Türkiye Azerbaycan Dostluk İşbirliği ve Dayanışma Vakfı (TADİV) olarak  ,kültürel ve ilmi münasebetlerin daha da geliştirilmesi için 25 sene önce kurulmuş ve bu sahada büyük vazifeler üstlenmiş bir STK  olduğumuzun sorumluluğu ile sene boyunca Türkiye Azerbaycan ilişkileriyle birlikte Türk Dünyasının tümünü olumlu etkileyen ilmi siyasi ve kültürel projelere öncülük yapmanın gururunu yaşıyor, unuttuğumuz ortak değerlerimizin hatıralarını canlı tutmak için gayret gösteriyoruz.

14-18 Eylül tarihlerinde TADİV öncülüğünde Türkiye Azerbaycan Kültür Bakanlıkları ve Azerbaycan Türkiye Evi ile birlikte önce Bakü’de akabinde ise Şuşa’da devam edecek  “Köklü Geçmiş - Güçlü Gelecek; Türkiye Azerbaycan İlişkilerinin Dünü ve Yarını”sempozyumu ayrıca bir dizi kültürel etkinlikler için ülkemizden ilim irfan sahibi kalabalık bir heyetle Can Azerbaycan‘a seferimiz var.

Tarihin hiç bir döneminde olmadığı şekilde Türkiye ile Azerbaycan arasında karşılıklı ve çok yönlü seferler yaşanıyor, çok şükür.

Unutmamalıyız ki ülkelerimiz arasındaki sıkı bağların bugünü  süregelen kardeşlik tarihine emek veren kıymetli insanlarımız ve birlikte mücadele ettiğimiz ortak davalarımızla birlikte  her iki ülkeden hayatını bir millet ülküsüne adayan şahsiyetler sayesinde mümkün olmuştur.

Bugün, o tarihi şahsiyetlerden birinin, ne yazık ki her iki ülkede de ismi hak edildiği şekilde duyurulmayan, hakkında bilgi yetersizliği bulunan talihsiz diplomat ve çok yönlü  Türk aydını Yusuf Vezir Çemenzeminli‘nin doğum günüdür.


Yusuf Vezir Çemenzeminli

Yusuf Vezir Çemenzeminli, kısa ömür yoluna sefaret yılları ile birlikte  sefalet yıllarını da sığdıran, Stalin tarafından Türkiye ajanlığı suçuyla sürgüne gönderilerek  orada mahrumiyetler içerisindeki  hayatını mahkum olarak  kaybeden Azerbaycan ‘ın ilk Türkiye büyükelçisi olmuştur. Ölümü yıllarca ailesine haber verilmemiş , vefatından çok seneler sonra 1956 senesinde “ halk düşmanlığından” beraat etmiştir.

Hukukçu, yazar tarihçi tercüman pedagog ressam sosyolog kimliği ile zengin araştırmalara imza atan medeniyet payitahtı Şuşa’da 12 Eylül  1887 yılında dünyaya göz açan, 1919-1920 li yıllarda  İstanbul’daki ilk Azerbaycan Sefiri Yusuf Vezir Çemenzeminli’nin doğumundan 135.yıl geçiyor.

Türk  siyasi  ve içtimai fikir tarihine büyük katkı yapan Yusuf Vezir Çemenzemenli  realist hikaye  ve tarihi roman türünün gelişmesinde  önemli röl oynamıştır. Gerçek bir aydın olarak çileli ömrüne rağmen kendinden geriye çok kıymetli bir ilmi edebi miras bırakmıştır.

XVIII. yüz yılda Karabağ hükümdarı olan İbrahimhalil han’ın saray ayanlarından Mirza Alimemmed Ağa’nın soyundan  Şuşa beyi Meşedi Mirbaba Mirabdulla oğlunun ailesinde dünyaya gelen Yusuf Vezir Çemenzeminli, XX. yüzyılın başlarında Türk Dünyasında yetişen çok yönlü ender şahsiyetlerden birisi olmuştur.

Türk siyasi tarihinde büyük iz bırakmış olan ve hem Azerbaycan hem de Türkiye Parlamentolarında millet vekilliği yaparak tarihe geçen hemşehrisi  Ahmet Ağaoğlu ‘nun ve dönemin Türk aydınlanma harekatında   mühim yer tutan çoğu Şuşa ‘lının tedrisat aldığı “Realnı mekteb”i bitirmiş ,öğrencilik yillarında Doğu ve Batı dillerini öğrenmiştir. 

Şiir ve hikayeler yazan, güzel resimler çizen genç Yusuf Ermenilerin geçen asrın başlarında Şuşa’da gerçekleştirdiği Türk soykırımı sonrasında Taşkent’te taşınmak zorunda kalıyor ve orada gimnazyum  tahsili  sonrasında  1910 senesinde Kiev şehrinde hukuk fakültesini kazanıyor.

Beş yıllık eğitim hayatı ve sonrasında aktif olarak cemiyet hayatında boy gösteriyor , kalemini hiç bırakmıyor aynı zamanda Çarlık Rusya’sında etnik ve dini nedenlerle hakları gaspedilen, ezilen  Türk  gençleriyle temasa geçiyor ve Türk Edebi Merkeziye Fırkasının Kiev şubesini kuruyor.

O dönem Azerbaycan ve bulunduğu ülkenin devri matbuatında “ Biz kimiz ve ne istiyoruz?’, “Azerbaycan ‘ın Bağımsızlığı”, “Dış Politikamız”, “ Milli ve Medeni İşlerimiz” gibi çok sayıda içtimai fikrin oluşmasında etkili olan makaleler yayınlıyor.

Ayrıca, derin araştırma sonucunda iki sene üzerinde çalıştığı “ Litvanya Tatarları “ adlı monografisi 1919  senesinde Kırım ‘ın Akmescit  (Simforopol) şehrinde basılıyor.

1918-1920 yılları arasında Akmescit’te yayınlanan “ Millet” gazetesinde Yusuf Vezir Çemenzemenli ‘nin otuza yakın makalesi basılmıştır.

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti tarafından önce Kiev  daha sonra ise İstanbul Büyükelçisi olarak görevlendirilen Yusuf Vezir Çemenzemenli bu görevlere başladığı zaman kendi ifadesiyle siyasetle meşgul olmamış tecrübesiz ve genç bir yazardı.

İstanbul kaderlerinde varmış..

Yusuf beyin Büyük dedesi Alimemmed Ağa İbrahim han tarafından, siyasi zekası nedeniyle taktir edilen birisi olmuş hatta Karabağ hanı onu şu özelliğinden dolayı  Osmanlı devletine sefir tayin etmişti. Fakat İran Şahı  Kacar tarafından Şuşa geçici olarak işgal ediler ve Yusuf beyin büyük babası katl edildiğinden İstabul Sefirliği ona nasip olmaz.

Kaderin cilvesi midir, bilinmez ama  1797’de İstanbul sefiri tayin edilen   Alimehemmed Ağanın torunu Yusuf Vezir Çemenzemenli, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti tarafından 1918 senesinde İstanbul Sefiri tayın olunur. 
Azerbaycan Büyükelçisinin Batum ‘dan İstanbul ‘a geçmesine izin vermeyen İngilizler onu iki ay alıkoyduktan sonra Yusuf bey polisten tüccar olduğuna dair aldığı belgeyle gemiye biner.

İstanbul ‘da ayağının tozuyla Türkiye’nin dışişleri bakanı ile görüştükten sonra 
“Bir  memleket, yaşama için kendini yaşatmalıdır, dışarıdan tasdik beklememelidir ” düşüncesiyle  Çemenzemenli, İngiltere’nin Türkiye’deki Baş Komiseri John M. De Robek ile de görüşmüş, İngiltere ve temsilcisi olduğu Devlet  arasında iki taraflı işbirliği çalışmaları ile  görüşlerini deklare etmiştir.

İstanbul‘da çok zor koşullar altında Azerbaycan ‘ın ilk sefiri ünvanının hakkını vermeye çalışan Yusuf Vezir Çemenzemenli  diplomatik faaliyeti ile birlikte  edebi olarak da verimli çalışmıştır.

Azerbaycan edebiyatını Türk dünyasında tanıtmak için zengin bilimsel içerikli "Azerbaycan Edebiyatına Bir Nazar", “Tarihi Coğrafi ve İktisadi Azerbaycan“ adlı kitaplarını yazarak, 1921 senesinde İstanbul’da yayınlatmıştır. 

Yusuf Vezir Çemenzemenli ‘nin Azerbaycan Türkiye diplomatik ilişkilerinde kişisel insiyatif kullanmaktan daha ziyade merkezden (Bakü’den) verilen talimatlara harfiyen uyma konusunda titiz davrandığını düşünüyorum.

Faaliyetinin  İngiliz  Savaş Bakanlığı  tarafından sıkı izlenmesinin ve o dönemin Türkiye koşullarının da (İngilizlerin Osmanlı Devlet yetkililerinin yetkilerine karışma hadsizliği vs) Azerbaycan‘ın ilk sefirini diplomatik çabadan daha ziyade  edebi kişiliği ile  Türkiye Azerbaycan kardeşliğini  geliştirme yoluna itmiştir.

Yusuf Vezir Çemenzemenli‘nin İstanbul Sefirliği döneminin Kafkas İslam Ordusunun Can Azerbaycan‘daki halaskarlık sürecinde gerçekleştiğini hatırlatmak onun gerçek misyonunu en iyi şekilde özetlemektedir.

1920 ‘de ana vatanın Sovyetler tarafından işgali  haberini alan Yusuf bey, İstanbul’da eğitim gören Azerbaycanlı öğrencilerle Büyükelçilikte toplanmış ve realist bir biçimde vuku bulan işgali yorumlamış ve böylece  son diplomatik görevini yapmıştır.

Bu davranışı, Türkiye‘de bulunan müsavatçılar tarafından protesto edilmiş ve beraberinde ilerki yıllarda çok derinleşecek bir ayrışmaya sebebiyet vermiştir.

Hariciye vezaretinin disiplinine ve hukukçu kişiliğinin tecrübesine binaen artık "sabık diplomat" olduğunun idraki içinde Yusuf bey bir kaç sene daha İstanbul‘da kalarak ilmi ve edebi faaliyetle meşgul olmuş ve 1923  Paris’te Siyasal Bilimler Fakültesinde eğitim alan kardeşinin yanına gitmiş onun  vefatından sonra ise Vatana dönmüştür. Yusuf Vezir bey Sovyet rejiminin 37’de başlayan ağır “Repressiya dalgasından” kurtulamamıştır. 
Çemenzemenli, Azerbaycan ‘dan   çok uzaklarda sürgün hayatı yaşadığı Nijni Novgorod hapishanesinde 3 Ocak 1943 yılında  vefat etmiştir.
Hapishanedeki yıllarının mahsulü olan koliler dolusu eserlerinin kaderinden bir  haber alınmamıştır.

Şuşa’nın göbeğindeki “Hamamgabağı “ mahallesinde  “Gövher Ağa” mescidinin yanında bağlı bahçeli bir evde tam 135 yıl önce dünyaya gelen Türk düşünce ve aydınlanma  harekatında çok büyük rol oynayan Azerbaycan ‘ın ilk İstanbul sefiri kıymetli düşünür rahmetli Çemenzemenli çok farklı ülkelerde şehirlerde  yaşamak zorunda kaldı.

Ama yazılarında hep tek bir şehri böylesine aşkla anlattı: “Dağ başında yazı-yayı yeşilliğe, payızı-kışı dumana ve kara   bürünmüş bir şehir tahayyül  ediniz. Bu, benim  şehrimdir… Güzel Şuşam Sayın Büyükelçim, şükürler olsun ki doğduğunuz şehir Şuşa ,kahraman Azerbaycan askerleri ve muzaffer Ali baş Komandan sayesinde özgürdür.
Şuşa, şimdi Türkiye ve Azerbaycan kardeşliğinin siyasi irade sonucunda ortaya çıkan   müttefiklik beyannamesinin imzalandığı, Türk Devletleri Teşkilatının Türk Dünyası kültür merkezi seçtiği göz bebeğimizdir.

Şuşa, şehitlerimizin mübarek ruhlarının Cıdır Düzünde gönül rahatlığıyla süzüldüğü ve  ortak kültürümüzün diplomatik ve ekonomik işbirliğimizin gelişmesinde röl oynayan sizler gibi değerli Türk aydınlarının rahmetle anıldığı ortak buluşma yerimizdir.Rahat uyuyun, 135.doğum gününüzde Xarı Bülbülün güzelliğiyle anılıyorsunuz , Can Azerbaycan‘ı Yürek Türkiye ‘de temsil eden ilk Büyükelçimiz. Attığınız temel sağlam, kardeşliği daimdir.