İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi Parkı davasında; tutuklu olarak yargılanan iş insanı Osman Kavala hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kararı verdi. Ayşe Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Mine Özerden, Çiğdem Mater Utku, Yiğit Ali Ekmekçi, Ali Hakan Altınay, Şerafettin Can Atalay hakkında ise 18 yıl hapis cezasına hükmedildi. Bu isimlerin tutuklanmalarına da karar verildi. Siyasiler ve bazı avukatlar, duruşmanın ardından; Çağlayan Adliyesi önünde yaptıkları açıklamalarla karara tepki gösterdi.

“SONLANAN DAVADA HUKUKUN VE ADALETİN GEREĞİ YAPILMADI”

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, şunları söyledi:

“Burada bugün sonlanan davada hukukun ve adaletin gereği yapılmadı. Sadece ülkeyi yöneten bir tek adamın gönlü yapıldı. Sayın Kavala’nın deyimiyle Türk hukuk sisteminde olmayan bir halk jürisinin başkanı olarak; kendi kendini atamış olan birisi, mahkemelerin tanıdığı beraat kararını tanımıyor, salıverme kararını tanımıyor ve diyor ki: ‘Tanımıyorum ve saygı duymuyorum.’ O mahkemeler ki yetkilerini, güçlerini önce kanunlardan ama en üstte Anayasa’dan alırlar. Hakim teminatını hiçe sayan mahkeme; bağımsızlığını yok eden, kuvvetler ayrılığını ayaklar altına ezen birisi, anayasal bu yetkileri tanımadığı için aslında kendini tanımıyor. Kendinin meşruiyetini ortadan kaldırıyor.

“KARAR, SADECE VE SADECE PARANOYAK BİR YÖNETİM ANLAYIŞINDAN ÖTÜRÜ”

Bugün burada verilen karar, sadece ve sadece paranoyak bir yönetim anlayışının, her yaşanan toplumsal olaydan bir mağduriyet, bir darbe çıkarma çabasının son dönemlerde düştüğü derin çaresizlikten ötürü. Geçmişteki son derece barışçıl, çevre duyarlılığından harekete geçmiş kişilerin, yaşam şekillerinin, yaşam tarzlarına müdahalede itiraz etmiş barışçıl insanların yaptığı ve sonuç vermiş protestoyu, bir parkı kurtarmış protestoyu, ağaçları kurtarmış bir protestoyu şeytanlaştırarak kendisine mahkumiyet karşısına da şeytan olarak göstereceği masum insanları şeytanlaştırma, ötekileştirme ve hedef göstermenin son noktasıdır.

“O KAN EMEREK YAŞAYAN BİR VAMPİR GİBİ BUGÜN BİR KEZ DAHA TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NDEKİ HERKESİN ADALET TALEBİNİN KANINI EMEREK BİRAZ DAHA YAŞAMAYA ÇALIŞMAKTADIR”

O kan emerek yaşayan bir vampir gibi bugün bir kez daha Türkiye Cumhuriyeti’ndeki hepimizin herkesin adalet talebinin bu ülkedeki güzel insanların kanını emerek biraz daha yaşamaya çalışmaktadır. Adaletin kanını emen bu vampire bizim, hiçbirimizin, hiçbirinizin, hiçbir yapının tek başına gücü yetmez ama hepimizin gücü yeter. Mücella Yapıcı’yı 72 yaşında Bakırköy Cezaevi’ne koyacak kadar küçülmüş, alçalmış ve buna tenezzül eden birisinin bizim karşımızda dizleri titremektedir. Herkes bunu bilsin, biz birlikte oldukça, biz karşımızdakilerin ne yapmaya çalıştığını bildikçe korkmayacağız. Bugün içeri aldıkları aydınlar korkmayacak. Onların yakınları korkmayacak. Bu saray rejiminin korkak efendileri tir tir titreyecek.

“GEZİ ÖZGÜRDÜR, KAVALA ÖZGÜRDÜR, BUGÜN TUTUKLADIKLARI BÜTÜN ARKADAŞLARIMIZ ÖZGÜRDÜR. TARİH ÖNÜNDE RECEP TAYYİP ERDOĞAN HESAP VERECEKTİR”

Buradan söz veriyoruz, bütün Türkiye’ye söz veriyoruz. And olsun ki, bu kumpası kuranlardan beraat etmiş, geziyi yeniden yargılama talimatı verenlerden serbest bırakılmış Osman Kavala’yı cezaevi kapısında bir daha yakalayıp; onu casusluk ithamı ile tutuklayıp, bugün ‘casusluk yokmuş pardon öyle bir suç yok. İki yıldır boşa tutuyormuşuz ama eskiden beraat aldığı bir davadan hüküm veriyoruz’ diyenlerden hesap soracağız. And olsun ki, Soma’nın da Gezi’nin de AKP’nin zulmettiği herkesin de hesabını teker teker soracağız. O diyor ya, ‘Birileri; gezicileri, Kavala’yı beraat ettirmeye çalıştı’; bugün biz diyoruz ki, birisi masum insanları, çevreci insanları, aydın insanları mahkum etmeye çalıştı. Onların yüzlerine kapanan mahkeme kapıları, onların üzerine kapanan cezaevi parmaklıkları onları mahkum edemez. Gezi özgürdür, Kavala özgürdür, bugün tutukladıkları bütün arkadaşlarımız özgürdür. Tarih önünde Recep Tayyip Erdoğan mahkum olacaktır, hesap verecektir. And olsun…”

Özel’in ardından diğer milletvekilleri ve avukatların açıklamaları ise şöyle;:

“HÜKÜM SARAYDA YAZILDI”

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu: 2013’ten beri buradayız, alanlardayız, yargılamalardayız. Osman Kavala’nın gözaltına alındığı 18 Ekim’den beri Çağlayan Adliyesi’ndeyiz. Bugün, niyetinde; Türkiye Cumhuriyeti Başsavcısı’nın istediği bir karar verildi. Erdoğan’ın anayasada yazılı sıfatları var. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin genel başkanıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’dır. Ordunun başkomutanıdır. Bir de Türkiye Cumhuriyeti’nin başsavcısıdır, baş hakimidir. Onun iddianamede yazdığı, hüküm verdiği insanların, yurttaşların; tahliye olması, beraat etmesi mümkün değildir. Bu davanın iddianamesi de sarayda yazıldı. Hükmü de sarayda verildi. Bugün sadece burada açıklandı. Arkadaşlarımız başı dik, cesurca cezaevine girecekler. Çok yakın zamanda onları davul zurna ile milyonlarla karşılayacağız. Ve özgürleştireceğiz. Türkiye’de adaleti sağlayacağız, demokrasiyi de inşa edeceğiz. Bu hakimlerin, bu savcıların hepsinden teker teker hepsinden adil bir biçimde hesap soracağız.

“HEPİMİZİ YARGILASINLAR”

HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu: “Çok öfkeliyiz. Gerçekten çok öfkeliyiz. Ama ben Erdoğan’a falan değil, Türkiye halklarına seslenmek istiyorum. Bugün biz Gezi Parkı’nı kazandık. Eğer bu arkadaşlarımız mücadele etmeseydi, hep birlikte mücadele etmeseydik; Taksim’in ortasında yine o inşaatlardan olacaktı. Biz kazandık hazmedemediler. Ne zaman kazansak hazmedemeyecekler.  Biz bir yol ayrımındayız. Artık bu tercihi yapma zamanındayız. Bizi kriminalize etmeye çalıştılar, yıllarca bunu yaptılar. Şimdi bütün muhalefeti aynı şekilde terörle ilişkilendirmeye çalışıyorlar. Bu yol ayrımında karar verme zamanıdır. Biz demokratik, özgür bir Türkiye’yi mi istiyoruz, yoksa biat eden yargısı ile başını kaldıramayan göz teması bile kuramayan yargıçlarıyla yargılanmaya devam etmeyi mi istiyoruz? Biz bunu hak etmiyoruz. Her alanda, her cenahta; siyasi tutsaklara özgürlüğü sağlayacağız. Hiçbir suçla ilişkileri yoktur. Suçları; Gezi Parkı’nın Gezi Parkı olarak kalmasıdır. Hepimiz oradaydık. Yargılayacaklarsa, hepimizi yargılasınlar. Hiçbirimiz korkmuyoruz, yılmayacağız. Bunun sözünü veriyoruz.”

“KENDİNİZE SORUN, NASIL İNSANLARSINIZ?”

HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık: “Çok öfkeliyim. Kime öfkeli olduğumuzu gayet iyi biliyoruz. Ben iktidara öfkeli değilim. Ya da siyasal parti kılığına girmiş bir mafyanın tetikçiliğini üstlenen, üzerindeki cübbe ile hâkim-savcı kılığına girmişlere de öfkelenmiyorum. Onlar zaten rasyonel bir şey yapıyor. Suç örgütü diyoruz. Tabi ki farklı bir davranışta bulunmayacaklar. Bugün buradan beraat kararı çıksa da bu hukuki olmayacaktı. Bu suç örgütü, iktidarda kalmaya devam edebiliyor ise tetikçiler, bu utanmazlıkla bu kararların altına imza atabiliyorlarsa bunun sorumlusu kendilerine muhalif olduğunu söyleyenlerdir. Bugün burayı, bu meydanı doldurabilseydiniz; o kararı veremeyeceklerdi. Bugün bu meydanı dolduracaksınız, yarın başka bir meydanı… Kaybedecek, konforunuzdan başka hiçbir şey yok şu anda. Ama ondan vazgeçmezseniz, her şeyi kaybedeceksiniz. Hepimizin bir yemin etmesi gerekiyor. O yemin; çocuklarınıza, çocuklarınızın geleceğine, bu ülkenin var olup olmayacağına dair bir yemin, bir söz. Bugün karşı çıkmazsanız haysiyetinizden vazgeçmiş olacaksınız. Haysiyetinizden vazgeçmiş olacaksınız. İktidar zaten haysiyetsiz. Bunlar çete, mafya. Buradakilere hakim-savcı muamelesi mi yapacağız? Buradan ne bekliyordunuz? Burada umutla beklediniz mi? Biliyorduk bu kararı. İtiraz etmeyen herkes, ama herkes bu kararın sorumlusudur. Bundan sonra yaşanacak her ihlalin sorumlusu da hiçbir şeye sesini çıkarmayan, bu sessizlik sarmalına teslim olmuş kendine muhalif diyenlerdir. Meclis’te, iktidar vekillerine dedim ki, ‘Aynaya bakın ve kendinize şu soruyu sorun, ‘biz nasıl insanlarız?’ diye, acaba ne yanıt vereceksiniz?’ Şimdi iktidar yanlısı olmayanlar da aynaya baksın, ‘biz nasıl insanlarız ki bu arkadaşlarımızı bu mafyaya teslim ettik’ diye kendisine soru sorsun. Artık yeter diyemiyorsanız, bu ülkenin sorunları bir avuç insanın sırtına yükleyebileceğiniz kadar hafif değil. Herkes elini taşın altına sokacak. Lütfen kendinize sorun, nasıl insanlarsınız?”

“HAİN YERİNE KONULAN, GEZİ’YE GİDEN HERKESTİR”

Avukat Akçay Taşçı: “Az önce adına hüküm dedikleri bir metin dinledik. Bunu bir yargılamanın sonunda elde ettikleri kanaatin sonucu olarak açıkladılar. Dediler ki ‘Gezinin kökü dışarıdadır. Giden herkes vatan hainidir. Darbecidir. Başka yerden fonlanmıştır.’ Söyledikleri budur. Can Atalay, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman bunların finansörü olmuş. Ülkenin en önemli mimarlarından biri, 70 yaşında hala kirada oturan Mücella Yapıcı finanse etmiş, Gezi’ye giden 10 milyon insanı. Her birimiz için söylendi bu. Oraya giden herkese dediler ki, ‘Kökünüz dışarıdadır.  Başkasının fonu ile solculuk yapıyorsunuz, başkasının fonu ile çevrecilik yapıyorsunuz’ dediler. Söylenen budur. Hükmün anlamı budur. En başından beri reddettik. Bu memleketin öz evladı biziz, dedik. Bu memleketin suyu, ağacı, parkı, kamusal alanı, özgürlükleri için biz mücadele ediyoruz, siz değil, dedik. Kaybettiğimiz canların davalarında bir tek kişiyi bir gün yatırmayanlar, bugün arkadaşlarımızın, Taksim Dayanışması’nın, Gezi’nin kökü dışarıda bir komplo olduğu gerekçesi ile utanmadan, beş yıldır yargılandıkları, ayaklarını dışarı çıkarmamış insanlara utanmadan kaçma şüphesi dediler. Şimdi bunun üstüne Yargıtay’ı, sanki onlar başka bir mahkemeymiş gibi, onların süreçlerini de bekleyeceğiz. Ama sözümüz şudur: ‘Her yer Taksim, her yer direniş’ dedik. ‘Bu daha başlangıç mücadeleye devam’, dedik. Bunu söylemeye devam edeceğiz. Arkadaşlarımız birazdan cezaevine gidecekler. Orada görüşe gideceğiz, orada söyleyeceğiz. Ama Gezi’ye gelen herkes, defterini açıp önüne koysun. Bu hüküm, yalnızca buradakileri yatırıyor olsa da esas olarak hepsi için geçerlidir. Hain yerine konulan, Gezi’ye giden herkestir. Herkesin, bu arkadaşların üzerinde sorumluluğu vardır. Gezi onurumuzdur. Her yer Taksim, her yer direniş; hala geçerlidir.”

“GEZİ KAZANACAK”

Taksim Danışması adına Akif Burak Atlar: “Adalet adına, hukuk adına, demokrasi adına; memleket tarihine kapkara bir leke olarak geçecek bir gündeyiz. Ortada hiçbir delil olmamasına rağmen. Ortada hiçbir suç, hiçbir kanıt, hiçbir emare bulunmamasına rağmen; arkadaşlarımız tutuklandı. Bizler, adalete inanan, demokrasiye inanan, hukukun üstünlüğüne inanan bu memleketin kurumları olarak, bu memleketin demokrasi güçleri olarak bu kararı reddediyoruz. Bu hukuki değil, siyasi bir karardır. Kimse bizim bu zulmü kabul edeceğimizi düşünmesin. Bugünler gelip geçecek. Sonunda biz kazanacağız. Geleceğe sözümüz var. Gezi kazanacak, Gezi’nin ortak değerleri kazanacak. Mücadeleyi sürdüreceğiz. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam. İlk gün söylediğimiz, hep beraber söylemeye devam edeceğimiz, sloganımızdır. Gezi, bu ülkenin; eşitlik, özgürlük ve adalet umududur. Hepimizin ortak geleceği için, çocuklarımızın ortak geleceği için bu ülkenin bir hukuk devleti olduğuna inanıyorsak, bugüne kadar tüm kazanımlarımızı geleceğe taşımak için omuz omuza mücadeleye devam edeceğiz. Her yer Taksim, her yer direniş.”