2002’de iktidara gelirken seçim barajını düşürme vaadinde bulunan AK Parti aradan geçen 19 yıla rağmen  barajı düşürmedi.

Şimdi ise kulislerde seçim barajının yüzde 12’ye çıkarılabileceği konuşuluyor.

12 Eylül 1980 darbesinden sonra şekillenen ve sürekli tartışma konusu olan ‘barajlı sistem’i Gürbüz Çapan’la konuştuk.

Polemikhaber yayınında seçim sisteminin ‘çelişkilerini’ anlatan Çapan, siyasi tarihte 3,5 bin bin oy farkıyla bile  parlamentoya giren vekillerin olduğunu hatırlarak, çözümün ‘daraltılmış bölge seçim sistemi’ gibi sistemlerde olduğunu söyledi.

Temsilde adaletin önündeki en büyük engelin partilerin genel merkezleri tarafından belirlenen listeli sistemin olduğunu belirten Çapan, siyasetteki ‘hemşehricilik’ ve ‘bölgesel milliyetçilik’in zararlarını da kendine has üslubuyla anlattı.

“ZAYIFLAYINCA KURNAZLAŞIYORLAR”

“İnsan zayıf olunca kurnazlaşıyor” diyen Gürbüz Çapan, AK Parti’nin son dönemdeki tutumunu  da şu sözlerle eleştirdi;

*Mesela Turgut Özal'ın ilk seçimde ki seçim sistemiyle bir sorunu yoktu ama sonra görüldü. Adalar’ı, Silivri’yi, Çatalca'yı bir yaptı. Sarıyer'le Kartal'ı bir yaptı falan... Bakış açısı benim partim nasıl daha fazla vekil alır mantığı… Bu bu tartışmalar doğru bulmuyorum. Bunlar bu tartışmalar yapıla yapıla Türk milleti hedefinden şaştı. Seçim sistemiyle oynamalar işte böyle uyduruk il çıkarmalar yeni ilçe yapmalar filan... Adnan Menderes'le başladı bu iş. Her zaman yani hile ve desise yoluyla ‘seçimi nasıl kurtarırız’ mantığı. Yani kurtarmazsanız ölür müsünüz yani? Ne var? Şimdi sen seçilmişsin bir şey diyen mi var? 

“TÜRKİYE’YE MALİYETİ AĞIR”

*Bütün bunları Türkiye'ye neye mal oldu bakmak lazım. Öyle bir hale geldi ki beş bin oyla belediye başkanı seçildiler, milletvekili seçildiler. Hatta hiçbir şeyi, politik kimliği yok... 

“MEVCUT SİSTEM YELİZLERİ MECLİS’E GÖNDERİYOR”

*Örneğin işte birinin şoförü öbürünün sekreteri aday yapılıyor, vekil oluyor filan. Kimse görmeden, fark etmeden, partiye oy veriyorsun, seçtiğin vekilin ismini dahi bilmeden onu Meclis’e gönderiyorsun. Şimdi Yeliz diye birisi var… (AK Parti milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı) Yani bir mebus olduğu yetmemiş, bir de Milli Eğitim Komisyonu'na koymuşlar. Tabii bu iş bu hale gelince yani bize de eğlenmek lazım. Yani ağamız eğleniyor bizimle normal. Onu da normal buluyorum. 

“FETBAZIN ELİNE KALIYORLAR”

*Mesela Iğdır'da bir sefer beş bin oyla bir mevzu çıktı. Yani barajı geçen partinin adayı dört bin oyla beş bin oyla milletvekili oldu... İstanbul'da Ankara'da belki yok ama seçmen Anadolu'da bir fetbazın ellerine kalıyorlar. 

“PROMOSYONLA VEKİL OLANLAR VAR”

*Adamın birisi telefon dağıtıyor, öbürü tablet dağıtıyor. Anten dağıtıyor. Televizyon anteni dağıtarak milletvekili olan var. Daha da kötüsü. 

SİYASETTEKİ ‘BÖLGE MİLLİYETÇİLİĞİ’ 

*Mesela ben Karslıyım, Kars'tan örnek vereceğim. Şimdi Kars’a gidip bir vatandaşın adını sorun. Cinsini söylüyor. Kars’ta Türkmen var, Kürt var, Terekeme var, Azeri var… İsmini sorduğun zaman ‘Terekemeyim, Kürdüm, Türkmenim’ filan diyor. Karslıyım demiyor., Seçimde sandığa giderken de partiye değil kendi kimliğinden kim varsa ona oy verilyor. Bölgesel milliyetçilik yapıyor. 

*Böyle Meclis’e yollanan vekil de ne seçmenin ne de şehrinin hakkını koruyabiliyor. Bunun birçok örneği var.

TUNCELİ ÖRNEĞi

*Türkiye’nin siyasi bilinci yüksek kentlerinden birisi de Tunceli'dir. Orada bile bir seçim olunca hangi aşiretten olsun tartışması çıkıyor. Millet birbirine giriyor. 

“VEKİLLERE DE YÜZDE 50 ARTI BİR UYGULANSIN”

*Benim önerim Tayyip Bey için yapılan yüzde elli artı bir sisteminin mebuslara da yapılması. Niye uygulanmıyor? Yani dar bölge yapalım. Örneğin beş yüz bin nüfusla bir mebus çıkaralım. Türkiye'nin altı yüz mebusa ihtiyacı yok. Hani diyorlar ki temsilde adaleti sağlayamayız filan... Nereye sağlanıyor, kim kimi temsil ediyor? Gitsin beş yüz bin nüfustan seçilsin gelsin başımız üstüne… 

Mevcut sistemde milletvekillerinin hiçbir hükmünün kalmadığını savunan Çapan sözlerini şöyle sürdürdü;

“GÜÇLER AYRILIĞINI SAĞLAYALIM”

*Türkiye'nin hakikaten ulusal birliğini istiyorlarsa. Hakikaten birlik beraberlik hakikaten dünyaya karşı saygın bir yerde durmak istiyorsak, güçler ayrılığını sağlayalım.

*Yasama, yürütme icra yani ayrı olmalı ve birbirini denetleyebilmelidir. Denetimsiz, hiçbir kurum olmamalıdır. Parlamento icra organlarını denetlemelidir. Herkes denetlemelidir. Sayıştay, Danıştay iyi kurumlardır. Kontrolsüz güç güç değildir...