Kahveci, ''Türkiye'deki siyaset bundan sonra da -eğer Trump dönemindeki gibi- bu uygulamalarını devam ettirirse siyasetçiler kaybeder mi ama vatandaş kaybetmeye hem de ağır şekilde kaybetmeye devam edecek. Bizim çıkmaz bir sokağımız var ve orada hapsolduk kaldık: Varlık üzerinde yokluk çekiyoruz'' ifadelerini kullandı.

İşte Kahveci'nin polemikhaber.com'a yaptığı çarpıcı açıklamalardan öne çıkanlar:

* Ekonominin dinamizmine baktığımız zaman, vatandaşı ilgilendiren kısım şu; 2020'de büyük parasal genişlemeyle beraber, biz ekonomide yan maliyetini ödemeden bir sefa sürdük. 

* Özellikle 2021 yılının ilk yarısında bu parasal genişlemenin etkileri yavaş yavaş kayboluyor: Kredi genişlemesi negatife, eksiye döndü. Yani insanlar yeni kredi kullanamıyor, kullanmakta zorlanıyor...

* Türkiye Odalar Borsalar Birliği ve MÜSİAD'ın açıklamaları yani 'yüksek faiz mırıldanmaları' 'biz aslında yüksek faize karşıyız' demek isteniyor. İyi de düşük faizi korumak için 130 milyar dolar döviz satarak hazinede döviz bırakmadık. Bu ne olacak?

* Cumhurbaşkanı yüksek faize karşı olduğunu söylüyor ama ardından da kur seviyesinin dolar/TL kurunun 8.50'den 7.40'lara kadar geldiğini söylüyor. İyi de o da yüksek faizden dolayı geldi.

* Bu 'maliyetini üstlenme ama meyvesini ye' politikasıdır...

* Sadece Naci Ağbal'a değil, Lütfi Elvan'a da yol gözüktü: Her ikisi de ileride "suçlular bu" diye gösterilmek için oturtuluyor.

* Arkalarında güçlü bir destek yok; hem Naci Ağbal hem Lütfi Elvan, 'günah keçisi' ilan edilmek için orada duruyor.

* Çünkü ne Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarında ne de etrafındakilerin açıklamalarında Lütfi Elvan'a bir destek yok.

* Naci Ağbal ve Lütfü Elvan'ın kadrolarına bakın; Bir insan eğer bir yere tam yetkili geliyorsa kadrolarıyla beraber gelir.

* Lütfi Elvan, cumhurbaşkanı tarafından 2015-16 yılı bakanlık döneminden sonra ne diye suçlanıyordu? Binali Yıldırım'ın kadrolarıyla Lütfi Elvan'ın kadroları ne oldu? 

* Bize her zaman göstermelik öyle bir günah keçisi sunuyor. Sonra da o 'işte başaramadı' diyecekler.

* Şu anda Naci Ağbal ve Lütfi Elvan tek başlarına kalmış durumdalar. Muhtemelen önümüzdeki dönemlerde ekonomide sorunlar olduğunda Cumhurbaşkanı, "Ben yüksek faize karşıyım" diyerek birileri günah geçişi ilan edilip yine Cumhurbaşkanı ve yakınları tertemiz olarak milletin karşısına çıkacak.

* Oysa biliyoruz ki bütün sorunların temelinde Cumhurbaşkanı'nın tutumu var. Berat Albayrak'ı Hazine Maliye Bakanlığı'na biz getirmedik. Başkanlık sisteminde bakanları dahi her şeyi, herkesi Cumhurbaşkanı atıyor.

* Cumhurbaşkanının dediği yüksek, bağımsız ve yargı kurulları Cumhurbaşkanı'nın onayından geçiyor. Cumhurbaşkanının izni onay olmadan yaprak kımıldayamaz bir ülkede.

* Gıda fiyatlarında artış devam ederken TÜİK'in bunları ne kadar örtebileceğini bilmiyoruz. Bunların karşısında bu faiz artışıyla beraber paranın da yavaş yavaş çekilmesiyle beraber ekonomi soğuyacak, soğuyacak, soğuyacak...

* Ekonomi daha soğumadan Türkiye Odalar Borsalar Birliği Başkanı ile MÜSİAD Başkanı, 'yüksek faiz' konusunda konuşmaya başladı. Bunlar kurumsal olarak ciddi şekilde konuşmuyorlar ve konuştukları zaman da gerçekleri söylemiyorlar.

* Türkiye'de temel sorun faiz oranı veya enflasyon değil, yanlış yönetim. 2012'lerde Türkiye ekonomisinde başlayan yanlışlar sonucu milli gelir, döviz bazında düşmeye başladı.

* Bu yanlışlar 2016-17'de de katmerlenerek arttı: 15 Temmuz ve ardından OHAL'in çok etkisi oldu. Her türlü karar OHAL kararları ile alınmaya başlanınca -yani demokrasiden uzaklaşınca- döviz kurlarında finansal göstergeler de bozulmaya başladı.

* Şimdi biz bütün bu yanlışları topladığımız zaman, acaba 2017 yılında fabrikalar üç vardiya çalıştı ama kimse yatırım yapmadı.

* Kimse kimseyi kandırmasın; bu ülkede temel sorun siyaset: Siyasal sistem ve siyasal kadrolar! Bununla da Türkiye ekonomisi düze çıkmaz, sadece ara iyileşmeler olur o kadar.

* Hem siyasal sistem değişmek zorunda; bütün güçleri bir yere verirsen ülke fakir kalır. Bu düzen ve kadrolarla sürdüğümüz sürece Türkiye gittikçe fakirleşmeye devam edecek.

* Dış denge değişiyor ve Türkiye, bu değişen dış dengeyle yani Amerika'da Biden'ın seçilmesi ve Avrupa'dan da, Biden'la beraber sıcak ilişkiye geçmesi geçmesi gerekiyor.

* Türkiye'deki siyaset bundan sonra da -eğer Trump dönemindeki gibi- bu uygulamalarını devam ettirirse siyasetçiler kaybeder mi ama vatandaş kaybetmeye hem de ağır şekilde kaybetmeye devam edecek.

* Bizim çıkmaz bir sokağımız var ve orada hapsolduk kaldık: Varlık üzerinde yokluk çekiyoruz.