Toprak, yazılı basın açıklaması yaparak ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. IMF heyetinin 4. madde konsültasyonu çerçevesinde yaptığı inceleme ve denetimler sonrasında hazırladığı raporda, Türkiye ekonomisi için yapılan tespit, öneri ve uyarıların; iktidarın uygulamaya geçirdiği yeni dönem ekonomi politikalarıyla birebir örtüştüğünü vurgulayan Toprak’ın şu görüşlere yer verdi:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘acı ilaç ve acı reçete’ söylemi, peş peşe yapılan elektrik, doğalgaz, köprü, otoyol, şeker zamları, faiz artışları, ÖİV ve ÖTV artışları bunu gösteriyor. IMF’nin tespitlerinde Türkiye ekonomisinin son 10 yılda ağırlıkla yurt dışından sağlanan ve fonlanan krediler yanında, talebi artırıcı teşviklerle büyüdüğü, bunun sonucunda dış finansman ihtiyacının arttığı, rezervlerin azaldığı, yüksek enflasyonun ortaya çıktığı ve nihayet TL’den kaçışla, büyük çaplı dolarizasyon yaşandığı yer alıyor. MB rezervlerinin eksiye düşerek gelişmekte olan pek çok ülkenin altında kaldığı ekonominin şoklara ve yaşanabilecek değişikliklere karşı kırılganlığının arttığı görüşüne de raporda yer veriliyor. IMF pandemi etkisini kaybedip toparlanma başladığında, detaylı bir mali konsolidasyon planının ortaya konulmasını, yükselen kamu borç stokunun geriletilmesini tavsiye ediyor. Merkez Bankası’nın ve BDDK’nın bağımsızlığının güçlendirilmesine öncelikli tavsiyeleri arasında yer veriyor.”

“STAND BY ANLAŞMASINA BAĞLANMAMIŞ BİR IMF PROGRAMININ İPUÇLARI”

Üç aydan bu yana uygulamaya konulan parasal sıkılaştırma, enflasyonla mücadele ve fiyat istikrarının sağlanması, kamu bankalarının kredi hacminin daraltılması, politikalarının IMF tavsiyeleri arasında yer aldığını anımsatan Toprak, açıklamasında şunları kaydetti:

* Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın enflasyon raporu sunuşunda, faiz indirimini konuşmak için ‘erken olduğu’ sözleri ve yüzde 5’lik enflasyon hedefi doğrultusunda bu politikaların 2023’e kadar sürdürülmesinde hükümetle mutabık oldukları yönündeki açıklamaları, IMF raporuyla örtüşüyor. Tabii şeffaf maliye politikaları, ekonomik reform vaatlerinin, IMF’nin önerdiği KÖİ projelerinin ve Varlık Fonu’nun bütçeye alınmasını, KGF’nin KOBİ kredileri dışındaki kredilere kefil olmamasını da içerip içermeyeceği ekonomik-demokratik reformlar eylem planı açıklandığında görülecek. Ama açık ve net görünen; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomi yönetimini değiştirerek ekonomide ilan ettiği yeni dönem, stand by anlaşmasına bağlanmamış bir IMF programının ipuçlarını veriyor. Şayet bu politikalarla umulan düzeyde dış kaynak girişi sağlanamazsa, bir sonraki aşamada IMF kapısının çalınması, 30-40 milyar dolarlık bir stand by anlaşmasıyla IMF programının uygulanmasına geçilmesi söz konusu olabilir. Söylediklerinin tam tersini yapan, kendi kendisini tekzip eden, sürekli yalan söyleyen bir iktidarın IMF sayfasını kapattığını söylerken, IMF’den borç istemesi kimseyi şaşırtmasın! ABD’de Biden yönetiminin hazırlattığı raporlarda, ABD Merkez Bankası’nın Türkiye Merkez Bankası ile swap anlaşması yaparak finansman sağlamaması, bunun yerine Türkiye’ye IMF ile anlaşması için baskı yapılması önerilerine yer verilmesi de dikkat çekicidir!