"Türkiye'nin Merkez Bankası yanlış sıradışı politikayı uyguluyor" başlıklı makalede çarpıcı analizlere yer verildi.

Faizleri düşürerek enflasyonun aşağı çekilmesi yönündeki görüşün Türkiye açısından ne kadar uygulanabilir bir politika olduğu mercek altına alındığı yazıda acı ifadelere yer verildi.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Erdoğan'ın sürpriz bir kararla Naci Ağbal'ı Merkez Bankası Başkanlığı görevinden alarak, yerine Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu'nu atamasının ele alındığı makalede,
"Bu karar, Türk varlıklarına satış getirdi ve lira, dolar karşısında yüzde 8'in üzerinde değer kaybetti" ifadelerine yer verildi.


WSJ'deki analizde, dünya genelinde büyümenin yavaş, enflasyonun yüksek olduğu durumlarda etkisiz kaldığı görülen para politikası bağımsızlığının öneminin "olduğundan fazla abartıldığı" ve son dönemde yatırımcıların hükümetler 
ile merkez bankaları arasında koordinasyon sağlanmasının avantajlarını görmeye başladıkları belirtildi.

Bu durumun Türkiye açısından çok da geçerli olmayabileceği yorumu yapıldı ve şu ifadelere yer verildi:

*Türkiye'nin sorunu, Merkez Bankası'nın (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan'ın kontrolü altında olmasından çok, Erdoğan'ın bu kontrolü kötüye kullanmasından kaynaklanıyor.

*Faizlerin artırılmasının enflasyonu dizginleyeceği yönündeki genel görüş birliğinin aksine Erdoğan, faizlerin artırılmasının şirketlerin borçlanma maliyetlerini artıracağına inanıyor.

*Muhtemelen Ağbal'ı da bu yüzden görevden aldı. Kavcıoğlu'nun yazdığı köşe yazılarında Erdoğan ile aynı görüşte olduğu görülüyor ve faizleri indirmeye başlaması olasılık dahilinde.

Analizde, Batılı ülkelerde faizlerle enflasyon arasında teoride kurulan bağın pratikte çok da güçlü olmayabileceği ancak kur şoklarının görüldüğü gelişmekte olan ülkeler için durumun farklı olduğu öne sürüldü.

Sindreu, gelişmekte olan ülkelerde para biriminin değer kaybetmesinin ithal malların maliyetini artırdığını ve bu nedenle de merkez bankalarının odaklandığı konunun da para biriminin değeri olduğunu yazdı.

Sindreu, "Para birimini güçlendirmek için de en önemli araç faizlerin artırılması. Ekonomistlerin de yeniden değerlendirmeye başladığı gibi kur çıpası ve sermaye kontrolleri gibi daha az geleneksel politikalar da yardımcı olabilir. 
Ancak bunun için bu politikaların tutarlı bir şekilde uygulanması gerekiyor. Türkiye, bu tarz politikaları uzun vadeli bir kur stratejisinin parçasından ziyade, piyasalardaki paniği bastırmak için kaotik bir şekilde kullandı" diye yazdı.

20 MİLYAR DOLAR EKSİDE!

Analizde, Türkiye'nin döviz rezervlerinin eksiye düştüğü değerlendirmesine de yer verildi.

Merkez Bankası'nın Kasım ayında faiz artırımlarına başlamadan önce rezervlerden ayda ortalama 4 milyar dolarlık döviz satışı yapıldığını yazan Sindreu, 
Türkiye'nin swap işlemleri çıkartıldığında net rezervlerinin eksi 20 milyar dolar düzeyinde olduğunu aktardı.