CHP'li Erdoğan Toprak haftalık gündem değerlendirmesinde AİHM kararına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

*AİHM Büyük Dairesi’nin 2016 Kasım ayından bu yana tutuklu olan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği hak ihlali ve ‘derhal tahliye’ kararı oldukça ciddi siyasi ve diplomatik sonuçları olabilecek bir karardır. CB Erdoğan ve Bakan Soylu’nun AİHM Kararının hiçbir anlam ifade etmediği şeklindeki açıklamaları hem yargıya müdahale hem de Türkiye’nin uluslararası ilişkilerini etkileyecek niteliktedir

“ULUSLARARASI İLİŞKİLER ZEDELENİR”

*Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi'nin HDP eski eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği kararı ‘yok hükmünde, bizi
bağlamaz’ şeklinde değerlendirerek Anayasamızın yargı kararlarına yönelik hükümlerini çiğnemekte sakınca görmeyen iktidarın bu yaklaşımı, ciddi siyasidiplomatik-uluslararası ilişkiler sorunlarına yol açabilecek niteliktedir. 

*AİHM’ye bireysel başvuru hakkını ve AİHM kararlarının ulusal yargı kararlarına karşı üstünlüğü ile bağlayıcılığını anayasa hükmü olarak kabul eden Türkiye,
bünyesinde AİHM’yi de bulunduran Avrupa Konseyi’nin (AK) 1949 yılından bu yana kurucu üyesidir. Aynı zamanda 1950’li yıllarda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) hazırlayarak kabul eden, AİHS’nin uygulanması için de AİHM’yi kuran 12 Avrupa ülkesinden birisi Türkiye’dir. AB’ye tam üyelik şu nda söz konusu olmasa bile sadece sıraladığım bu geçmiş Türkiye’nin
Avrupalılığının kanıtı ve tescilidir. O nedenle AK üyeliği Türkiye’nin uluslararası saygınlığının en önemli kriteri ise AİHM kararlarının üstünlüğünün kabulü ve
uygulanması da AK üyeliğinin vazgeçilmez koşulu, gereğidir. Aynı zamanda tüm AB üyesi ülkelerin Avrupa Konseyi üyesi olduğu göz önünde tutulduğunda, AK’dan kopuş, AİHM kararlarını yok hükmünde ve bağlayıcı saymama tavrı AB’den ve tüm diğer AB kurumlarından dışlanma ve kopuş anlamına gelecektir. 

“HUKUKEN BAĞLAYICI”

*Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği ve Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi tüm rapor ve kararlarında AİHM kararlarını esas almakta, referans saymaktadır. Bu nedenle AB açısından da AK ve AKPM ile birlikte AİHM kararları ‘hukuken bağlayıcı içtihat’ niteliğindedir. Cumhurbaşkanının ve İçişleri Bakanının kesinleşmiş bir mahkeme kararı, yargı hükmü olmamasına karşılık kendilerini yargının üzerine koyarak hüküm kesmeleri ve siyasi tutumlarını yargı kararının üzerinde
görmeleri hukuku yok sayan, mahkemeleri baskı altına almayı, yargının vereceği kararı ‘talimatlandırmayı’ öngören bir tutumdur.

*AİHM kararında yer verilen ve bağlayıcı olan vurgular arasında 2016 yılında milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması için TBMM'de alınan karara da atıfta
bulunularak bu kararın hukuksuzluğu dile getirilmektedir. Söz konusu karardan bugüne kadar 154 milletvekilinin etkilendiği, dokunulmazlıkları kaldırılarak
yargılandığı ya da tutuklandığına dikkat çeken AİHM’nin ‘dokunulmazlığı kaldırılan milletvekilleri içinde sadece muhalefete mensup olanları ve onlar içinde de HDP ve CHP’lilerin tutuklanmasına’ vurgu yapması ve yargılamaları ‘hukuki değil siyasi’ olarak nitelendirmesi çok önemli bir tespittir.

“AKPM ÜYELİĞİNİN ASKIYA ALINMASI BİLE GÜNDEME GELİR”

*AİHM kararında Türkiye'de Başkanlık sistemiyle oluşturulan yargı sistemine de yönelik tespitler ve hukuksuzluklar da sıralanıyor. Bu çerçevede; Hakimler ve
Savcılar Kurulu'nun (HSK) bir bölümünün bizzat Cumhurbaşkanı tarafından atandığı ve Cumhurbaşkanı'nın aynı zamanda partili olduğu vurgulanarak, diğer
HSK üyelerinin de TBMM’de çoğunlukta olan Cumhurbaşkanı'nın partisi tarafından seçildiği dolayısıyla bunun yargı bağımsızlığı, yargıç teminatı ve diğer
hayati yargı ilkeleri açısından ağır bir ‘sorunsal’ yarattığı tespitine yer veriliyor.

Şayet karara uyulmazsa, AİHM konuyu Türkiye'nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne taşıyacak. Bu durumda Bakanlar Komitesi
AİHM’nin girişimini gündemine alarak Türkiye'nin Avrupa Konseyi ve AKPM üyeliğinin askıya alınmasına kadar varabilecek bir süreci başlatabilir. 

*Bunun yanında birkaç hafta önce onaylanarak yürürlüğe giren AB Global İnsan Hakları Ambargolar Rejimi (GİHAR) Yasası çerçevesinde, Türkiye’ye insan
hakları ihlali, AYM ve AİHM kararlarının uygulanmaması vb. nedenlerle ağır siyasi ve ekonomik ambargo ya da yaptırımların uygulanması gündeme gelebilir.
Türkiye ile AİHM/Avrupa Konseyi arasında da kriz çıkarsa, bunun AB Liderler Zirvesine yansıması, Biden yönetimi ile ortaklaşa bir tutuma girilmesi
beklenmelidir. AİHM ve yargı kararlarını uygulamamanın ülkemiz açısından çok ciddi sonuçlarının olabileceğini öngörmekteyim.