Sözcü yazarı Deniz Zeyrek bugünkü köşe yazısında, geçtiğimiz günlerde Boğaziçi Rektörlüğü görevinden alınan Melih Bulu'yu yazdı.

"Bulu’yu intihal dosyası yemiş" başlıklı yazısında Bulu'nun istifa çağrılarına kulak  asması durumunda bu duruma düşmeyeceğini yazan Zeyrek, "Bu arada görevden alındı ama yakında kendisini “Mağdur” kontenjanından bol maaşlı bir yönetim kurulu üyeliği koltuğunda görürseniz şaşırmayın" ifadelerini de kullandı.

Zeyrek'in ilgili köşe yazısı şu şekilde:

Melih Bulu'nun Boğaziçi serüveni 194 gün sürdü. Altı ayda eylemlerin biteceğini söylemişti, kendisi altı ayda bitti.

Peki “pek havalı” bir şekilde geldiği Boğaziçi'nden neden “benim niye haberim yok” diyecek kadar “komik duruma düşerek” gitti?

Ankara'da dün bu soruya yanıt aradım.

Çok ilginç detaylara ulaştım.

Birincisi şunu öğrendim: Bulu YÖK'ten hiçbir zaman destek bulamamış. YÖK, Boğaziçi için yapılan dokuz adaylık başvurusunu sadece evrak kontrolü yaparak Cumhurbaşkanlığı'na iletmek zorundaymış. YÖK'ün adaylar arasında eleme yetkisi olsa, Cumhurbaşkanlığı'na gidecek isimler arasında Bulu olmayacakmış.

Bu arada dokuz aday arasından sadece üçü Boğaziçi kökenliymiş.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a doğrudan telefonla ulaşabilecek kadar yakın ama yükseköğretim camiasıyla alakasız bir isim Bulu'ya bizzat referans olunca Erdoğan, tereddütsüz Bulu'yu atamış.
Ancak Bulu, Boğaziçi Rektörü ilan edildikten sonra gerçek tablo ortaya çıkmaya başlamış.
Öğrencilerin, akademisyenlerin sert itirazları yetmiyormuş gibi, AK Parti ve YÖK camiasından da tepki ve ihbarlar yağmaya başlamış.

Konuştuğum bir kaynağım, Bulu'yu koltuktan eden üç unsuru şöyle sıraladı:

*Bulu atanırken Boğaziçi'ne dışarıdan birini atamanın ne anlama geldiği hiç düşünülmemiş. Boğaziçi akademisyenleri, öğrencileri ve mezunları kararlı duruşlarıyla bunu bütün Türkiye'ye anlatmış oldu. Bulu'nun gidişi her şeyden önce Boğaziçililerin zaferidir.

*Bulu atandıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan dahil bütün yetkili isimler kendisine açık destek verdi. Ancak Bulu, bu desteği iyi kullanamadı. İlginç çıkışlarıyla hedef olmayı sürdürdü. Bu da yetmiyormuş gibi, süreci kötü yönetti, üniversitedeki gerilimi düşüremedi. Kendisine iki kez istifa telkin edildi, ancak kabul etmedi. Sorun çözülmese yeni eğitim öğretim yılında yüz yüze eğitime başlandığında daha büyük sorunlar yaşanabilirdi. Bu da hem Boğaziçi'ne, hem YÖK'e, hem iktidara zarar verebilirdi.

*Bulu'nun gidişinde en somut gerekçe ise intihal dosyası oldu. Göreve başladıktan sonra YÖK'e Bulu'yla ilgili çok sayıda ihbar dosyası geldi. YÖK, bu başvuruları görmezden gelemedi ve geçen çarşamba günü yapılan, tek gündemi Bulu olan YÖK Genel Kurulu toplantısında masaya yatırdı. Birçok iddianın somut verileri olunca da görevden alma kararı verildi. YÖK Başkanı Yekta Saraç, aynı gün Cumhurbaşkanı'yla görüşerek kararı iletti.

Gülse Birsel'in “Avrupa Yakası” dizisinde bir “Burhan Altıntop” karakteri vardı. Anadolu'dan gelmiş, Açıköğretim Fakültesi bitirmiş, Nişantaşı'ndaki beyaz yakalı entellere ve yaşama ayak uydurmaya çalışıyordu. Çevresindekilere sık sık “Ben de Nişantaşı çocuğuyum, ben de üniversite mezunuyum” demek zorunda kalıyordu.

Melih Bulu da “Ben de Boğaziçiliyim, ben de Metallica dinliyorum” diyerek Boğaziçi'nde tutunmaya çalıştı ve Burhan Altıntop'un durumuna düştü. Belki “istifa et” telkinlerine kulak assaydı bu duruma düşmeyecekti.

Bu arada görevden alındı ama yakında kendisini “Mağdur” kontenjanından bol maaşlı bir yönetim kurulu üyeliği koltuğunda görürseniz şaşırmayın.