DEVA Partisi Kadın Politikaları Başkanı Elif Esen, ağır sağlık sorunları yaşayan 80 yaşındaki tutuklu Makbule Özer’in Adli Tıp Kurumu’nda ‘Kürtçe tercüman olmadığı’ gerekçesiyle alel usul muayene edilerek cezaevine geri gönderilmesine ilişkin Adalet Bakanlığı’nın konuya ilişkin yaptığı açıklamayı eleştiren Esen, görüşlerini bir basın açıklaması ile paylaştı.

‘2 yıl 1 aylık hapis cezası sonrası 9 Mayıs’ta tutuklanan ve ağır sağlık sorunları yaşayan 80 yaşında bir kadın tutukludan bahsediyoruz. Muayeneye gidiyor,tercüman olmadığı için hareket diliyle muayenesinin gerçekleştiği ve bunun da yeterli olduğu ifade ediliyor resmi makamlardan. Bunda adalet, akıl, mantık, vicdan var mıdır? Nasıl bir sorumsuzluktur? Türkçe bilmeyen yaşlı bir hasta derdini ne kadar anlatabilir hareketlerle? Tutuklu olması en temel hakkından mahrum kalmasına sebep sayılabilir mi? Hayati önemi haiz bu konunun birçok boyutu bulunmakla beraber esasında bu sorun, Kürt vatandaşlarımızın demokratik hak, özgürlük ve eşit vatandaşlık haklarına yaklaşım anlayışı ile ilgilidir. Açıklama yapan makamın Adalet Bakanlığı olması da ayrıca anlamlıdır.’


Makbule Özer

ADALET BAKANLIĞI ‘TERCÜMAN TALEP ETMEDİ’ DEMİŞTİ

Adalet Bakanlığı konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “24 Ağustos Çarşamba günü kurumumuza muayene için Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderilen hükümlü Makbule Özer'in Adli Tıp Üçüncü İhtisas Kurulu tarafından yapılan muayenesinde hekimler ve hasta arasında herhangi bir iletişim sorunu yaşanmamış, muayenesi sırasında kendisinden istenen hareketleri anlamış ve doğru bir şekilde uygulamış, bu nedenle tercümana ihtiyaç duyulmamış, kendisinin ve avukatının da tercüman talebi olmamıştır” dedi.

‘KAPSAYICI VE KUŞATICI YENİ BİR VATANDAŞLIK ANLAYIŞI GELİŞTİRİLMESİ GEREK’

DEVA Partisi olarak ana dilde hizmet ve eğitim hakkını benimsediklerini kaydeden Esen, “DEVA Partisi olarak, anadilin bir sorun alanı haline getirilmesini doğru bulmuyoruz. Resmi ve ortak dilimiz olan Türkçenin iyi öğretilmesi esas olmakla birlikte anadile ilişkin talepleri, vatandaşlarımızın kültürel farklılıklarının tanınması, temel bir insan hakkı ve ninnisini ana dilinde dinleyen çocuklar için pedagojik bir gereklilik olarak ele alıyoruz. Bu itibarla, anadil hakkı kapsamında bütün vatandaşlarımızın anadillerini kullanmaları ve geliştirmeleri için gerekli düzenlemeleri yapmayı hedefliyoruz. Etnik, dini, mezhebi ve kültürel çeşitliliğimizi dikkate alarak toplumdaki tüm farklılıkları kapsayacak ve kuşatacak bir vatandaşlık anlayışını savunuyoruz. Zaman, başta adalet olmak üzere çoklu sorunlar yaşayan ülkemiz için sorumluluk alma zamanı. Artık Türkiye için iyileşme ve DEVA zamanı.‘” diye konuştu.