Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun katıldığı Habertürk TV canlı yayınını köşesinde değerlendirdi.

Zeyrek'in "Aradığı desteği buldu ama birçok ismi kızdırdı!" başlıklı yazısı şu şekilde:

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun Habertürk TV'de katıldığı program herkes için bir fırsattı.

Öncelikle şuna dikkat çekmeli: Yayın çok izlendi.

Bir ara yayının sadece youtube üzerindeki anlık izleyici sayısı 250 bin civarındaydı ve bu görülmemiş bir rakamdı.

★★★

■ Soylu, bu kadar insan izliyorken organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in iddialarını tek tek ve net bilgilerle çürütebilirdi.

■ Soru sormak için orada olan meslektaşlarımız, ekran karşısındaki milyonlara gazeteciliğin hala bitmediğini, Türkiye'nin en güçlü siyasetçilerinden birine çatır çatır soru sorulabildiğini gösterebilirdi.

■ Programa ev sahipliği eden Habertürk TV, iktidarın da muhalefetin de boy gösterdiği, iktidar mensuplarına en zor soruların sorulabildiği bir “ana akım” haber kanalı olduğunu kanıtlayabilir, son zamanlarda izlenme oranlarında yaşanan düşüşü durdurabilirdi.

■ Ekran karşısındaki milyonlar ise bir aydır TV dizisi gibi izlediği videolardaki iddiaların hangisinin gerçek hangisinin yalan ve hezeyan olduğunu öğrenebilirdi.

★★★

Ancak olmadı!

Soylu, o fırsatı hem kendisine, hem Habertürk TV'ye, meslektaşlarımıza ve izleyicilere vermedi. Yaklaşık 2 buçuk saat konuşmasına rağmen iddialara ikna edici yanıtlar vermedi.

Bu yüzden yayın sosyal medyada alay konusu oldu.

Sedat Peker'in “tecavüzcü”, “cinayet azmettiricisi” gibi sabıka kayıtlarını gündeme getiren Soylu'ya doğal olarak bu sabıkalara rağmen Peker'in 2015-2018 arasında (yani AK Parti döneminde) şehirler arası yollarda resmi polis eskortu ile seyahat ettiği, polis koruması tahsis edildiği, mitinglerinde iktidardan ve devlet bürokrasisinden destek gördüğü, karakolda eski bir milletvekiline saldırı düzenlettiği, Hürriyet Gazetesi'ne baskın yapan AK Partililere destek verdiği gibi somut gerçekler anımsatıldı. Soylu bu soruları, “benden önceydi” ve “yargının işi” gibi cevaplarla geçiştirdi.

Soylu, ısrarla sorulmasına karşın Peker'den ayda 10 bin dolar alan siyasetçinin kim olduğu sorusuna dahi yanıt vermeyip “savcıya açıklayacağım” dedi.

Buna karşın “Dünyada ve Türkiye'de uyuşturucu trafiğinin rotası ve uyuşturucuyla mücadelenin durumu”, “Libya iç savaşında ve Azerbaycan-Ermenistan savaşında Türkiye'nin rolü”, “Gizli servislerin faaliyetleri”, “7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra AK Parti'de yaşananlar” gibi konuları uzun uzun gündemde tuttu. Program sırasında en çok “Dış güçlerin işi”, “Hedef Erdoğan ve Türkiye”, “Terörle Mücadelede başarılı olduk, bunu engellemek istiyorlar” gibi klişeleri dillendirdi.

★★★

Programın en kritik yanı neydi derseniz, “Bakan Soylu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin desteğine oynadı. Bu uğurda, aynı partide görev yapmış onlarca ismi zan altında bıraktı” derim.

Örneğin, Soylu'nun “benden önce” diyerek işaret ettiği dönemlerde yine AK Parti iktidardaydı ve doğal olarak kendisinden önceki İçişleri bakanları Efgan Ala, Muammer Güler ve Selami Altınok hedefteydi.

Soylu, bazı sorular karşısında da sorunun kendilerinden değil yargıdan kaynaklandığını söyledi. Bu da sadece savcı ve hakimleri değil, aynı kabinede görev yapan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ü zor durumda bıraktı.

Zira Sedat Peker'le ilgili soruşturma yürüten (başta Bursa Başsavcılığı) başsavcılıklar dün Ankara'ya söz konusu soruşturmalarla ve Peker'in yurt dışına kaçışıyla ilgili bilgi notları gönderiyordu. İlgili savcıların raporlarında Soylu'nun iddialarına karşı “biz gereğini zamanında yaptık, bir sorun varsa taleplerimizi 12 ay, 18 ay bekleten kolluk kuvvetlerindedir” gibi bilgilere yer veriliyordu.

Soylu'nun yayındaki açıklamalarına en çok sinirlenen dört ismin AK Partili Ala, Güler, Altınok ve Gül olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

★★★

AK Parti tabanının yalnız bıraktığı Soylu, “vatan-millet-sakarya” çizgisinde tutmayı başardığı yayın sayesinde Bahçeli'nin desteğini almayı başardı. Muhtemelen Cumhurbaşkanı Erdoğan da kendisini destekleyecek.

Çünkü iktidar cephesi, (biraz geç kalmakla beraber) Peker'in iddiaları için “söylenene değil söyleyene bakın” stratejisini izleme ve “dış güçlerin iktidarı yıpratma çabalarının bir aracı, Peker'in arkasında bir üst akıl var” görüşünü dillendirme ve olayı gündemden düşürme kararı aldı.

Peki başarabilirler mi ?

İzleyip görmek lazım!