Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Habertürk TV'de Fatih Altaylı'nın Teke Tek programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Cumhutbaşkanlığı adaylığı hakkında konuşan Babacan, "Biz hiçbir siyasi partiyle adaylar konusunda, olası isimler konusunda 'olur' ya da 'olmaz' demiyoruz. Altılı Masa'da hiçbir isimle ilgili olumlu/olumsuz hiçbir görüş zikredilmedi. Altılı Masa böyle bir mutabakata varırsa hem seçilebilme sorunu olmaz hem de en iyi şekilde yaparım, hiç sorun yok. Ama tabii Altılı Masa'nın mutabakatı gerekir." dedi.

'KİMSEDEN İZİN ALMAMA GEREK YOK'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine yönelik "Biz 6 sıfırı atıyoruz dediğimizde, 'Taksim Meydanı'nda anırırım' diyenler vardı. En yakınımda olanlardan bile, şu anda o da siyasette, 'kurmayacağım' dediği halde parti de kurdu. Şimdi 6 sıfır attık diye övünmeye başladı. Ne sen attın ya? Dönemin başbakanı olarak ben attım" sözlerine yanıt veren Babacan, şunları söyledi: İyi bir şey yapmak için kimseden izin almama gerek yok. Bizim ilişkimiz patron-işçi, amir-memur şeklinde olmadı. Ben masaya AK Parti'nin kurucusu olarak oturdum. "Benim bakanım, benim valim" yeni terminoloji. Benim dönemimde yoktu. Paradan 6 sıfır atılması konusunda, bir soru sordu, cevap verdim. İlk defa orada duyulmuş oldu. 

'MAAŞINDAN KESİLDİ VE DEVLET HARCADI'

Başlattığımda Tayyip Bey'in haberi yoktu. 'Bunları açıklamışsın ama keşke bana söyleseydin ben açıklasaydım' dedi. Ben de 'efendim soruya verdiğim cevaptı bu' dedi. Sayın Erdoğan'da Ali Babacan kompleksi seziyorum. Bugünkü açıklaması da çok enteresan. Zorunlu tasarrufla ilgili konu. Uzun yıllar çalışanların maaşından kesildi ve devlet harcadı.

'NE SAYIN ERDOĞAN'DAN NE GÜL'DEN TALİMAT ALDIM'

Tarih 13 Aralık 2002. 18 Kasım'da hükümet kurulmuş. Herkes bize 'nemamız nerede' diye soruyor. Hazine Bakanı olmuşum. İnsanlar 20-25 yıl alacağını istiyor. 4 Şubat'ta 6 büyük sendika temsilcisi ile oturup müzakereler yapmışız. 4 Şubat saat 03.00 civarında basın huzurunda anlaştığımızı açıklamışız. Sendikalarla tam mutabık kaldık. Ödeme planı, işletecek faiz, uygulanacak rakamlar, taksit sayısı. Sayın Erdoğan'ın kaçırdığı bir şey var. Geçmişi hatırlamakta güçlük çekiyor olabilir. O gün genel başkan, Başbakan değil. O gün Abdullah Gül Başbakan. Açıklamayı da KESK Başkanı Sami Evren anlaşma metnine imza atmak istememişti. Sabah Abdullah Bey aradı, 'bitirmişsiniz, açıklamışsınız, nasıl anlaştınız' dedi. Anlattım 'hayırlı olsun' dedi. Bu anlaşmalar için ne sayın Erdoğan'dan ne Gül'den talimat aldım. Zaten devletin borcu. 'Borcumuzu ödeyebilir miyim' diye izin mi alacağım? Biz işimizi yapıyorduk, arkadan kim ne yapmaya çalışıyordu, ondan da çok haberimiz olmuyordu.

'DÜNDEN BERİ SADECE İKİ MADDE TARTIŞILIYOR'

DEVA Partisi olarak Türkiye'nin yepyeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu söylüyoruz. Dün sabah kamuoyuna duyurduğumuz 1,5 senelik bir emeğin ürünü, tam bir eser. 354 kalem iş var. Burada hayvan hakları, doğa hakları var. Böyle baktığınızda dünden beri tartışılan sadece 2 madde tartışılıyor. Demek ki 354 maddede bir şey bulamamışlar. Şu andaki iktidar dar siyaset yaptığı için bu çalışmaları kavraması zor. Anlasa bile şu anki siyasi çizgilerine ters düşüyor. Biz Altılı Masa'ya oturduk diye, 6 parti birleşip tek parti olmadık ki. Biz taleplerimizden vazgeçmeyeceğiz.

ANADİLDE EĞİTİM: ANANIN AK SÜTÜ KADAR HELAL

2001 yılında AK Parti kurulduğunda, deseydik ki, 'TRT Kürtçe kanal açmalı' diye. AK Parti mutlaka kapatılırdı. Sonra TRT Şeş açıldığında TRT Kürdi kurulduğunda normalleşmiş bir ortam vardı. Bizim iddialarımız hayata rahatlıkla geçirilecek iddialar. Kritik konularda çok geniş istişareler yaptık. Biz 66. maddeye 85 milyonun hepsini koyduk. Ana dilinde eğitim meselesi. Ana dili diyoruz. Bir hanede annenin konuştuğu dil demektir ana dili. Ananın ak sütü kadar helal bir konudur diyoruz. Anayasa'nın da o şekle getirilmesini istiyoruz. Anayasa'nın ilk 4 maddesiyle ilgili hiçbir değişiklik önerimiz yok. En ufak değişiklik bir önerimiz var. Bunun okunması, insanların hazmetmesi, anlaşılması birkaç hafta alacak.

'AKLINI YİTİRMİŞ BİR ÖRGÜT'

Biz Türkiye'nin hiçbir sorunundan kaçmıyoruz, korkmuyoruz, üzerine üzerine gidiyoruz. Gerçek FETÖ'cü ise tabii ki af söz konusu değil. Ama beraat ettiyse, savcılık soruşturmaya ihtiyaç duymadıysa, takipsizlik verildiyse onların haklarının tabii ki iade edilmelidir diyoruz. Mahkeme beraat ettirmiş, hala işten atılmış görülüyor. 1 milyon 574 bin kişi Türkiye'de terör örgütü üyeliğiyle soruşturmaya tabi tutulmuş durumda. Muhtemelen sayı 2 milyonu geçti. Bir ülkede 2 milyon terör üyeliği olabilir mi? 129 kaynaktan yararlanılarak hazırlanmış bir hukuk metni. FETÖ sisteminin merkezinde bulunan, içinde olan, karar alma mekanizmalarında olan hiçbirine af yok. FETÖ askeri darbe yapmaya kalkışacak kadar aklını yitirmiş bir örgüt.

TARİKATLARI AKLADI

Tarikat aslında yol demektir. Allah'a ulaşma yolu. Dini özgürlükler alanı da değerlendirilmeli. Ancak bu tür yapıların şemsiyesi altında siyaset, ticaret dönüyorsa onu incelemek de devletin görevidir. İktidarla bu tür yapılar arasında bir pazarlık bir al-ver ilişkisi olmuş. Sizin mensuplarınız bize oy versin biz de size şunu verelim. Verilen imtiyazdır, mahkemeye işi düşünce müsamaha göstermektir, şudur budur. Biz cemaatler, tarikatlar, dini gruplar şeffaf ve açık bir şekilde dernek olarak yapılanabilsinler dedik. Şu anda yasak. Bazı ticari faaliyetler, ekonomik gereklilikler sebebiyle tüzel kişiliğe ihtiyaç duyuyorlar, dernek kuruyorlar.

'NİYE KAYIT DIŞI OLSUN Kİ?'

Niye kayıt dışı olsun ki? İnancı doğrultusunda örgütlenebilme örgütlüğü insan hakkı. Ama resmen yapabilmeliler. İbadethanelerini açabilsinler. O kanunlar gerçekten yasaklayabilmiş mi? Yeraltına inince devletin denetleme imkanı kalmıyor. Biz şeffaf olsun, açık olsun diyoruz. Devrim kanunlarının o gün için bir mantığı var, anlıyorum. Ama bugünün şartlarına göre tekrar bakmamız gerekiyor. Vakıf ya da dernek içinde 'biz dini örgütlenmeliyiz' desinler. Vakıflara bağlansınlar. Diyanet'in iç yapılanmasının değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. İnsanlar 'hükümetin propagandasını dinlemek istemiyorum' diye cuma namazına gitmiyor. Bunun vebalini düşünebiliyor musunuz? Şu anda yasak olduğu için kayıt dışına gitmek zorunluluğunu hissediyorlar. Açık olsun, işlerini kurallarına uygun yapsınlar. Devlet denetlesin.

'HÜKÜMETİN KAPASİTESİ YOK'

Sadece yüksek maaş artışıyla ekonomiyi düzeltemezsiniz. Arkadan gelen daha büyük enflasyon dalgası verdiğinizden daha fazlasını alır götürür. Bunlar geniş bir programda sağlam zemine oturmazsa enflasyon tarafından süpürülür gider. Şu anda hükümetin kapsamlı program uygulayacak kapasitesi yok. Suudi Arabistan'dan alınan para ile Rusya'dan doğalgazla yapılan işler, dökme suyu ile değirmenin dönmemesidir. İktidar değişecek yine bu iş bize kalacak, biz ödeyeceğiz. Borçları ödemeyelim, öteleyelim diye fikirler vardı o dönemde. Konsolidasyon yapalım, ödemeyiverelim ne olacak deniyordu. Yeni kurulan bir hükümetiz, borcu ödemeyerek güven mi oluşturulur dedim. Borcu ödemezsen güven oluşmaz, iki kere iki dört. Bundan sonraki dönemlerde Erdoğan'ın borçlanma imzası da olsa, onu da inşallah biz ödeyeceğiz. Ama yanlışlar, hile, hurda varsa bunlar da denetime tabi tutulacak, onu da söyleyeyim. Hukuk devletine yakışan, idari denetimi, yargı denetimi, Meclis denetimini çalıştırırsınız. Adalet yerini bulsun, yanlış yapan bedelini ödesin diye. KKM'yi siz ödeyecek misiniz diye soruyorlar. Eskiden yatırılmışsa, devlet sözüyse onun vadesine kadar öderiz. Ama hükümetin kurulduğu ilk günden itibaren KKM hesabı açmayacağız. Ama eski verilen sözleri sonuna kadar yerine getireceğiz.

'NEYMİŞ HIZLI KARAR ALIYORMUŞ, İYİ HALT EDİYORSUN İŞTE'

2023'te yapılacak seçimler için hiçbir parti için yüzde şu kadar, bu kadar diyemeyiz. Her parti orada oturuyor, orada oturunca tek parti olmuyor. Hala 6 partiyiz. Ortak kararlarımızı mutabakatla alıyoruz. Aynen AB, 20, NATO gibi. G-20'de ülkeler alfabetik sırayla oturuyor. NATO en büyük silahlı gücü olan ülkeyle 500 bin -1 milyon nüfusu olan ülke eşit olarak oturuyor ve kararları bloke edebiliyor. AB'de Güney Kıbrıs Rum Kesimi üye olduğu için Türkiye ilgili pek çok kararı bloke edebiliyor. Eğer bir arada olmak gerekiyorsa bu çok taraflı ortamlarda kararların mutlaka mutabakatla gitmesi lazım ve eşitler olarak oturulması lazım. Bizim Altılı Masa'da herkes buna çok saygılı. Hiçbir sorun olmadı. Bir otobüste gidiyorsunuz, 85 milyonun bindiği otobüs. Şoförün çok hız mı yapmasını istersiniz; yoksa sakin bir şekilde gitmesini mi? Çok taraflı mutabakatla yürüyen yapılar sabit hızla ama emin adımlarla ilerler. Tek adam sistemi gayet hızlı. Otobüste oturanlar kafayı gözü yarıyor. Neymiş hızlı karar alıyormuş, iyi halt ediyorsun işte. İnanın Altılı Masa gerçek demokrasiyi önce kendi içinde işletmeye çalışıyor şu anda. Altılı Masa'da ne ezen var ne ezilen var. Herkes kendi önerilerini koyuyor. 6'da 6 mutabakat oluşunca yürüyoruz. 28 Kasım'da biz bunu açıkladık ya, 26 Kasım'da değişiklik önerisi geldi. Baktık ısrarcılar, 'hay hay' dedik; çünkü mutabakat metni bu. Ama bu demek değildir ki, iddialarımızın sonuna kadar arkasında duruyoruz. Türkiye olarak bu kültür çok yeni.

'ORTAK ADAY ÇIKMAZSA KÖTÜ OLUR'

Şu anda 6 genel başkanla bir araya oturduğumuzda bu ülkenin yarınlarıyla ilgili büyük umut, cesaret ve sağlam duruş görüyorum Allah için. 6 başkan olarak konularda tavizsiz, sağlam durursak, inanın kimse kıpırdayamaz. Altılı Masa'yla ilgili en çok tartışılan konu aday meselesi. Biz adayımızı belirlediğimiz noktada, 6 parti sapasağlam o adayın arkasında durduktan sonra işler çok değişecek. Adayımız seçildiği zaman bütün yetkiyi adayımız alacak ama bu yetkiyi kullanırken 6 partiyle istişareler nasıl yürüyecek. Bunu kamuoyuna ilan edeceğiz. Altılı Masa'da birbirimizin söylediklerine dikkat ediyoruz. Şu var ki, Altılı Masa'dan ortak aday çıkmazsa dünyanın sonu değil ama kötü olur. Biz baştan beri tek adaydan yanayız. Biz iç istişare sürecimizi henüz tamamlamadık. En büyük parti diye tanımlıyorsunuz ama asıl rakamlar sandıkta çıkacak. AB'de Almanya en büyük benim bundan sonra benim dediğim olacak, dese ortada AB kalır mı? Bir arada çalışıyorsak bir hukuk oluştu, bu hukukun gereğini herkes yapacak. Biz masaya ısrarla davet edildik. Masaya otururuz ama anayasa konusunda anlaşmadan olmaz dedik. Evet ama daha fazlası da olabilir. Mutabakatın üzerinde her zaman yeni fikirler gelebilir.

'ADAYI BELİRLEMEYİ ŞUBATIN İLK HAFTASINA YETİŞTİRİRİZ'

Bundan sonra yapılacak seçim çok erken seçim diye tanımlanabilir mi? 5 yıllık bir süreçte 3 ay önce yapmak erken seçim olur mu? Ramazan'dan önce Mart'ın 19'unda bir bakarsınız 'hadi gelin yapalım' diyebilirler, çok şaşırmam. Sayın Bahçeli 'seçim vaktinde de olsa, erken de olsa' demiş. Hani erken seçim kimse beklemesin diyordu. 19 Mart'ta yapılacak seçimin aday belirlemesi muhtemelen Şubat'ın ilk haftasına gelir. Yetiştiririz, sorun olmaz.

'EN İYİ ŞEKİLDE YAPARIM'

Biz hiçbir siyasi partiyle adaylar konusunda, olası isimler konusunda 'olur' ya da 'olmaz' demiyoruz. Altılı Masa'da hiçbir isimle ilgili olumlu/olumsuz hiçbir görüş zikredilmedi. Altılı Masa böyle bir mutabakata varırsa hem seçilebilme sorunu olmaz hem de en iyi şekilde yaparım, hiç sorun yok. Ama tabii Altılı Masa'nın mutabakatı gerekir. Bizim önceliğimiz ortak metin ve yönetim modeli. Önce bunlarda mutabık kalınması lazım. O zaman adayın profili daha da şekillenmiş olacak. Eskiler derdi, işe göre mi adam bulacağız, adama göre mi iş bulacağız. Biz önce işi tanımlayacağız.