Vatandaşın son günlerdeki en önemli sorunu ne derseniz; emin olun hayat pahalılığı olduğunu tüm kesimlerden duyarsınız. Hayat pahalılığının gerekçesini herkes kendisine göre söyleyebilir. Fakirleşmenin getirdiği toplumsal deformasyondan ve ahlaki yozlaşmadan kimse bahsetmemektedir. Tüm taraflar hep bir ağızdan enflasyon, dolar kurunun yükselmesi hayat pahalılığının can yaktığını ve tencere sesinin iktidarı korkuttuğunu söylemekten başka bir şey yapmamaktalar. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan’ın 2002 yılında yapmış olduğu açıklama aklıma geldi. “Benim vatandaşım çöpten rızık topluyorsa, pazarlardan atık topluyorsa; meydanlar “açız” diye bağırıyorsa, ev kirasını, elektriği, suyu ödeyemiyorsa %25’i açlık sınırının %50’si yoksulluk sınırının altındaysa ülkeyi bu hale mevcut hükümet getirmiştir” demişti.

Ekonomi ile ilgili sizleri çok rakamlara boğmamaya çalışacağım; ancak Türk halkını bu kadar fakirleştirmenin arkasında başka bir hesap mı var diye düşünmekten kendimi alamıyorum? Bu fakirleşme yavaş yavaş açlığa doğru giderken şu ata sözünü unutmayın. Açlık sofuluğu bozar. 
5 Nisan 1994 tarihini hepimiz hatırlarız. Büyük ekonomist! Devleti ekonomik olarak çökertmeden önce birkaç bankayı batırmış olan hanımefendi; Tansu Çiller döneminden bahsedeceğim.  O tarihte 8 bin TL olan ABD doları 38 bin TL ye kadar yükselmişti. Yaklaşık olarak 5 kat dolar kuru artmış; vatandaş dolar kuruna göre beş kat fakirleşmişti. Tansu hanım bu günlerde ekonominin dümeninde kendisinin olduğunu ifade etmekte. Hayırdır Tansu Hanım, sizin hayattaki göreviniz Türk Milletini fukaralaştırmak mı? Son 4 yılda ABD doları 4 TL’den 17 TL’ye çıkması, Tansu Hanım’ın ekonominin dümeninde olduğunu ispat etmektedir. Peki bugüne kadar hazineden bakanlık maaşı alan 128 milyar doları çar çur eden kişiler kimdi? Bu kişiler figüran Osman mıydı? ya da siz hayal dünyasında mı yaşıyorsunuz? Her ne olursa olsun gerçek tek; o zamanda millet fukaralaşmıştı sayenizde, bugün de. Dün de seçimle gitmiştiniz, bir daha gelemediniz. Burada bir tek şey kafama takılıyor. Siz seçilmiş değilsiniz; bildiğim kadarıyla atanmış da değilsiniz. Sadece soruyorum. Bu kadar kötü bir ekonomik tabloyu üslenmek cesaret ister. Üstelik cahil cesareti.

Ekonominin kötü gidişi yetmiyormuş gibi hala Türkiye’de geçici sığınmacılar ile ilgili sıkıntılar hat safhada devam etmektedir. Bu durum devam ederken yine yeniden Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu liderini yok saymak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını küçük düşürmek üstüne hikayeler yazmaya devam ediliyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içerisinde yaklaşık 7 milyon ve üstü sığınmacı göçmen adına ne derseniz deyin Türk vatandaşı olmayan kişiler yaşamakta. Bu 7 milyonun maksimum 1 milyonu Türk ve akraba topluluklarından oluşmakta. Altını çizerek tekrar ifade edeyim. 1 milyon kişi Türk ve akraba topluluklarından oluşmakta. Geriye kalan 6 milyon kişi bizim ekonomimizi ve demografik yapımızı bozmak için kurgulanmış planın bir parçası olmaktan başka bir şey değildir.

Bugün devlet olarak gençlerimize iş yaratamazken Suriyeli ve Afganlıların sanayinin bel kemiği olduğunu ifade eden AKP’li danışmanlar ve AKP’li milletvekilleri yerlerinde beşer maaşla oturmaya devam etmekteler. Bu konuda Deva ve Gelecek Partisi de pek farklı hareket etmemektedir. Çünkü Suriye, İhvan tarafından parçalanırken kendileri de BOP ’un bir parçası olduklarını hatırlamaktalar. Bugün Suriye’den ve Afganistan’dan gelen Türk kökenliler devlet yardımlarından faydalanmadıkları gibi vatandaşlık konusunda da göz ardı edilmekteler. Bunun sebebinin ne olduğunu tam olarak bilmesem de MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli bilmektedir diye düşünüyorum.  Üç kuruşa vatandaşlık satılırken Türk kökenli kişilere vatandaşlık verilmemesinin stratejik bir nedeni varsa bilmek isterim.

Kayseri Erciyes Üniversitesi bahar şenliklerinde on binlerce gencin tek bir ağızdan 10. Yıl marşını söylemesi çok gurur verici bir olay. Ancak bu olaydan rahatsız olanların Cumhuriyet ve Türk devletinin kurucu unsurları ile hesaplaşmak isteyen göbeği dışa bağlı kişiler olduğunu söylemekten de geri durmayacağım. Bu marş bu milletin gururudur, umududur, mücadelesidir. 2023 yılında 100. Yılını kutlayacağımız cumhuriyetin tek iktidarı AKP olmamıştır. Onlarca hükümet kurulmuş, doğru yanlış işler yapılmıştır. Her kentimizde devletin mührü olan üniversiteler, okullar, fabrikalar, kamu binaları yapılmıştır. Ancak başka iktidarlar tarafından yapılan yatırımları kendi iktidarı zamanında yapılmış gibi görmek tek kelime ile iktidar körlüğünden başka bir şey değildir. 
Bu arada Cumhur ittifakının bileşenlerinden birisi olan BBP Genel Başkanı Sayın Mustafa Destici’nin Konya Tanıtım günlerinde Konya Büyük Şehir Belediye Başkanı tarafından isminin okunulmaması ciddi sıkıntıya yol açmış. BBP Kocaeli il Başkanı Remzi Kaya, AKP’ye karşı şunları söylemiş. “Her türlü hırsızlığa rağmen Cumhur ittifakındayız, aklınızı başınıza alın AKP’liler” şeklinde açıklama yapmış.

Bu açıklamanın neresinden tutacaksınız? Her tür hırsızlığı biliyorsanız ve söylemiyorsanız, cumhuriyet savcılarına bilgi vermiyorsanız bu dönem içerisinde yapılan her tür hırsızlıktan sizde bire bir sorumlusunuz. Yok şayet isminiz okunmadı diye böyle bir çamur atıyorsanız emin olun Cumhur İttifakı’nın diğer bileşenleri savcılığa suç duyurusunda bulunmalılar; iftiradan dolayı.  Bu iş burada kapanırsa benim diyecek lafım yok. Herkes karşısındakini kendinden bilir deyip kapatmak gerek konuyu.