Kahveci polemikhaber.com'a, MB'nin vereceği faiz kararı, gayrisafi hasıla, krediler ve önümüzdeki yıl ekonomi üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

* 24 Aralık'ta Merkez Bankası (MB) Para Politikaları Kurulu (PPK) toplanacak ve faiz kararı verecek. Daha önceki toplantıda MB Başkanı değişimi ile kasım ayı toplantısında faizi bir önceki başkan döneminde fiili olarak 14.8'di. Ancak tabelada 10.25 gözüküyordu ve 15'e çekildi.

* Faiz artırılmıştı ama piyasaya fazla etki etmiyordu; tabelayı reele uydurdu. 

* MB ilk önemli kararını bu ay verecek. Faiz arttıracak mı, arttırmayacak mı? Faiz artırsa bir dert, artırmasa bir dert! Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurumu'nun verdiği yabancı para mevduatları, günlük grafiğimizde gözüküyor. 

* 16 Ekim'de yabancı para mevduatları 242 milyar dolarmış. Sonra ekimin sonuna kadar bu iki milyar dolar daha artıyor. Kasım ayıyla birlikte yerlilerin döviz alımında çok ciddi artış var. 

* Aralık itibariyle 256 milyar dolar. Artış 8,5 milyar dolar. O dönem dolar, avro paritesi 1.18 şimdi ise 1.21'lerde. 

MB Başkanı ve Hazine Maliye Bakanlığı'nın değişimi ile beraber vatandaşın reel döviz alımı 6.1 milyar dolar. Yani millet yurt içinde insanlar döviz alıyor. Öte yandan burada ciddi bir yabancı girişi olduğunu da görüyoruz. 

* Türkiye'ye gelen parayla vatandaşın aldığı dövize baktığımızda, yerli yatırımcı Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın matbaasında basılan para yerine Amerikan matbaasında veya Avrupa matbaasında basılan paraya daha fazla yatırım yapmış.

* Bunu kırmak için TL'yi cazip kılmak gerekecek. TL'yi cazip kılmak için de TL'nin faizini arttırmak gerekecek. 

* TL'ni faiz artırımıyla ilgili MB'nin reel ıskonto ve ıskonto kredilerini görüyoruz. Burada eskort ve kredi faizlerinin daha yukarıya çıktığını 2018 yılının ortasında görüyoruz. Bir de bu Cuma yapılan artışta görüyoruz. 

* Yani Merkez Bankası bir bakıma burada da faiz artırma yönünde işaretini veriyor. Yerli yatırımcılar 50 baz puan, yabancı yatırımcılar ise 200 yüz baz bin baz puan bekliyor.

* Yani o faizlerin yüzde 15'ten 16'ya çıkması konuşuluyor. Ülkenin kur ve faiz iyi değil, dengede olması önemli. 

* Yaz aylarında faiz artırıldı ve bugün onun faturasını ödüyoruz: 130 milyar dolar döviz sattık

* Bir tarafta 10 milyonun üzerinde geniş tanımlı işsizlik var. 2008'lerde Avrupa'da çıkan krizde işsizlik yüzde 20-25'leri buldu, yer yerinden oynadı o ülkelerde. Şu an Türkiye'de yüzde 30 işsizlik var; bu çok büyük bir rakam. 

* Yüksek işsizliğimiz 2015 yılında başlamış durumda; yani 2015'ten beri 3 milyonlara yaklaşan işsiz vardı, şimdi de 5 milyona yaklaşan işsizi var.

* Yaz aylarında parasal genişlemeye gittik; kredi genişlemesi yaptık. Konut kredisi 2020'nin yaz ayında patladı. Son haftalarda ise ciddi şekilde daraldı.

* Bu yılın başında tüketici kredileri toplam 462 milyardı şimdi ise 675 milyar; yüzde 50'ye yakın artış olmuş. Yani biz tabiri caizse krediyle büyümüşüz.

* Şimdi krediler düştü; özellikle son haftalarda neredeyse sıfıra geldi.

* 2018 yılı ortası ve 2019 yılının başlarında da tüketici kredilerinde sıfırın altına düşüş yaşanmış. Ekonomide gelir yaratamıyoruz. Çünkü döviz ihtiyacımız çok yüksek. 

* 2008-10'lerde Kemal Derviş'in getirdiği programın değiştirilip kalıcı bir üretim programının yazılmaması aynı programa devam edilmesi o sorunları biriktirdi. Özellikle bu sorunların birikmesi 2013 yılından beri Türkiye'de kişi başına geliri düşürüyor. 

* 2016'da 'OHAL', 2017 referandum, 2018 başkanlık seçimleri ile o krizi büyüttük. MB ve hükümet ticaretin canlılığını yani ekonominin ısınmış olduğunu gördüğü için onu soğutmak durumunda.

* Biz yarışı 100 metre koşu yapacağız ama biz 200 metre geriden başlıyoruz. Çok zor şartlarda ekonomiyi soğutmaya başlıyoruz. Mesela yüzde 5 işsizlik olsa ve pandemi de olmasa o zaman soğutulur.

* Cumhurbaşkanı Avrupa'da 'Ey Avrupa' diyor; o 'Ey Avrupa', Türkiye'de 100 binlerce kişinin işsiz kalmasına yol açıyor. Birçok insanın yüreğini okşuyor; 'Bak Avrupa'da nasıl meydan okuyoruz' diyor ama o her eğimin bize 100 binlerce insanın işsizliğine ulaştığını biliyoruz. Ticaret daralıyor; para gelmiyor. Türkiye'ye iyi bakmıyorlar. Öte yandan Türkiye'nin kendisi üretemiyor. Üretemediği ve Avrupa'dan da para gelmediği için mevcut çalışanların bir kısmı işini kaybediyor. TL değer kaybediyor, enflasyon oluyor. Enflasyon olunca zamlar geliyor; bu defa mevcut çalışanlar da zamlar karşısında daha zor bir hayat yaşıyor. 

''TOPLUMUN DAYANABİLECEK GÜCÜ KALMADI''

* MB'nin faiz artırımına toplumun 3-4 ay dayanabilecek gücünün olduğunu düşünmüyorum. Yani çok acı bir şey; aile içi olaylar yaşıyor, sokakta başka olaylar yaşıyor. 

* Toplumun vicdanı ve ruhu bu travmayı; ekonomik daralmayı kaldıracak noktada değil. Çok yüksek bir ekonomik sıkıntı içerisindeyiz. 

* MB geçen hafta BDDK taksitleri sınırladı,  Bazı ürünlerde taksit sayısını daralttı. Dolayısıyla Merkez Bankası'nın aslında bu toplantıda çok sert faiz artırımına gitmesine gerek yok. Hatta 25 veya 50 baz puan faiz artırımı bile yeterlidir. 

''TÜRKİYE'DE YÖNETİM SİSTEMİNİN DEĞİŞMESİ GEREK''

* Türkiye yönetim sisteminde yönetim kadrolarını değiştirmediği sürece bu acı tablo tabloları artarak ödemeye devam ediyor. 

* Türkiye'nin mülkiyet güvencesi ciddi tehdit altında; tehdit altında olunca kimse yatırım yapmıyor. 
* Yerli bile yatırım yapmayınca tüketim ve ticaret bile tıkanıklığa geçiyor. 

* Gayrisafi yurtiçi hasıla içerisinde iş gücüne ödenen paylarında çalışan sayısındaki düşüş çok sert olmasa bile milli gelirde ücretlilere ödenen pay yüzde 30-32'lere düşmüş durumda. 

* Bu grafik şunu gösteriyor. Biz yabancının parasıyla kafeler, lokantalar açıyoruz; teknolojik üretim yapamıyoruz. Böyle bir ülke haline geldik. 

* Pandemiyle birlikte ücretsiz izinler, kısa çalışma ödenekleri derken bütün bunları topladığımız zaman işçiye ödenen pay da düşüyor. Şimdi hepsini birleştirdiğimiz zaman 2015'ten beri yatırım yok; yüksek işsizlik var. 

* Ama özellikle 2018 krizinden pandemiyle beraber son bir yılda yüzde 30'lara varan bir geniş tanımlı işsizlik var. 

''YÖNETİME GÜVEN YOK''

* Gelir düşüşü var; yatırım yok. İstihdam artamıyor; yeni fabrika kuramıyoruz. Yabancı döviz getirmiyor yeterince, yerli çok fazla döviz alıyor çünkü TL'ye, ekonomiye ve yönetime güven yok.

* Biz bunu fatura ödeyerek atlatabiliriz ama bunu çok daha rahat da atlatabiliriz. 

* Türkiye dünyada fırsatları en yüksek ülkelerden biri konumunda. Pandemiden dolayı Uzak Doğu'da tedarik zinciri çökmüş, bölgede en yüksek üretim kapasitesine sahip olan ülke Türkiye. Beyaz eşya, otomotiv ve daha birçok ürünü çok rahat üretecek olan Türkiye. 

''BİR BAKANIN FANTEZİSİYLE YÖNETİLDİK''

* Ama bunları yaşamamızın tek sebebi kötü yönetim: 2 yıl bir bakanın fantezisiyle yönetildik. Bir bakanın kontrollü piyasa fantezisi, Türkiye'ye 130 milyar dolara mal oldu. 

* Ve bugün o giden dövizlerden dolayı, eksi rezervdeyiz. Döviz ihtiyacımız had safhada. Onun için de kemer sıkmak durumundayız. 

* Yüzde 30 işsizlik; 10 milyon işsiz ve acı tablo! Vatandaşın halini görmek lazım: İstanbul'un kenar semtlerinde iki kilometreyi aşan ekmek kuyrukları oluşmaya başlamış, vatandaş avucunun içine iş-aş yazıp hayatına son veriyorsa veya bir başka müzisyen hayatına son veriyorsa bu ülke, yoksulluğun fakirliğin travmalarını yaşıyor demektir.

* Finansalcılar, yeni MB Başkanını ve Hazine Bakanını alkışlarken öbür tarafta vatandaş canının derdine düşmüş durumda. Bu acı tabloyla karşı karşıyayız. 

* İşin ne olacağını açıkçası bilmiyorum. Yani gerçekten çok korkuyorum. Türkiye'nin şu anda yaşadığı çıkmaz korkutucu bir noktada.

* Bundan birkaç ay sonra birçok esnaf dükkan açmaya bile gerek duymayacak. Siftah yapamayacak ve bugünü arayacak. 

* Yabancı para mevduatı artıyor bu sefer kur sarmalına gideceğiz. Ülkeyi faiz ve kur sarmalına sokanlar bunun bedelini ödemiyor; maliyeti hep vatandaş ödüyor. 

* Bugün şunu söyleyebiliriz: Yarın daha kötü günler bizi bekliyor. 

* Yeni yılın ilk çeyreği Türkiye açısından çok zor geçecek; bu dönemin gerçekten aşılması için olağanüstü çabalar gerekiyor. Demokrasiyi, hukuku bir an önce oturtmamız gerekiyor. 'O partiyi kapatalım' gibi cümleler insanların ekmeğiyle oynamak anlamına geliyor. 

* Türkiye normalleşmediği sürece acı faturalar katlanarak ödenmeye devam edecek.

* Bu faturalardan çıkıp refaha erişebiliriz; çok büyük bir imkan var. Fakat bunun için öncelikle sistem ve bu kadroların gitmesi lazım. 

* Yani bugün iktidar güreşçilerden yönetim kurulu oluşturmak Aile Bakanı'nın bütün ailesini devlet kadrolarında üst düzeye getirmek gibi uygulamalarda vazgeçip liyakate dayalı bir yönetimle doğruları yapsa bile 3-4 yıl bunların inandırıcılığı için bir süre gerekli. 

* Peki, ülkenin bu kadar süresi var mı? Yok. O zaman ne olması gerekiyor? Sistem ve kadroların değişmesi lazım. Bunun üzerine bir de dünyada ve Türkiye'de fırsatları iyi bilen ve çözüm modellerini oluşturmuş kadrolar gelirse inanın 1-2 yıla kalmaz sorun halledilir.

* İşin özeti, tekrar şeyi söyleyeceğim: Önümüzdeki 3-4 aydan çok korkuyorum. Vatandaş bu fakirliği, bu yoksulluğu, bu işsizliği nasıl taşıyacak? 

''YÖNETİMİN VATANDAŞLA BİR BAĞI KALMADI''

* Bir başka korku sebebim de ekonomi yönetimi ve ülke yönetiminin vatandaştan tamamen kopmuş olması!  Vatandaşla bir bağları kalmadı, onlar ayrı bir şeyde yaşıyorlar: Titanik gibi; alt taraf batıyor, üst taraf suyun üzerinde dans ediyor. Maalesef ülke böyle bir havaya büründü.

* Bu ülkemiz adına çok tehlikeli bir durum. Önümüzdeki dönemde ciddi bir sıkıntılı süreç bizi bekliyor. Merkez Bankası faiz artırmak durumunda ama faizi fazla arttırırsa bu sefer ekonomi çok fazla soğuyacak.

* Bu defa daha yüksek işsizlik ve ekonomik durgunluk olacak.  Zaten pandemi, yüksek işsizlik ve kriz var. 

* Nasıl bir süreç yaşayacağımızı ben de bilmiyorum. Bütün vatandaşlarıma sabır diliyorum. Maalesef böyle bir kısır döngüde dönüp-dolaşıp duruyoruz. Bir yanda da faiz ve döviz kısır döngüsünde, bir o tarafa bir bu tarafa yaslanıp duruyoruz.