Kadir KAPLAN-Polemikhaber

TBMM'de çiftçinin sesi olan Ömer Fethi Gürer, PolemikHaber'e konuştu. Türk çiftçisinin içine düştüğü 'çıkmazı' değerlendiren Gürer, hiç konuşulmayan mağduriyetleri de anlattı,,,

Pandemi sürecinde tarım ve çiftçiler nasıl etkilendi?

Gürer: Pandemi süreci tarımın stratejik önemini bir kez daha hatırlattı.Yaşam için hava, su gibi gıda da vazgeçilmezdir. Ülkemizde önemli gıda ürünlerinde dışa bağımlı olmamız, her ülke önce kendi kendine yetme düşüncesi ile davranınca  sorun yarattı. Hububat, bakliyat, pamuk, mısır, soya, pirinç, bitkisel, hamyağ gibi ürünlerde kendi kendine yeter bir ülke olmaktan uzaklaşmanın bedeli rafta ürüne yansıdı.Ayçiçek yağı gibi özellikle dar gelirlilerin kullandığı ürün fiyatları patladı. Farklı ürünlerde üretim girdi fiyatlarında artışa bağlı maliyet de arttı. Ancak patates, soğan gibi ürünler 1 lira civarında maliyete rağmen, tüccar 60 kuruşa bile almayınca ürün depoda kaldı şu anda çürüme aşamasında. Esasında ülkemizde tarım planlaması gereği gibi yapılmadığından her dönem yaşanan sorunlar bu kez pandemi ile belirginleşti çiftçi geliri düştü kredileri ödemede zorlanması faizli borcunu artırması icralara neden oldu borç ötelenmesi faiz silinmesi sağlanmadı Destekler zamanında ve ihtiyaca uygun verilemedi,  taban fiyatlar düşük tutuldu, ithal ürün daha yüksek fiyatla ülkemize getirildi. Halihazırda çiftçi mevcut destekler devamı dışında Pandemi dönemi özel bir destek alamadı.

Fiyat artışlarında komisyoncuların etkisi nedir? 
Gürer:
Komisyoncu tanımı ile soruna bakmak yerine üreticiden rafa kaç el değiştiriyor oradan işe başlamak gerekir. 
Üretici ürettiğinden kazanamazken tüketici pahalı ürün alıyor ise  sorun çok boyutludur. Öncelikle tohum, gübre, ilaç, mazot, sulamada kullanılan su, yer altından çıkarılırken tüketilen elektrik nakliye depo giderleri ile üretici maliyetleri düşürülmesi sağlanmalıdır.  Çiftçi tüccara mecbur bırakılmamalı, TMO ve Tarım kredi kooperatifi gibi yapılar alımlarda çiftçiyi tüccara boğdurmamalıdır. Çiftçiden çıkan ürünün birden çok el değiştirmesi fiyatı doğrudan etkilemektedir.
Örneğin  fasulye çiftçiden kilosu  7 liradan alındı. Fasulye  temizlenip bir ambalaja konup rafa çıkınca fiyatı 18 liradan tüketiciye satılıyor. Nohut, mercimek gibi ürünlerde üreticiden tüccara geçince 3 kat fiyat artıyor. Patates 50 kuruşa alınıyor 2,5 TL'ye satılıyor.  Ayçiçek yağı  %40'ı aşan miktarda ithal ediliyor.  Rusya, Ukranya gibi ülkeler gümrüğü yükselti dolayısıyla fiyat arttı. Çiftçi dışında kaybeden kesim tüketici  oluyor. İthalci ve aracı kazancından  hiç taviz vermiyor. Bir ürün en az üç el değiştiriyor. Yol geçiş ücreti, nakliye, depolama, vadeli işlemler gibi üründe fiyata etkiyen sorunların aşılması,  aracılığın düzenlenmesi, birlik ve kooperatiflerin işlevli bir konuma taşınması, üreticiden tüketiciye doğrudan ürünün ermesi, aracı sisteminde düzenlemeler sağlanması, ithalatçı anlayış yerine kendi kendine yeter konuma tarımın taşınması sağlanmalıdır. 1980 yılında 28 milyon hektar tarım alanımız bugün 23 milyon hektara düşmüşse, üretim çok, ürün yerinde sayıp yada düşüyorsa sorunlar devam eder. Kırsal göç önlenmesi ve kalkınmanın yerinde temini sağlanması da bu bağlamda önemlidir. Ayrıca girdi fiyatları düşürüp, daha çok üretim ile işe başlayıp, aracılık sistemini düzene sokup ithalci anlayıştan vazgeçerek sorunları aşarız. Aksi dahada sorunları artırır. Param var yurt dışından alırım anlayışı yerine 2006 yılında çıkan Tarım Kanunu 21. maddede yer aldığı biçimi ile milli gelirin %1'i çiftçiye verilmelidir. Halihazırda çiftçi kanun çıktığından beri çiftçiye ödenmeyen 210 Milyar var. Raf fiyatının düşmesi, üretimin maliyetinden rafa erdiği sürece kadar doğru planlamadan geçmektedir.Tarım sektörü günlük ve gecici önlemlerle istikrarlı bir sürece erilemez.

Çiftçiden doğrudan tüketiciye ürün verileceği söylenen Tarım Kredi Marketleri'nde fiyatlar neden beklendiği kadar düşük değil? 
Gürer:
Tarım Kredi kooperatifleri bir çiftçi kuruluşu değil ticari işletme olarak tanımlanıyor.Bu nedenle kar amaçlı faaliyet bulunuyor. Seçim öncesi tanzimlerde düşük fiyatla ürün satışı iktidar baskılanması ile oldu ve tarım kredi marketler o süreçte zarar etti. Doğal olarak Tarım Kredi Kooperatifi de serbest piyasa ekonomisine uygun faaliyet yapıyor. Kuruluş amacı dışında kısmî bir özerk konumu var. Tarım Kredi dışında büyük zincir marketler de doğrudan tarladan ürün alabiliyor ancak orada da sorun var esasen. 
Gömleğin  ilk düğmesi yanlış iliklerseniz o sonuna kadar öyle gider. Ne diyoruz üreticiden doğrudan tüketiciye ürün ulaşabilsin. Bunun için marketler aracısız tarladan ürün alsın düzenlemesi yapıldı ancak serbest piyasa ekonomisi uygulanan ülkemizde, üreticiden ürünü alıp getirden market piyasa fiyatı ile eş fiyata ürün satıyor. Aracı  sözde yok  ama market  piyasa altına fiyatını düşürmedi. Amaç daha uygun fiyatlı ürün iken marketlere daha fazla gelir yoluna döndü. Sözleşmeli tarım doğru bir yaklaşım olsa da uygulama sorunları ile çiftçi değil yine karşı taraf kazandı. Tüketici ise beklediği indirimli ürüne erişemedi. Çiftçiden alınan ürün fiyatı biliniyor. Nakliye, depolama, işçilik gideri sonrası rafa konan ürünün fiyatını belirlemek olası ancak kar marjını marketin belirlediği bir düzen tüketiciye değil marketçiye para kazandıyor. Tarımsal üretimde, üretimi düzenleyen dengeli bir fiyat politikası oluşturulamadı.