MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, her salı saat 10:45'te TBMM'de gerçekleşen haftalık grup toplantısında gündeme dair açıklama yapıyor.

Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

Bugünkü toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımıza, gönül ve kültür coğrafyalarımızda hayat mücadelesi veren değerli kardeşlerimize selam veriyor ve şükranlarımı sunuyorum.

14 MART TIP BAYRAMI

Hayatı riske etmek demek, insanın akıp giden yaşamında bir başkası için fakarlıkta bulunması demektir. Bir düşünürün dediği gibi hayat bize verilmiştir fakat bize o kadar az aittir ki belki de yaşadığımız son olay, hissettiğimiz son yalnızlık umudumuzun son yamacıdır.

Her canlı nefes alır fakat insan olmak için nefes almaktan daha fazlası lazımdır. Bir insanın başkası için riske girmesi, elini taşın altına koyması gıpta edilecek bir harekettir. Dün kutladığımız Tıp bayramı özel bir gündür. Doktorlarımıza, hemşirelerimize, ebelerimize, hata bakıcılarımıza kısacası tıbbın yüz akı olan insanlarımıza ne yapsak az, ne söylesek eksiktir. Nitekim onlara gönül borcumuzu ödememiz kolay değildir.

Ülkemizde ilk koronavirüs vakası 11 Mart 2020'de açıklanmış ilk vefat ise 17 Mart 2020 tarihinde gerçekleşmişti. İki yılda salgının ağır sonuçlarına maruz kaldık. Düşüş trendinde olan vaka sayılarına rağmen maalesef can kayıpları halen devam etmektedir.

Siyasetten ticarete, kültürden sanata, ülkeler arası ilişkilerden diplomasiye, ekonomiden çalışma şartlarına kadar salgın her yeri tasallutu altına aldı. Beşeriyet zor ve meşakkatli bir sürecin bütün olumsuzluklarıyla sarsıldı, yüzleşti.

Canı veren Allah'tır, elbette alan ya da alacak olan Allah'tır. İnsana düşen önce tedbir almak sonra tevekkül etmektir. Koronavirüsle mücadelede doktorlarımız ve sağlık çalışanlarımız hayatlarını riske atmak pahasına insan üstü bir gayretle mücadele etmişlerdir. Hepsine müteşekkiriz. Hepsine şükran duyuyoruz. Gece gündüz demeden fedakarlık anıtı haline geldiler. Türkiye, sağlık alanında övgüyle bahsedilen bir başarı yakalamışsa bunun halkasında doğru yönetim ve isabetli altyapı yatırımları olduğu kadar doktorlarımız, hemşirelerimiz, ebelerimiz, hasta bakıcılarımız, teknik kadro vardır.

Sağlık çalışanlarımızın temel sorunlarını, haklı taleplerinin bilincindeyiz. Nitekim sayın Cumhurbaşkanımızın dün açıkladığı 5 müjdenin çok değerli ve sevindirici olduğu kanaatindeyiz.

MHP ve Cumhur İttifakı hekimlerimizin ve diğer sağlık çalışanlarımızın her zaman destekçisi, dert ortağıdır.

TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ'Nİ HEDEF ALDI

Koronavirüs salgını başında sağlık sistemimizle ilgili yapılan kara propagandaları hala unutmadık. TTB'nin bu kara propagandanın sevk ve idaresinin yapıldığı nifak yuvası olarak her yalana, iftiraya sarıldığı aleni bir gerçek olarak karşımızdadır. Bunlar hipokrat yeminlerini çiğneyen, hekimliğin itibarına menfur ideolojik saplantılarla zarar veren yüz karalarıdır.

Şimdi de diyorlar ki hekimlerimiz Türkiye'yi terk ediyormuş. Bilmiyorlar ki kalpleri vatan ve millet sevgisiyle çarpan hekimlerimizin hiçbir yere gittiği veya gitmeyi düşündüğü yoktur. Eğer bu ülkeden gitmesi gereken birileri varsa o da TTB'nin yönetimine çöreklenmiş bir avuç bölücü ve Türkiye karşıtıdır. Haydi buyursunlar. Gidişleri olsun da gelişleri olmasın. Bunlar dışında giden olursa da keyifleri bilir. Mevlana gibi, "Sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük; bir başka bahar için sadece yaprak döktük" deriz.

Bütün sağlık çalışanlarımızın 14 Mart Tıp Bayramı'nı tebrik ediyorum. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti kınıyorum. Bu melanet hastalığın sonuna yaklaşmaktan memnuniyet duyuyorum. Her gecenin bir sabahı vardır, o sabahın ışığı ufukta görünmüştür.

KILIÇDAROĞLU'NUN DİYARBAKIR GEZİSİ

CHP Genel Başkanı iki günlük Diyarbakır gezisi esnasında Çanakkale önlerine gelen zalimlerin izinden yürüdüğünü teşkil ederek 'Tarihimiz kirli, yüzleşmemiz gerekir' diye konuşmuş. Tarihimize kirli demek namertliktir, nankörlüktür. Vatan ve millet sevgisinden nasipsizliktir. Kılıçdaroğlu'nun karanlık tarihini bilemeyiz. Şayet kastettiği Türkiye ve Türk milletinin tarihi ise önce Çanakkale'ye bakmasını sonra da zillet emellerini gözden geçirip aklını başına devşirmesini tavsiye ederim.

Türkiye'nin yüzünü kızartacak bir tarihi yoktur. Bunu iddia edenler Çanakkale'de tepelediğimiz düşmanın bugünkü devamıdır. Çanakkale bir şuurdur, bir ufuktur, bir gururdur, aziz şehitlerimizin zafer emanetidir. Bu emanet başımız üstündedir, namusumuzdur asla kirletilemeyecektir.

Kılıçdaroğlu kendisiyle, kendi tarihiyle yüzleşebilir. Hatta beklenen de budur. Ancak Türk tarihi ile yüzleşme niyeti varsa uyarıyorum ki bu tarih Kılıçdaroğlu'nun tarihi değildir. Buna hiç hakkı yoktur. Yozgat'ta başka Diyarbakır'da başka konuşan bir siyasetçiye güven duyulamaz.

Kılıçdaroğlu, ABD'nin Kızılderelilerden özür dilediğini söylüyor. Kızılderelilere soykırım yapıldı. Kılıçdaroğlu'nun mertse, gözü kesiyorsa ağzından ıslanmış baklayı çıkarsın da görelim. Nereye varmak istediğini açıklasın da duyalım. Kimlerin hesabına çalıştığını açıklasın da gerçek yüzünü tanıyalım. Sayın Kılıçdaroğlu söyler misin Türk milleti kimden özür dileyecek? Nedir senin meselen? Kimlerdir seni böyle seferber eden?

Kılıçdaroğlu milletin huzuruna çıkıp derhal özür dilemeli, çarpık sözlerinden, çürük siyasi emellerinden dolayı pişman olduğunu belirtmelidir. Aksi halde tarihimize kirli demesinin ağır sonuçlarına katlanmak durumunda kalacaktır.

Çanakkale deyince gözleri yaşarmayan kim varsa onlara dikkat edeceğiz, onlara karşı dikkatli olacağız. Çünkü onlar bizden değildir, esasen ve manen milletimize ait olmayanlardır.

RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI

Savaşın 20'nci günündeyiz. Rusya ile Ukrayna'yı kapsamına alan ateşkesin acilen tesisi, kalıcı barışın inşası için tek yol diplomasi ve diyalogdur. Barışın dışında ikinci bir seçenek yoktur. Uluslararası toplumun inisiyatif üstlenmesi gerekmektedir. Karadeniz'in kuzeyinde yeni bir Suriye çıkarmanın kimseye faydası olmayacaktır. İki ülkenin birini diğerine tercih etmeye niyetimiz yoktur. Tutumumuz ilkeseldir. Türkiye'yi Rusya'ya karşı yaptırıma zorlayan çevreler samimi ve dürüst değildir. Ülkemiz Rusya'nın savaş gemilerine geçişi kapatmıştır. Bizden talep edilen ne var ise orantısızdır. Türkiye'nin özel şartlarını dikkate almayan tek yanlı beklentilerdir. Bazı siyasilerin sık sık S-400'leri gündeme taşımaları başkalarının ajandalarına göre hareket ettikleri görülmektedir. Batı'nın gizli gündemine nasıl kapıldıkları tüm berraklığı ile ortaya çıkmıştır. Bu doğru değildir, Türkiye'nin çıkarına değildir. Dış politikada duygusallık, manevrasızlık, dolduruşa gelmek çok tehlikeli kırılmalara yol açar. Devlet yönetmek başkadır, her yelkene rüzgar açmak başkadır. Türkiye'nin Rusya ve Ukrayna politikası dengelidir. Makuldür, milli hedef ve çıkarlarımızla muvaffaktır. Kimse ezbere konuşmasın. Kimse yabancı başkentlerin merceğinden gelişmelere bakmasın. Bu ülke Amerikalılardan daha çok Amerikalı geçinenlerden, NATO'culardan daha NATO'cu geçinenlerden çekmiştir.

Uluslararası kuruluşlar inandırıcılıklarını kaybetmiştir, havlu atmıştır. Müesses nizam her yerinden yara almıştır. BM teşkilatı, kanın durması, barışın sağlanması hususunda hiçbir şey yapılamamıştır. Artık yeni bir reforma ihtiyaç vardır, bu kaçınılmazdır.

2022 yılında ölmek istemiyorum diyen Ukraynalı kız çocuğunu herkes duydu da 2014'te ağır bombardıman sonrası 3 yaşındaki yaralı Suriyeli kız çocuğunun 'Sizi Allah'a şikayet edeceğim' sözünü kimse duymadı.

AYRINTILAR GELİYOR...