Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya, geçen hafta cuma günü gelmesi gereken aşıya dair prosedürlerin tamamlandığını ve yarın itibarıyla Türkiye'de olacağını belirtti.

Sarıkaya, "Dolayısıyla aşının yapılmasına başlanması da ancak ocak ayının ilk haftası mümkün olabilecek" diye yazdı.

Sarıkaya, 'Aşı yarın geliyor' başlığıyla yayımlanan yazısında "Sağlık Bakanı Koca, TBMM’de gazeteci arkadaşlarımıza konuşurken, 11 Aralık’ta Çin menşeli Sinovac aşısına başlanılacağını söyledi. Bu, basına 11 Aralık’ta aşı yapılmaya başlanacak şeklinde yansıdı. Sonraki gün bu durum aşının geliş tarihinin 11 Aralık olacağı, dolayısıyla yanlış bir anlaşılmanın olduğu şeklinde düzeltme yapıldı" ifadelerini kullandı.

Sarıkaya, Sağlık Bakanlığı'ndan aldığı bilgileri aktardığı yazısına şöyle devam etti:

"Geldiğinde hemen yapılamayacağını, bunun için 15 günlük bir bekleme süresinin gerekli olduğunu kamuoyu ilk olarak 29 Kasım’da bu sütunda Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Levent Akın’ın ağzından öğrendi.

Eğer 11 Aralık günü gelmiş olsaydı, bu durumda Aralık’ın 26’sından sonra aşı 60 yaş üstü ve kronik hastalığı bulunanlara öncelik verilerek yapılmaya başlanacaktı.

Ancak öngörüldüğü veya beklendiği gibi olmadı normalde geçen hafta Cuma günü gelmesi gereken aşı gelmedi.

Ocak ayının ilk haftasına kaldı
Sağlık Bakanlığı yetkililerine dün nedenini sorduğumda, bunun bazı prosedürlerin tamamlanmasının beklenmesinden kaynaklandığı bilgisi verilmekle yetinildi.

Nitekim dün öğrendim ki bu süreç tamamlanmış, yarın itibarıyla Türkiye’de olacak.

Dolayısıyla aşının yapılmasına başlanması da ancak Ocak ayının ilk haftası mümkün olabilecek.

Burada dikkat çeken soru, Sinovac aşısının benim de dahil olduğum Faz-3 süreci devam ederken, henüz deneklerden sonuç alınmadan nasıl başlanacağı?

Hedef 20 hasta idi
 

Çünkü bunun için 13 bin kişi hedeflenmiş, bununla birlikte aşı olanlar arasından 20 hastaya ulaşana kadar da devam edilmesi kararı alınmıştı.

Bunun anlamı, aşının güvenliğini kontrol etmek için bir plasebo, yani gerçek olmayan sıvı ile iki gerçek aşı yapılanlar arasında rahatsızlanan 20 kişiye ulaşana kadar devam edilmesi amaçlanıyor.

Bu rakama ulaşılınca da hangisinin gerçek aşı, hangisinin gerçek olmayan sıvı olduğuna bakılıyor ve aşı sürecine katılanların durumuna bu kapsamda bakılıyor.

Aşı vurulanlar arasında hasta olanlar varsa da nedenlerine bakılıyor.

Bunun için de bir süreye ihtiyaç duyuluyor; Türkiye’deki aşı çalışmalarında da bu noktaya henüz gelinmiş değil.

Ara değerlendirme de olur

Ancak bu da bir zorunluluk oluşturmuyor, bazı ülkelerin yaptığı gibi 'ara değerlendirme' de söz konusu olabiliyor.

O ana kadar yapılanların durumuna bakılıyor ve hepsinde ne denli antikor ürettiği ve kaçında rahatsızlığa yol açtığı inceleniyor.

Türkiye’de bugüne kadar 5 bin kişiye denek olarak aşı yapılmış, sağlık çalışanlarıyla başlayan süreç boyunca henüz ciddi bir sorunla karşılaşılmamış.

En çok ilk yapıldığı gün hafif ateş, kırgınlık ve birkaç kişide de baş ağrısı görülmüş.

Onun ötesinde ciddi bir belirti ortaya çıkmamış.

Bunun için bir ara değerlendirmeyi Türkiye’de yapabilir mi?

Konuyla ilgili olanlar Sağlık Bakanlığı’nın erken değerlendirme için Bilim Kurulu ve Etik Kurula başvurusunun olması gerektiğini söyledi.

Bunun ardından ara değerlendirme için kod kırımı yapılıp, durum tespitinin yapılabileceğini de kayda geçirdi.

Bu yolu izleyen başka ülke olup olmadığını sordum; üretici ülke Çin bu yola gitmiş, ara değerlendirme yapmış,. Faz-3 sonuç değerlendirmesini de yakın zamanda yapmak üzereymiş.

Benzer durumun Brezilya için de olduğunu belirtti, bir ara değerlendirme sonrası 23 Aralık’ta da tam değerlendirmenin açıklayacağı bildirildi.

Bir intihar olayı nedeniyle aşının Faz-3 çalışmasına da kısa süre ara veren Brezilya, daha sonra denek olarak katılan kişiye gerçek olmayan plasebo yapıldığı anlaşılmış ve yeniden süreci başlatmış ve 170 vakaya ulaşmıştı.

Gelecek hafta Çarşamba günü yapacağı açıklamanın da birçok ülkeye örnek teşkil etmesi bekleniyor.

Türkiye ara değerlendirme yaparsa hemen aşılama başlayabilir mi?

Aktarıldığına göre bir sakınca görünmüyor, çünkü şu ana kadar 5 bin kişinin geniş bir bölümünde bir ayı aşmış.

Denekler açıklayabilir

Örneğin bunlardan biri de Prof. Dr. Taner Demirer…

Her ne kadar aşı deneği olarak katıldığı Faz-3 çalışmasının üzerinden 15 gün sonra yaptırdığı IgG antikor seviyesindeki yükselişi açıkladığı için ciddi bir tartışmanın içine girse de bu satırların yazarı gibi altına imza koyduğumuz sözleşme bizi bundan alıkoymuyor.

Yani bu sürece benim veya Taner Demirer gibi katılan herkes ikinci kol aşıyı olduktan 15 gün sonra gidip antikor seviyesine baktırma hakkına sahip.

Onunla ilgili veri açıklamama yasağı Faz-3 denekleri değil, o sürece katkı veren çalışanlar.

Dolayısıyla Demirer, aşı karşıtlığını da kırmak için bu sürece benim gibi katılan bir bilim insanı.

Ayrıca Türkiye’de en fazla Faz çalışmalarına hem yurt içinde, hem de yurt dışında katılmış bir kişi; yani neyin ne olduğunu bilen bir bilim insanı.

Yarı aydın karşıtlık

Prof. Dr. Demirer ile dünkü sohbetimde dile getirdi ki, Türk bilim insanlarının BioNTech laboratuvarındaki çalışma sonucu üretilen mRNA’da denek olma olanağı bulunsaydı, kendisi de benim gibi onu da olmakta sakınca görmezdi.

Zaten toplumda yarı-aydınların aşı karşıtlığının etkisinin zirve yaptığı bir dönemde daha fazla aşı destekçisi gerekiyor.

Yoksa kaygının yerini gittikçe tereddüt ve şüpheye terk ettiği bir dönemde en küçük cümleden dahi herkes nem kapıyor.

Bazıları aşının içine çip koydu, sıkılmasa füze sistemi de yerleştirmesine az kaldı.

Sorun ise onlara inananların da artıyor olmasında."