Organize suç lideri Sedat Peker’in son videosunda dile getirdiği iddialarda adı geçen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, AK Parti ve partinin MKYK üyesi Metin Külünk, hâkim, savcıların bağlı olduğu Hâkim ve Savcılar Kurulu (HSK) ve gazeteciler aradan iki gün geçmesine karşın herhangi bir açıklama yapmayarak sessizliğe büründü.

İddiaların odağındaki isimlerin sessiz kalmasını “Sessizlik ikrardan gelir” ifadeleriyle değerlendiren hukukçu Turgut Kazan, söz konusu muhalefet olunca hızla harekete geçen yargının, siyaset ve mafya ilişkileri söz konusu olunca suskun kalmasının utanılması gereken bir durum olduğunu vurguladı. 

DOKUZUNCU VİDEODAKİ İDDİALAR

Sedat Peker, önceki gün yayımlanan 9. videosunda önemli iddialarda bulunarak Soylu’nun yanı sıra yeni isimleri hedef aldı. SBK Holding’in sahibi Sezgin Baran Korkmaz’ı yurtdışına Bakan Soylu’nun gönderdiğini öne süren Peker, Türkiye ve ABD’de aranırken hâkim, savcı, Emniyet müdürü ve gazetecilerin Korkmaz’ın otelinde ücretsiz konakladığını savundu.

Peker, Ankara Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Esat Toklu, Soylu’nun eski koruma müdürü Ekrem Gülen, gazeteci Veyis Ateş’in isimlerini saymıştı. Soylu’nun gündeme getirdiği “10 bin dolar alan siyasetçi” hakkında da konuşan Peker, ismin Külünk olduğunu doğrularken çok daha fazla para verdiğini söyledi.

Peker, Demirören ailesinin Doğan Medya grubundaki televizyon kanalları, gazeteleri için Ziraat Bankası’ndan 750 milyon dolar kredi çektiğini ve ödeme yapmadıklarını ileri sürdü.

İddiaların odağındaki Soylu, 24 Mayıs’ta katıldığı canlı yayın sonrası sessizliğe büründü. Televizyon programında gazetecilerin sorularına net ve tatmin edici yanıtlar veremeyen Soylu, iddialarla ilgili bir daha konuşmadı.

Soylu, geçen günlerde Afyonkarahisar’da miting düzenledi ancak yine Peker’in iddialarına değinmedi. Peker’in “seçim kahvelerini ben verdim” iddialarına ilişkin AK Parti’den herhangi bir açıklama yapılmazken, “çanta çanta para aldığı” öne sürülen AK Parti MKYK üyesi Metin Külünk de ortalıkta görünmemeyi tercih ediyor.  

HSK ve Emniyet Genel Müdürlüğü de aradan iki gün geçmesine karşın, firari Sezgin Baran Korkmaz’ın otelinde kaldığı iddia edilen hâkim, savcı ve Emniyet müdürleri konusunda bir açıklama yapmadı. Ziraat Bankası’ndan aldığı krediyi ödemedeği iddia edilen Demirören Grubu ve Korkmaz’ın otelinde kaldığı sosyal medya hesabından paylaştığı fotoğraflarla ortaya çıkan gazeteci Veyis Ateş de hakkındaki savlarla ilgili sessizliğini koruyor. 

KAZAN’DAN TEPKİ

Cumhuriyet'ten Ece Piroğlu'nun haberine göre; duayen hukukçu İstanbul Barosu eski Başkanı Turgut Kazan, Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede iddialarla ilgili yargının harekete geçmemesine tepki göstererek şöyle konuştu: “Yaşananlara şaşırmak mümkün değil. Zaten bunlar olabilsin diye belki de Türkiye anayasasızlaştırılmıştır. Savcılık sessiz değil aslında CHP’lilere fezleke hazırlıyor, çalışıyor. O çalışmalar da zaten bugün yaşadığımız sistemin ayakta kalmasını sağlamak için. Şu an savcılık makamında içlerinde gerçekten bu gelişmeleri benim gibi utanarak izlemek zorunda kalan savcılar ve yargıçlar var tabii ama büyük çoğunluğu zaten bu sistemin bir çeşit tamamlayıcısı durumunda. O nedenle bunları seyreden savcılık pekâlâ ana muhalefet partisi lideri için ve ana muhalefet partisi yöneticileri için fezleke hazırlayabilmektedir. Burada her şey için susmak savcılık adına utanılacak bir şeydir, utanılması gerekir. Ben seyrederken utanıyorum, onlar işin başında duruyorlar, nasıl utanmadan duruyorlar?”

‘AÇIK ZİMMET SUÇU’

Demirören Grubu’nun Ziraat Bankası’ndan çektiği kredinin ödenmediği iddiasını da değerlendiren Kazan, “Bankalar Kanunu’nun değişiminden beri bu türden kredi verilmiş olması yerleşmiş kararlara göre çok açık zimmet suçunu oluşturur. Ve BDDK’nin seyirci kalması da suçtur.

Dehşet içinde izliyorum. Birçok insan yanlış kredi verdiği için hem yıllarca süren mahkûmiyet cezalarına çarptırıldı hem de elinde ne varsa alındı. Bunu daha yeni yaşadık. Üstelik o davaların çoğu AK Parti iktidarı zamanında açıldı, AK Parti iktidarı zamanında sonuçlandı.

Oysa şu anda yaşananlar onlardan çok daha vahimdir. Çünkü bu yalnız kredi sorunu değil, bir gazeteyi ele geçirmek amacıyla yapılmış, son derece kirli bir arayışın ürünüdür. O kirli arayış desteklenmiştir. Zimmet açıktır ama zamanaşımı da öyle hemen diye geçmez. Hem BDDK açısından hem kredi verenler açısından herhalde sandık kurulduğunda, herhalde hukuk devletini inşa edecek bir siyasal iktidar doğduğunda hesabı sorulur” ifadelerini kullandı.