Giorgia Meloni liderliğindeki aşırı sağ, İtalya'nın Kardeşleri Partisi ve koalisyon ortakları olan Matteo Salvini'nin popülist Kuzey Ligi ve Silvio Berlusconi'nin Forza Italia Partisi, oyların yüzde 43'ünden fazlasını topladı.

Aşırı sağ koalisyonu, yüzde 26.2’lik bir oy alan Enrico Letta'nın Demokrat Partisi'nin liderliğindeki koalisyonu, istifa eden Başbakan Mario Draghi'nin geçtiğimiz bir buçuk yıl boyunca uyguladığı politikaları sürdürebilecek olan merkez sol koalisyonun oldukça önüne geçtiler.

Ülkenin ilk kadın lideri olacak olan Meloni'nin, şimdi İtalya'nın 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana sahip olduğu en sağcı ve Avrupa'ya şüpheyle bakan bir iktidar dönemi geçirmesi bekleniyor.

Free Brussels Üniversitesi'nden Siyaset Bilimci Luca Tomini, Euronews'e verdiği demeçte, "Son iki Mario Draghi hükümetine kıyasla İtalyan hükümetinin pozisyonunda kesinlikle bir değişiklik olacak. Bence beklememiz gereken şey, İtalyan hükümetinin çeşitli konularda Avrupa konusunda şüpheci bir tutumdur. Muhtemelen İtalya'nın yanı sıra özellikle Polonya hükümetiyle birlikte bir yeniden düzenleme olacak" dedi. 

BİR DÖNEM SONA ERDİ

Çalkantılı avro krizinde Avrupa Merkez Bankası’ndaki görevini başarılı bir şekilde yöneten Draghi, hem kendi ülkesinde hem de AB başkentlerinde büyük saygı gördü. Chigi Sarayı'ndaki kısa görevi boyunca, İtalya'nın bloğun Covid-19 sonrası ekonomik toparlanma, Ukrayna'daki Rus işgaline verilen tepki ve bunun enerji fiyatları ve enflasyon üzerindeki olumsuz sonuçları konusundaki AB tartışmalarında merkeze oturdu. 

Başbakanlık koltuğuna oturacak olan Giorgia Meloni, bu yaklaşımı sona erdirebilir. Kings College London’da İtalyan Politikaları Merkezi Direktörü Leila Talani, "Giorgia Meloni her zaman, biraz Trump'ın Amerika'sı gibi İtalya'yı ilk sıraya koymak istediğini söyledi ve Avrupa entegrasyonu sürecinde ulus devletlerin önemini vurguladı. Bu hükümetten AB’yle ilgili kararlarda daha fazla veto bekleyebiliriz" dedi. 

AVRUPA BİRLİĞİ’NDE ‘OYBİRLİĞİ KRİZİ’ ÇIKABİLİR

Pek çok AB kararı, bloğun bütçesi ve yaptırımlar dahil dış politika ile ilgili olanlar gibi tüm üye devletler tarafından oybirliğiyle onaylanmadan geçmiyor. Polonya ve Macaristan, Brüksel'den diğer konularda tavizler almak için kritik AB politikalarını düzenli olarak veto etme tehdidinde bulunuyor ve İtalya'nın şimdi potansiyel olarak aynı yolu izlemesi tahmin ediliyor. 

HEC Paris'te Jean Monnet Avrupa Birliği Hukuku Profesörü Alberto Alemanno, "Yeni hükümet, AB'ye sınırların ötesinde bir etki uygulama fırsatı olarak değil, bir kısıtlama olarak bakacak. Üç parti üyesi ve ilgili parti üyeleri arasındaki büyük iç farklılıklar nedeniyle de açıkça tanımlanmış bir AB politikası olmayacak” dedi. 

KRİTİK POLİTİKALARDA AYRIŞMA BEKLENİYOR

İtalya, hukukun üstünlüğü, yerel sivil haklar, azınlık hakları ve göç politikası gibi bir dizi konuda Brüksel ile çatışabilir. Draghi'nin Brüksel ile müzakere ettiği ülkenin toparlanma ve dayanıklılık planı da yeni bir kriz doğurabilir. İtalya'nın 200 milyar avroluk Avrupa Birliği fonuna erişmek için yönetim ve adalet sisteminde reformlara devam etmesini gerektiriyor.

Bu arada, yeni bir aşırı sağ hükümetin dış politika ve Ukrayna'daki savaş nedeniyle Rusya'ya karşı uygulanan yaptırımlar konusunda nasıl davranacağı belirsizliğini koruyor. Avrupa Konseyi’nin Dış İlişkiler Başkanı Arturo Varvelli, "Meloni, örneğin Rusya'ya yönelik politika konusunda son aylarda siyasi çizgisini de değiştirdi. Bu, gelecekteki İtalyan hükümetinin Avrupa yanlısı çizgisinin öngörülemezliğine katkıda bulunuyor" dedi. 

Varvelli, “Meloni hükümetinin dış politikası, sert sağcı bir çizgiyle de olsa uluslararası normlarda yerleşik olan Draghi'nin 'ulusal çıkar' yaklaşımına benzer bir yaklaşım olabilir. Bununla birlikte, popülist, AB ve transatlantik karşıtı güçlerin yeni hükümeti bu yeni rotadan saptırabileceğine dair bir risk kuşkusuz var” diye ekledi. 

KITA GENELİNDE AŞIRI SAĞIN YÜKSELİŞİ

Meloni’nin zaferi, Avrupa'nın başka yerlerinde aşırı sağın kazandığı son zaferleri takip ediyor. Marine Le Pen, Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerini Emmanuel Macron'a kaptırmasına rağmen, hem oy hem de Fransa siyasetini çarpıcı bir şekilde sağa kaydırdı. 

İsveç'te, göçmenlik karşıtı İsveç Demokratlarının bu ayın başlarında yapılan genel seçimlerde en büyük ikinci parti olduktan sonra yeni hükümette önemli bir rol oynamaları bekleniyor. Şimdi ana akım olan partinin başlangıçta neo-Nazizm kökleri vardı.

MACARİSTAN’IN AŞIRI SAĞ İKTİDARI SEVİNÇLİ

Bunların yanında, İtalya'da Giorgia Meloni'nin seçim zaferi ile birlikte, özellikle Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve hukukun üstünlüğü konusundaki tutumu nedeniyle Avrupa Birliği içinde giderek daha fazla izole görünen Macaristan'ın aşırı milliyetçi ve popülist hükümeti için yeni ve güçlü bir müttefik ortaya çıktı. 

Macaristan lideri Viktor Orban, seçim sonuçlarının ardından, Meloni'yi tebrik etti. Popülist liderin siyasi direktörü olan Balazs Orban ise, sosyal medya hesabından, “Bu zor zamanlarda, ortak bir vizyonu ve Avrupa'nın zorluklarına yaklaşımı paylaşan arkadaşlara her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Yaşasın Macar-İtalyan dostluğu!” diye paylaşım yaptı. 

Uzmanlar, İtalya, Polonya ve Macaristan'ın AB'de daha fazla ulusal egemenlik talep etmek ve merkeze daha az güç devretmek isteyen Brüksel açısından kritik bir üçlü oluşturabileceğini söylüyor.