Sorun, Avrupa’daki engisizyonları, katliamları, “devlet benim” diyen mutlakıyet rejimlerini 18. Yüzyıldan itibaren Avrupalılar sorgulamaya başladığı halde, İslam dünyasının hala otoriteyi kutsaması, biati dini görev zannetmesidir.

Montesquieu, istibdadı önlemenin yolunun “kuvvetler ayrılığı” olduğunu, 1748’de yayınlanan “Kanunların Ruhu” adlı muhteşem eserinde yazmıştı…

Bu hukuki düşünce devrimiyle, bilim devrimi arasındaki ilişkiyi hiç gözden kaçırmamak lazım. Temelinde de ticaret, sanayi ve şehirleşme gibi sosyolojik faktörler vardır.

Bizde kuvvetler ayrılığı fikrinin öncüsünün Namık Kemal olduğunu kaçımız biliriz? Namık Kemal’i okusak kaçımız anlarız? Zihinlerimizde hukuk ne kadar önemli?

Netice: Müslümanların siyasal İslam’a değil, hukukun üstünlüğüne ihtiyacı var… Dinle tarihin ayrı şeyler olduğunu idrak etmeye ihtiyacı var… Taliban ve emsali gibi eski fetvaları ezberlemeye değil, bilimsel analitik düşünceye ihtiyacı var... Körü körüne itaate değil eleştiriye ihtiyacı var… Emir ve fermanlara değil, anayasal prensiplere ihtiyacı var… Bunun da yolu sadece demokratik rejimin sağlayabileceği özgürlüklerdir"  ifadelerini kullandı. 

Kaynak: T24