgili yatırım ve araştırma faaliyetlerinde bulunmamış olmak, yeraltı maden işletmesinde, vardiya mühendisi sayısının yetersiz olması ve madende kontrol işlerinde yetersiz olunarak kazaya sebebiyet verildiği için, kazada kusurlu bulunduğu,

ATİM ve diğer Müesseselerden sorumlu TTK Genel Müdür Yardımcısı, havalandırma yatırım ve araştırma geliştirme faaliyetlerinin yerine getirilmesi için gerekli sorumluluğunu yerine getirmediği ve yine kömür damarlarının gaz içeriklerinin azaltılması için gerekli metan drenajı ile ilgili proje ve araştırma çalışmalarının yerine getirilmesinde başarılı olmadığı için kaza olayında kusurlu olduğu,

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı MAPEG-Ruhsat Denetleme Dairesi Başkanlığı ve TC Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı tarafından maden işletmesinde yapılan denetimlerde; yaşanan kazanın temelinin dayandığı bazı önemli hususlar işaret edilmemiştir. Örneğin, üksek miktarda gaz içeren kömür yeraltı maden işletmesinde, fiilil ve merkezi gaz izleme sisteminden elde edilen sonuçlara dayanan eleştiri ve önerilerde bulunmamıştır. Benzer şekilde, kazanın önemli sebepleri arasında gösterilen ve bu bölümde eksik nezaret olarak belirtilen hususta da bir eleştir yapılmadığı görülmektedir. Belki de en önemlisi, yeraltı madeninde CH4 değerinin yüzde 2'yi geçtiği zaman dilimlerinde ocağın boşaltılmamış olması ile ilgili hiçbir eleştiri yapılmamış olması da etkin bir denetimin yapılmadığını göstermekte olduğu şeklinde ‘bilirkişi heyetimiz’ de oluşan kanaatimizi saygılarımızla arz ederiz.”