Son günlerde Sayın Cumhurbaşkanımız yine yeniden tarihi gerçekleri hatalı olarak söylemektedir. Bu hataların sebebinin Cumhurbaşkanımızın kendisi olduğunu düşünmek istemem. Bu hataların sebeplerinin etrafındaki danışmanlar olduğunu düşünüyorum. Bir zamanlar Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ni biz açtık dedirtilmişti, bizden önce çamaşır makinesi, buzdolabı yoktu gibi söylemler toplumda gülümsemeye sebep olmuştu. Son olarak “Biz göreve geldiğimizde 30 yaşın altındakiler oy kullanamıyordu. Bunu 25 yaşına da 18 yaşına da biz indirdik.” demesi toplumda gülümsemeden ileri geçerek dalga geçilmesine neden olmuştur. Sosyal medyada AK Parti'den önce mağaralarda avcılık ve toplayıcılık ile yaşıyorduk diye dalga geçilmektedir.  

Toplumda örnek olması gereken bazı din adamlarının akla mantığa sığmayan açıklamalar yapmalarının sebebi nedir? Bu sorunun cevabını bulmak çok zor ancak bu açıklamalar en çok iktidara zarar vermektedir. Bir imam şu şekilde konuşmakta “Bizim hocalarımız açığa alındı. Kadınların, hanımların pantolon giymesi haramdır. Hanımın ne işi var otursun evinde. İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Muhammed Han’ın anası üniversite bitirmedi. ODTÜ, Bilkent, Harvard, bunların hiçbir tanesini bitirmedi ama o ana bir kere Fatih’ini yedi yaşında bir hocaya teslim etti. Orada da terbiye aldı.” demekten çekinmemektedir. Bu kadar futursuz olmalarının sebebi ise iktidarın bu cahillerden medet ummasından başka bir şey olmasa gerek. 

Bir kere tarih bilmeyen sadece cehaletlerini hamasetle kapatmaya çalışan bu güruh, toplumu şekillendirmeye çalışmaktadır. Fatih Sultan Mehmet Han dönemindeki Enderun eğitiminin birinci sınıfında bile okuyamayacak bu zeka yoksunlarının Fatih Sultan Mehmet Han dönemini yorumlamaları tek kelime ile hadsizlikten başka bir şey değildir. Ancak bu kişilerin bu kadar açık ve rahat konuşmaları ise iktidarın cahil ordusundan medet umma olduğunda gözden kaçmamaktadır. 

İran’da son günlerde yaşanan olaylarda din tüccarlarının bir toplumu ne hale getirdiği görünmektedir. Diğer yarımız olan kadınların kılık kıyafeti ile uğraşacağınıza Emeviler’den bu yana yok edilmeye çalışılan diğer yarımız olan kadınlara değer vermekten korkmayalım. Din ne kılık kıyafetle olur ne kılla nede tüyle. Din akılla başlar kalple devam eder ancak kendini din alimi sayan cahiller sürüsü toplumu dinden uzaklaştırmak ve Avrupa’daki gibi ruhban bir sınıf oluşturmak üzere yaptıkları planlar Türk milletinde tutmaz. Benden söylemesi. İran’da yaşanan olaylara bakacak olursak İran’da anneler, eşler, kız kardeşler, sevgililer yani toplumun diğer yarısı ve bu yarının sıkıntılarını kalbinde hissedenler sokağa dökülmüş durumda. Bir taraftan da bölgedeki Türk varlığına bakmak zorundayız. Şah Rıza Pehlevi döneminde ezilen yok edilmeye çalışılan Türk varlığı Pers şovenizmi tarafından aşağılanmıştı. İran İslam Devrimi ile bu durum değişmediği gibi daha da vahim bir hal aldı. İran rejimi bir taraftan toplumun yarısını reddederken birde Türk halklarını aşağılanmaya, yok saymaya vardırmıştır işi. Bu Pers şovenizmi öyle bir haldedir ki Karabağ zaferi İran için kara gün olarak kabul edilmiştir. Türklerin kazanmaması için İran Ermenilere her tür destek vermekten kaçınmamıştır. Zengezur koridorunun açılmaması için ise çok açık olarak karşı olduklarını yüksek sesle söylemekten çekinmediler. İran bu işlerle uğraşırken Türk yurtlarına fitne sokmaktan da geri durmamaktadır. Kırgızistan Tacikistan sınır çatışmalarının arka planında İranı aramalıyız çünkü İran bu bölgeye bir taraftan ideolojisini ve kültürünü ihraç etmeye çalışırken diğer taraftan da Tacikleri Pers İmparatorluğunun parçası olarak görmekte ve desteklemekten çekinmemektedir. Çok uzun süredir İran kendi ideolojisi ve milli menfaatleri için şeytanla bile iş birliği yapmaktadır. 

Hulasa-i kelam. Bir tarafta diğer yarımız olan kadınların dışlanması, yok sayılması, cahil bırakılmasına kesinlikle karşı durmamız gerekmektedir. Bunu kendimiz için, geleceğimiz için, dinimiz için insanlık için yapmamız gerekmektedir. Diğer taraftansa diğer yarımız olan Türk dünyasını ne İran'a, ne Rusya’ya, ne Çin’e bırakmamalıyız.