Hiç düşündünüz mü eğer Sezen giderse biz ne yaparız? Başka bir Sezen yok ki... Bu soru malum linç kampanyasından sonra hepimizin aklına düşmüştür.

5 yıl önce yazdığı bir şarkının sözlerinde yaptığı ironiyi anlayamayacak kadar kıt beyinli bir güruh tarafından gündemi değiştirmek amacıyla ısıtılarak yandaş basın ve paralı troller tarafından yapılan linç kampanyası ile Sezen’e bir itibar suikastı yapıldı. 

“İlk taşı günahsız olanınız atsın!”

Yetmezmiş gibi bir o kadar kıt beyinli kimi ulusalcı solcular da bu linç kampanyasına Sezen’in “yetmez ama evet”çiliği üzerinden katıldı. Sanki Sezen Aksu büyük bir öngörüye sahip siyasi bir kanaat önderiymiş gibi demediklerini bırakmadılar. Sezen Aksu o dönemde tamamen bir sanatçı naifliğiyle bir daha 12 Eylül’ler yaşanmasın diye iktidarın ikiyüzlü kampanyasına aldanmış olacağı akıllarına dahi gelmedi. Ülkede yaşanan onca olumsuzluğun suçunu hala sayıları bir avucu geçmeyen “Yetmez ama Evet”çilere kesen bu kitleye sorsanız kendileri her daim yanılmayan muhteşem bir siyasi öngörü ve dik duruşa sahipler. Bu nedenle Ekmeleddin İhsanoğlu gibi islamofaşist bir figürü Erdoğan’ın karşısına rakip olarak çıkardılar. Bundan dolayı milletvekili dokunulmazlıklarının kalkması için AKP ile birlikte kol kola girip oy kullandılar ve Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın Aysel Tuğluk’un ve hatta Enis Berberoğlu’nun zindanlara atılmasının payandası oldular. Ne olur iki dakika gerçek anlamda demokrat olun. “Ama”sız, “fakat”sız ezilenlerin, ötekileştirenlerin geçmişini kurcalamadan, GBT’lerine bakmadan yanında olun, destek verin. Ne olur Hz. İsa’nın dediği gibi “ilk taşı günahsız olanınız atsın!”

Sezen ile bütün aşklarımızı temize çektik 

O bütün aşklarımızın, terk edilmişliklerimizin, birlikteliklerimizin, acılarımızın, hüzünlerimizin, sevinçlerimizin, umutlarımızın velhasıl kelam tüm bir hayatımızın arka fonundaydı hep. İlk kez âşık olduğumda bu şarkıyı dinlerdim hep ne aşktan, ne ayrılıktan, ne güzden, ne de deli hasretlerden haberim vardı. Çocuktum daha 11 yaşında ama ciğerimi söküp elime veriyordu bu şarkı... Belki O'nun gibi muhteşem bir aşk yaşamak istiyordum. Ülke 12 Eylül'ü yaşamıştı. İster solcu olun ister apolitik ister çocuk ister yaşlı, kocaman bir urgan boğazımızı sıkıyordu. Herkes kendi içine gömülmüş, bireysel sorunları ile ilgileniyordu. En bireysel sorun ise aşktı...
Bütün bir ülkenin işi gücü aşktı, Sezen dinler, Köle Isaura’yı izler, beyaz dizi Harlequin okur, o şarkılardaki, dizilerdeki, romanlardaki aşklara özenir, öyle delice aşklar yaşamak isterdik. 80 öncesinin politize kamusal alanı Evren’in askerli tarafında işgal altındaydı, bize sadece özel alan kalmıştı.

Herkes âşık olmak istiyor ama Sezen şarkılarındaki gibi bir aşka, sevdaya kimse düşemiyordu... O bize aşkı öğretmeye çalışıyordu ama biz ne kadar öğrenebiliyorduk o bir muamma... Öğrenseydik sevdiğimiz kadınları her gün üçer beşer öldürmezdik.

70’lerin ikinci yarısında müzik piyasasına atılan Sezen Aksu’nun yıldızı işte böylesine bir atmosferde parlamaya başlamıştı. Her ne kadar apolitik bir dönemde parlasa da Sezen Aksu ilerleyen dönemde hiç de apolitik olmamış 2002’de Türkiye'nin bütün dillerini ve medeniyetlerini bir araya getiren "Türkiye Şarkıları" isimli konser serisi yapmıştı. Konserlerde sanatçıya Rum, Ortodoks, Ermeni ve Musevi korolarıyla birlikte Diyarbakır Belediyesi Çocuk Korosu da eşlik etti. Sahnede Türkçe, Kürtçe, Ermenice ve Rumca şarkılar, türküler söylendi. Sanatçı konserinin sonunda "Şarkı Söylemek Lazım"ı ve Mevlana'nın sözlerinden oluşan "Yeniliğe Doğru" şarkısını söyledi.
Bu konser dizisi sadece Türkiye'de değil birçok ülkede de haber oldu. AP ajansının çektiği bir fotoğraf birçok ülkede yayımlandı. Bu konserlerin sonrasında da defalarca Diyarbakır’da konserler verdi. Konserlerinde barış çağrıları yaptı.

Yazdığı, bestelediği yüzlerce şarkı, yetiştirdiği onlarca şarkıcı ile Türkiye’de daha “hafif müzik” adı ile anılan pop müziğe önemli katkılar sundu, hatta en önemli ismi oldu. Aşkın Nur Yengi, Sertab Erener, Levent Yüksel, Seden Gürel, Tarkan, Yıldız Tilbe, Işın Karaca rahle-i tedrisatından geçen isimlerden sadece birkaçı.

Müziğin dışında alanlarda da çalışmaları oldu. 2 tane sinema filminde başrol oynadı. İlk filmi 1979’da Atıf Yılmaz’ın çektiği ve Bulut Aras ile oynadığı “Minik Serçe” –ki daha sonra bu isimle anılır oldu. İkincisi de 1989’da Yavuz Özkan’ın yönettiği ve Ferhan Şensoy ile başrolü paylaştığı “Büyük Yalnızlık”

Tanrı kraliçemizi korusun

Sezen Aksu bize aşkı anlatan çağdaş bir ozan, bir dengbej. Aşkın artık değersizleştiği, alınıp satılır olduğu piyasa düzeninde Leylaları, Şirinleri, Tahirleri, Ferhatları bize yeniden hatırlatıyor. Performans kriterleri, kar marjları, toplam kalite çemberleri ile elleri kolları zincirlenmiş şehirli plaza proleterlerine kirlenmemiş aşkları anlatıyor. Dilerim daha uzun yıllar da anlatmaya devam eder ve biz o şarkılardaki aşkları bir gün yaşamayı hep ümit ederiz. Tarkan’ın da dediği gibi “Tanrı kraliçemizi korusun”. Dünyanın en güzel sesinden dünyanın en güzel şarkılarını dinliyoruz. Ama şunu da unutmamak lazım; ümit yetmiyor, biz artık şarkı dinlemek değil şarkı söylemek istiyoruz…