Sosyoloji Uzmanları Derneği (SOMDER), 18-35 yaş arası farklı meslek gruplarındaki gençlerin gelecek beklentileri ve sorunlara yönelik çözüm önerilerinin yer aldığı Gençlik Araştırmasını yayınlandı.

genc2

EN ÖNEMLİ SORUN EKONOMİ

534 kadın, 533 erkek katılımcıyla yapılan araştırmada Türkiye'nin acil çözülmesi gereken en önemli üç sorunu soruldu. Katılımcıların yüzde 20,3 ile ilk sırada ekonomik sorunları belirtirken, yüzde 18,1 ile ikinci sırada adalet, yüzde 15,7 ile eğitim sorunu olduğunu belirtti. Araştırmanın devamında yoksulluk (yüzde 12,5), işsizlik (yüzde 12,4), sığınmacılar (yüzde 11,5), sağlık (yüzde 8,9) ve diğer sorunlar yer aldı.

GÜNDEN GÜNE DÜŞEN YAŞAM STANDARTI

Araştırmada geçen yıla göre yaşam standardı durumunu sorulduğunda ise tüm iş kollarında yüzde 80 bandında “daha kötü oldu” cevabı alınırken sadece sağlık çalışanlarında (yüzde 68,2) diğer sektörlere göre daha düşük oranda “daha kötü oldu” cevabı ölçüldü. Aynı şekilde sağlık sektörü çalışanlarında “daha iyi oldu” cevabı da diğer sektörlere göre daha yüksek oranda ölçülmüştür (yüzde 17,8).

HER GEÇEN YIL DAHA KÖTÜ OLACAĞINA İNANILIYOR

Sorunun devamında katılımcıların geleceğe dair beklentilerinin ölçülmesi için “Sizce durumunuz önümüzdeki yıl daha mı iyi olacak” sorusu yöneltildi. Katılımcıların yüzde 66,5'i daha kötü olacak, yüzde 13'ü aynı kalacak derken, daha iyi olacağına inancı olanların oranı yüzde 20,1 oldu.

SİYASİ PARTİLERİN ÇÖZÜM ÜRETEBİLECEĞİ DÜŞÜNÜLMÜYOR

Katılımcılara “Mevcut siyasi partiler Türkiye'nin sorunlarını çözebilir mi?” sorusu yöneltildiğinde katılımcıların yüzde 81,6'sı “Hayır”, yüzde 17,8'i “Evet” cevabını verirken. Önümüzdeki dönemde hayatının daha kötü olacağını düşünen yüzde 66,5 oranındaki katılımcı verisi ile birlikte düşünüldüğünde 18-35 yaş grubundaki genç seçmenlerin siyaset kurumundan beklentilerinin olmadığı ve siyaset kurumu aracılığıyla sorunlarına çözüm üretilebileceği umudunu taşımadıkları yorumu yapılabilir.

Siyasi partilerin halkın sorunlarını yeterince ifade edip edemedikleri sorusuna katılımcıların yüzde 90,5'i “Hayır” cevabını verirken, sadece yüzde 8,7'si “Evet” cevabını verdiği görüldü.

Araştırmada 18-35 yaş gurubu genç seçmenlerin siyaset kurumundan umudunun neredeyse olmadığı görüldü.

GENÇLER ÜLKE DEĞİŞTİRMEK İSTİYOR

Son olarak katılımcılara “Değiştirme olanağınız olsa idi hayatınızda ilk neyi değiştirmek isterdiniz?” sorusu yöneltildi. Katılımcıların yüzde 27,8'i ülkesini, yüzde 15,4'ü maddi-gelirini-ekonomiyi, yüzde 8,9'u eğitimini, yüzde 6,1'i şehrini, yüzde 6'sı kendisini, yüzde 5'i mesleğini, yüzde 5'i ailesini, yüzde 2,6'sı iktidarı, yüzde 2,6'sı hiçbir şeyi, yüzde 2'si sistemi, yüzde 1,9 toplum-kültürü, yüzde 1,7 her şeyi, yine 1,7'si sağlık, yüzde 1,6'sı evini, yüzde 1,1'i de adalet sistemini, yüzde 1'i motosikletini değiştirmek istediğini belirtmiştir.

'ORTAK NOKTA KAYGILI VE GÜVENSİZLİK İÇİNDE OLMALARI'

SOMDER, araştırmanın sonucunda gençlerin gençler travmatik bir süreçten geçtiğini belirterek, “İster çalışan, ister işsiz, ister öğrenci olsun ortak kesişim noktaları umutsuz, kaygılı ve güvensizlik içinde olmaları. sorunlarının kaynağı konusunda net bir tavırları var. Biraz daha iyi eğitimli olanlar sorunların kaynağını ifade ederken ‘sistem' kavramını, daha az eğitimli olanları ise ‘yöneticiler' ya da ‘siyasetçiler' kavramını kullanıyor.” yorumunda bulundu.

'KOŞULLAR GELECEK KAYGISINI KÖRÜKLÜYOR'

Gençlerin geleceklerine dair çok yüksek düzeyde kaygı duydukları sonucuna ulaştıklarını açıklayan SOMDER,  “Bu noktada kendine güveninin daha yüksek olması beklenen iyi okullarda, ilerde güvenceli sayılabilecek iş kollarında çalışma olanağı bulabilecekleri spesifik meslek dallarında eğitim görenler için bile bu durum değişmiyor. Gelecek kaygısını körükleyen en temel parametre ise bugün içinde bulundukları koşullar. Hem öğrenciler hem de çalışanlar açısından sahip oldukları kaynaklar sadece yaşamalarına yetecek seviyelere gerilemiş durumda. Görece daha güvenceli işlerde çalışanlar için bile temel ihtiyaçları karşılayamama kaygısı başat duygu halini almış.” değerlendirmesinde bulundu.

'AİLELERİNE KARŞI SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİREMEME DUYGUSU'

“İşsizler için ise durum çok daha karmaşık ve katlanması çok zor bir hal almış” denilen araştırmanın sonuç kısmında şöyle devam edildi: “Birçoğunun ailelerinin de yoksul olmalarından dolayı, gence hayatını değiştirme olanağı verecek herhangi bir kaynak yaratma şansları yok. Aileler sadece barınma ve beslenme gibi ihtiyaçların karşılandığı bir alan olarak var. Üstelik bu gençlerde hissettikleri mutsuzluğun, umutsuzluğun ve öfkenin kaynağında ailelerine karşı sorumluluklarını yerine getirememe, onlara yük olma gibi duygular da var.”

“Güvencesizlik başka bir ortak noktaları. Çalışanlar için güvencesizliğin tek başına çalıştığı iş kolunda sigortalı olup olmadığı ile sınırlandırılması eksik bir yaklaşım olacaktır. Çünkü sigortalı çalışıyor olsalar bile işyerlerinde her an bu pozisyonlarını kaybetme riskleri var. Yani çalışanlara sistemin çarklarına uymaz ise bir gün elindekini de kaybedebileceği asla unutturulmuyor.

'SİYASETİN RANT KAVGASI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORLAR'

Gençler ifade ettikleri her sorunun kaynağında siyaset kurumunun olduğunun farkında. Türkiye'de yürütülen siyaset biçimini eleştiriyorlar ve güven duymadıklarını açıkça ifade ediyorlar. Siyasetin bir rant kavgasına dönüştüğünü, kim gelirse gelsin meselenin rantın elde edilmesinden ibaret olduğunu söylüyorlar. Buna kanıt olarak ta kendi yaşadıkları sorunların her geçen gün büyümesini gösteriyorlar.

‘Eğer siyaset kurumu sorunları çözmek isteseydi, çözerdi' yaklaşımı hakim kanı halini almış. Bu nedenle siyasetin bu gri ve kirli alanına girmek istemiyorlar. Bunun yanında son dönemde siyasetin çok keskin kutuplarda yapılıyor olması birçoğunun hayatta diğer insanlarla kurdukları ilişki modelini dışlıyor.

Gençler de temsiliyet haklarının kullandırılmadığını, eğer siyaset kurumundan bir çözüm bekleyeceklerse orada kendilerinden birilerinin -üstelik çoğunluk olarak- olması gerektiğini açıkça ifade ediyorlar.

PARTİLERDE GENÇ NÜFUSUN ARTMASI 

Gençler katı kuralları/sınırları olan siyasal yapılara karşı daha mesafeli bir tutum sergiliyorlar. Bir yandan siyasette temsiliyetleri artsın istiyorlar ancak mevcut yapılarda bunun mümkün olmadığını da ifade ediyorlar. Çünkü siyasi parti üyeliği deneyimi olanların ifade ettiği gerçeklerden birisi partilerin gençlik örgütlerinin ciddiye alınmadığı, ürettiği fikirlerin yöneticilerce çoğu zaman partinin politikası haline getirilmediği, parti işleyişinde gençlerin daha çok işin ‘hamallığını, getir götürünü yapanlar' olarak görüldüklerini belirtiyorlar. Bu nedenle oradaki var olma biçimleri dönüştürücü, güçlendirici ve kolektif bir ortak aklın oluşmasını sağlamıyor.

ÖTELEYEN VE ÖRSELEYEN SİYASET DİLİ

Gençler, siyasetin sadece sorun-çözüm matematiğinden ibaret olmaması gerektiği, bu değişmediği takdirde sınırların ve ayrımların derinleşmeye devam edeceğini düşünüyorlar. Bu derinleşmenin de diğerini öteleyen ve örseleyen dili siyasetin kendisi haline getirdiğini belirtiyorlar.

Daha anlayışlı ve kapsayıcı dilin çözümü konuşarak kullanılabileceğini belirtiyorlar. Hatta oturumların birinde bir katılımcı bu dili ‘sürekli bana beni anlatmalarından çok sıkıldım' diyerek tarif etmiştir. Bir yandan sorunlarını görünür kılmak ama aynı zamanda çözümü de üretecek fikirleri kurumları onların erişebilecekleri mesafelere taşımak gerekiyor. Gençler için, gençleri dahil ederek yürütülecek siyasetin aynı zamanda gençlerin ‘iyileşmelerini' de sağlaması gerekiyor.

'İYİLEŞTİRECEK BİR DİLİ VE YÖNETİMİ GELİŞTİRMESİ ŞART'

Araştırma kapsamında ortaya çıkan kavram haritası da gösteriyor ki sorun ne sadece sosyolojik ne sadece ekonomik. Bu her iki alanın yanında bir başka düzeyde daha meseleleri anlamak ve açıklamak gerekiyor. O da psikolojik düzey.

Gençlere dayatılan koşulların onların ruh sağlığında yarattığı tahribat açıkça görülüyor. Bu nedenle onları kapsamayı hedefleyen herhangi bir siyaset kurumunun ruh sağlıklarında görülen etkileri de tersine çevirebilecek ve ‘iyi'leştirecek bir dili ve yöntemi geliştirmesi şart. Bu dilin araçları da onları kendileriyle iyileştirmek ve vaat değil gerçek somut bir umudu inşa edebilecekleri, dahil olabilecekleri yeni alanlar, kurumlar açmak.

SOSYAL MEDYA 

Son olarak sanal dünyanın hayatlarındaki yerini tarif etmek gerekirse kullanılacak en uygun kavram ‘siyaset meydanı' olabilir. Çünkü mesleki sorunlarından tutun da siyasete dair her soruyu tartışırken mutlaka sosyal medyanın etki gücünden ve sınırsızlığından örnekler verildi. Kendilerinin sorunları için ne gibi çözümler ürettiklerini tartıştığımız konularda bile neredeyse tamamı sosyal medya paylaşımlarını örnek gösterdi. Bu da gösteriyor ki mevcut siyasi yapılar bu gençlere ulaşmak için sosyal medya platformlarını çok daha aktif ve çeşitli biçimlerde kullanmalılar.”