Halk TV yazarı İsmail Saymaz, eski Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün istifasını 4 günde 2 kez sunduğunu yazdı.


'HUKUK DEVLETİNDE İTİBAR SUİKASTI OLMAZ'

Saymaz, yazısında şu ifadeleri kullandı:

"Ne olduysa, nasıl bir tartışma yaşandıysa... Gül, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a istifa etmek istediğini açıkladı. Erdoğan da "Olur mu öyle şey!" diye reddetti. Ancak bir kere vazo kırılmıştı.
İki gün sonra... Gül, 27 Ocak Perşembe günü istifasını yazıya döktü ve ardından Beştepe'ye gönderdi.
Ertesi gün. Gül'ün resmi programında '28 Ocak Veri Koruma Günü' vardı. Adalet Bakanı sıfatıyla katılacağı son tören olacaktı. Ne var ki, bu gerçeği Gül'den başka bilen yoktu.
Gül, törende 15 dakika konuştu. Adalet Bakanlığının Youtube hesabında paylaşılan konuşmasında Gül'ün metin dışına çıktığı görülüyor. Veri madenciliğinden söz ederken konudan saparak, şunları söylüyor: 'Hukuk devletinde haysiyet cellatlığı, itibar suikastı olmaz. Hukuk asla izin vermez, veremez, vermemelidir. 

'FETÖ'VARİ ANLAYIŞ'

Dijital kumpaslarla insanların hayatını tarumar eden, insanlara kumpas kuran FETÖ'cü zihniyetin asla unutulmaması gereken bir mücadele alanı olduğunu hatırlatmak isteriz. Bu FETÖ'vari anlayış ve uygulamaların gerçekleştirilmemesi yönünde tedbir alınması en esaslı görevlerden biridir. 'Geçmişte oldu, şimdi de olsa ne olur' diye bir şey kimsenin aklından geçemez. Hukuk izin vermez. Geçmişte acı örneklerini hep birlikte yaşadık.'
Bu cümleler İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun MOBESE kayıtlarının sızdırılmasına yönelikti. İsim vermeden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu eleştirmişti. Toplantı biterken... Gül'ün ekibi bakanlıktan ayrılık hazırlıklarına başladı. Erdoğan, MOBESE eleştirisinin etkisiyle mi, bilinmez, dört gün önce sözlü istifasını geri çevirdiği Gül'ün dilekçesini aynı gün kabul etti. 29 Ocak Cumartesi sabahı saat 01.35'te Resmi Gazete yayınlandığında Türkiye, Gül'ün 'affını' istediğini, yerine Bekir Bozdağ'ın getirildiğini öğrendi."

Bir yargı bürokratı: Her şey kötü gidiyor Ankara'da

Bir yargı bürokratı, Gül'ün istifası için "Saman alevi gibi bir haftada şekillenmedi. Bir sürecin sonunda geldi" diyor.
Siyaseti yakından takip edenler biliyor ki...
AK Parti ağırlık merkezlerinden oluşuyor.
Kuşkusuz bütün ağırlık merkezlerinin üzerinde Erdoğan var. Ardından belli başlı dört merkez yer alıyor.

Bunlar:
1- Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ekonomide ağırlığını koruyor. Bir yandan medyayı elinde tutuyor. Diğer yandan 'İstanbul Grubu' adı verilen yargı içerisindeki örgütlenme de Albayrak'a bağlı.
2- İçişleri Bakanı Soylu. Soylu'yu MHP destekliyor.
3- Bilal Erdoğan, Kartal İmam Hatip Lisesi mezunları, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şen, Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu, İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe'nin içinde olduğu eski Milli Görüşçüler. Bu grup yerel yönetimlerde etkin.
4- AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş ve Abdulhamit Gül'ün de olduğu eski HAS Partililer. Gül, aynı zamanda Ombudsman Şeref Malkoç'un damadı.
Gül, önce Berat Albayrak Grubu ile gerginlik yaşadı. İstanbul Grubu'nun örgütlenmesine taş koydu.
Ardından Soylu ile kamuoyu önünde atıştı.
Güvenlikçi politikalara, yargıya yönelik siyasi müdahalelere ve tutuklu yargılamalara itiraz etti.
En son MHP'li Avukat Hamit Kocabey'in Hakimler ve Savcılar Kurulu'ndan ayrıldığı süreçte Devlet Bahçeli ile gerginlik yaşadı. Bahçeli, yargıdaki atamalara ilişkin bilgilendirilmediği için Gül'e kızgındı.
Görüştüğüm bürokrat, "Bir sürecin sonunda geldi" derken, işte bu iktidar içi kavgaları kastediyor.

Şunları söylüyor:

"AK Parti reformcu kimliğinden çok uzaklaştı. Özellikle Soylu'nun Cumhur İttifakını zorlaması ve İçişleri Bakanlığındaki ağırlığı karşısında Gül reform, hukuk ve demokrasi dediği için doğal bir kamplaşma ortaya çıktı. Bir günde olmuş değil. Bir süreç bu. Bakan bey tek başına kaldı. Her şey kötü gidiyor, Ankara'da."