Covid-19 gölgesi altında geçen 1.5 yılda eğitimin sekteye uğradığını söyleyen Pehlivanoğlu, okulların Eylül'de açılması gerektiğine işaret ederek “OECD ülkeleri içinde okullarını en uzun kapatan ikinci ülkeyiz. Zorunlu eğitim çağında olup da okul dışında olan 710 bin öğrencimiz var. Bu sürecin sonunda ciddi oranda okul terki olabileceğini düşünüyoruz. Okul terki, çocuk işçi ve çocuk gelin demektir. Ekonomik olarak da ülkenin kalkınmasıyla ilgili sorun demektir” dedi. Bu süreçte öğrencilerin kayıplarının farklılaştığına işaret eden Pehlivanoğlu, “PİSA’da iyiyiz dediğimiz halde öğrencilerin yüzde 37’si temel matematikte yetersiz gözüküyor. Yani yüzde 37 zaten dört işlem yapamıyordu. Covid sürecinde bu kaça çıktı bilmiyoruz” diye konuştu.

‘AŞI ZORUNLULUĞU OLMALI’

Cumhuriyet'ten Sefa Uyar'ın haberine göre, Sağlık Bakanlığı’nın, eğitim çalışanlarının aşılanma oranlarını açıklaması gerektiğini de vurgulayan Pehlivanoğlu, duyumlara göre eğitim çalışanlarında iki doz aşılamanın yüzde 60, 40 yaş üstünde ise yüzde 80 olduğunu belirtti. Aşının bir keyfiyet olamayacağını da söyleyen Pehlivanoğlu, eğitimin bir anayasal hak olduğunu aktararak şunları kaydetti:

“Eğitim çalışanlarına aşı olma zorunluluğu getirilmeli. Eğer aşı olmuyorsa haftada iki kez, kendi cebinden PCR testi yapma zorunluluğu getirmeliyiz. Bunun da süratle hukuki bir zemine getirilmesi gerekiyor, çünkü psikolojik toparlanma sürecini toparlayamamış veli, çocuğunu okula göndermekten imtina edecektir ve korku duyacaktır. En azından bir doz aşısını olmayanı okullara almamalıyız. Bunu bireysel özgürlük görenler, ücretsiz izne ayrılabilirler.”

Pehlivanoğlu, Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu ile MEB arasında ikilik olduğu iddilarını ise “yaratılmaya çalışılan polemik” olarak nitelendirdi. Kurulun, geçmişte, okulların kesinlikle ve ne pahasına olursa olsun açılması gerektiği yönünde hazırladığı bir raporu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a sunduğunu kaydeden Pehlivanoğlu, “Anlamadığımız bir şekilde Avrupa’da okullar açıldı, biz kapalı tuttuk. Sağlık Bakanlığı ve MEB’in açıklamalarında ‘Bilim Kurulu’nun tavsiye kararı doğrultusunda’ deniyordu. Bilim Kurulu’na birey olarak çağrım var: Bilim Kurulu lütfen eğitim üzerine konuşmayı bıraksın. Bu sistem böyle devam edecekse MEB’i, Bilim Kurulu’na bağlayalım, onlar ne diyorsa o olsun” dedi. 

‘TELAFİ EĞİTİMİ İÇİN FIRSAT TRENİ KAÇTI’

Yaz döneminde yapılan eğitimlerin “telafi eğitimi” olmadığını, çünkü isteğe bağlı gerçekleştirilemeyeceğini vurgulayan Pehlivanoğlu, “Telafi eğitim süreciyle ilgili konuşacak bir şey kalmadı çünkü bir telafi yapmadık. Yapılan şey bir destek programıydı. Telafi denilen bütünseldir, ölçümlemeye dayanır. Bizim böyle bir gözlemimiz, bilgimiz yok. Bir ayda hem psikososyal olarak hem de akademik olarak bazı basamakları toparlayabilirdik. Bu fırsat kaçtı” ifadelerini kullandı.

‘YAŞ GRUPLARINA GÖRE AÇIKLANMALI’

ABD’de, okula dönüş programı hazırlandığını söyleyen Pehlivanoğlu, “Bizde öyle bir şey yok. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Merkezden karar alıp bütün okulları kapatmak gibi bir lüksümüz geçmişte de yoktu şimdi de yok. Yerelden uygulamayla ilgili plan yapılıp şeffafça açıklanması gerekir. Türkiye’nin en büyük sorunlarından birisi şeffaflık. Veliye, çocuğunun yaşamsal riski olmadığını şeffaf şekilde açıklamalıyız. Niye yaş gruplarına göre hasta veya kayıpları açıklamıyoruz?” ifadelerini kullandı.