CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, emekli amirallerin Montrö açıklaması ile ilgili olarak CHP'yi suçlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “CHP ile ilgili tek kelime yok. Devlet, istihbarat, polis, jandarma senin elinde, utanmadan sıkılmadan beni suçladın. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan bir zat yalan söyler mi? Koltuğu uğruna yapmayacağı ve satmayacağı bir şey yoktur” dedi.

Meclis'te CHP Grup toplantısının yapıldığı salona ve kürsüye; sokaktan, il binasından indirilen “128 milyar dolar nerede” pankartları asıldı. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuştuğu kürsüye de TV ekranlarına girecek şekilde aynı döviz konuldu. Kılıçdaroğlu, grup toplantısında şöyle konuştu:

BELEDİYELERİMİZ 11,7 MİLYON VATANDAŞA YARDIM YAPTI: Bu ay, iç hesaplaşma yaptığımız aydır. Ramazan, hak sahibine hakkını teslim etme zamanıdır. Belediye başkanlarımız olağanüstü çaba gösteriyor. Pandemi döneminde 11 milyon 700 bin vatandaşa yardım yaptılar. Yardım talep edip karşılıksız kalan kimse olmamasına özen gösterdik. Belediyelerimiz nasıl çalıştı? Belediye başkanlarımıza şunu söyledim: ‘Kimseyi inançları, kimlikleri, yaşam tarzı dolayısıyla ayırmayacaksınız.’ ‘Hizmeti yandaşlar için değil halk için yapacaksınız.’ ‘Fakir mahallelere pozitif ayrımcılık yapacaksınız.’ ‘Yoksula yardım yaparken onurunu koruyacaksınız.’ ‘Harcadığınız her kuruşun hesabını milletle paylaşın, ihaleleri canlı yayınlayın’, ‘İsrafla mücadele edin, israftan kaçının.’ ‘Belediyelerde atama yaparken işi ehline teslim edin.’ ‘Belediyeyi adaletle yönetin.’

KOLTUĞU UĞRUNA YAPAMAYACAĞI ŞEY YOKTUR: Bizde bir söz vardır, ‘Allah insanı kuru iftiradan saklasın’ diye. Emekli amiraller bir açıklama yaptılar. Onların iradesi dışında gece yarısı bu açıklama yayınlandı. Onların iradelerini suiistimal edenler, saraya yakın olanlardır. Saray darbe iması çıkarmak istedi. ‘Arkasında CHP var’ dedi. Ne oldu? CHP ile ilgili tek kelime yok. Devlet, istihbarat, polis, jandarma senin elinde, utanmadan sıkılmadan beni suçladın. Devlet yalan söyler mi? Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan bir zat yalan söyler mi? Yalan diyorum yalan ya... Koltuğu uğruna yapmayacağı ve satmayacağı bir şey yoktur. Devlet akılla, erdemle, ahlakla, adaletle yönetilir. Tam tersini yapıyor. Kibir deseniz var, ahlaksızlık deseniz diz boyu. Büro memurundan en tepeye kadar. ‘Balık baştan kokar.’ O yüzden her türlü iftiraya hepimizin hazırlıklı olması lazım. Biz vatanımızı, bayrağımızı, ülkemizi, insanımızı seviyoruz. İnsanlarımız arasında ayrım yapmıyoruz. Bir çocuk yatağa aç girerse o gece rahat uyumuyoruz. Biz saraydan beslenmiyoruz, saray beslemeleri değiliz! Alınterimizle kazandığımız parayala geçinmesini biliyoruz. Biz ahlaklıyız, biz erdemliyiz.    

SANDIĞI KORKUDAN GETİREMİYORLAR: Bir ülkede 10 milyonun üzerinde işsiz varsa huzur olmaz. Onların bir eli yağda bir eli balda. Vatandaşın çektiği zulmü bilmiyorlar. Bir esnaf, ‘hükümet her şeyi eline gözüne bulaştırdı, resmi enflasyonla bizim enflasyonumuz arasında dağlar kadar fark var, nasıl lebalep kongre yaptılarsa bu işin çözümünü de bulmaları lazım. Sevgili esnaf kardeşim bunlar çözümü bulamazlar. Esnaf Odası Başkanı, ‘Yalova’nın en büyük yaşadığı felaket depremdi, ama esnaf o zaman bile bu kadar perişan olmamıştı.’ Doğru. Onlar devleti bilmezler, biz biliriz. Onlar devletin itibarini sıfırladılar, biz yücelteceğiz. Kars’ta market işleten esnafımız: 'Bitmişiz ağlayanımız yok, iktidar A101, BİM’i zengin edip, bizi bitirmek istiyor.’ Doğru. Başka bir esnaf, ‘Kurt kışı geçirir ama ayazı unutmaz’ demiş, aynen öyle unutmayacaksınız, sandığı korkudan getiremiyorlar, ama eninde sonunda gelecek.

EMNİYET MÜDÜRÜ TALİMAT VERİYOR, BAŞBAKANA PARA CEZASI KESİLİYOR. DEVLET BUDUR: COVİD-19 sürecini yaşıyoruz. Gazetelere bir haber düştü. Norveç hükümeti, 10’dan fazla insanın bir araya gelmesini yasaklamışlar, ama bu başbakan doğum günü dolayısıyla aile bireyleri ile bir araya gelmiş, sayı 10 değil 13. Devlet televizyonu veriyor, emniyet müdürü talimat veriyor, başbakana para cezası kesiliyor. Devlet budur. Buyurun Türkiye’ye bakalım. Lebalep kongre yaptılar. İçişleri Bakanı mı diyecek, ’ceza kesin’ diye, yürek ister yürek. Bu kibrin getirdiği bir sonuçtur. ‘Vatandaş uymazsa ceza keserim, kural vatandaş için var, saray için yoktur’ diyor. Kibir ne demek? Kendini herkesten üstün tutma hastalığıdır. Kibir devleti yönetenleri teslim almışsa ülke iflah olmaz. Kibir öyle bir noktaya geldi ki, tepeden aşağıya, ‘eğer kuru ekmek yiyorsa aç değildir’ diyor.

BUNLAR UZAYDA MI YAŞIYORLAR: Kibir 401 sağlık çalışanımızın hayatına mal oldu. Sorumlu kim? Kongreyi yapanlar, yani Erdoğan. Bilim Kurulu’nu eleştirmiştim. İnsanlar ölüyor, siz ne yapıyorsunuz? Sizin iradenizin bir kişinin ipoteği altında. Çıkın söyleyin, önlem alınması gerekiyor, önlem alınacaksa sen söyleyeceksin, teslim etmişsin yukarıya, seni dinlemez ki, seni adam yerine bile koymuyorlar, neden konuşmuyorsun, niye itiraz etmiyorsun? ‘Meslek hastalığı sayılsın’ dedik, saymadılar, ben merak ediyorum, Bilim Kurulu ne düşünüyor? Yaptıkları tek şey ‘sağlık çalışanlarını alkışlayalım.’  E alkışla! Zoom üzerinden yoğun bakım hekimleriyle görüşme yaptık. Bir hekim, ‘Şimdi her 10 hastadan 5’ini 6’sını kaybediyoruz, yer yok, torpille buldun buldun’ diyor. Sağlık Bakanı açıklama yapmış, ‘vakaların artmasının sebebi hepimiziz.’ Bunlar uzayda mı yaşıyorlar? Virüsün yayılmasına yol açan kongreler değil midir? Vatandaşı suçlamaya başladığın andan itibaren sen siyaset yapıyorsun. Muhtara aşı yap, apartman görevlisine aşı yap. Neden yok? Öğretmene neden aşı yok? Bu konuda da hepimizin dikkatli olması lazım. 301 kişi Soma’da hayatını kaybetmişti. Şimdi her gün bir Soma yaşıyoruz.

AYA SERT İNİŞ YAPAN VATANDAŞA PATATES SOĞAN DAĞITTIRIYOR: Bu kürsüde bir çağrı yaptım. Patates üreticilerinin patatesi kalıyor ve bunların alınması lazım. Bakan çıktı, ‘Patatesi neden DMO alsın, onların işi değil’ dedi. Nihayet alacaklar. Çiftçinin hakkına hukukuna sahip çıkamayan bir iktidar. Defalarca söyledik ancak ondan sonra. Beyefendi ‘Aya sert iniş yapacağız’ diyordu. Aya sert iniş yapan vatandaşa patates soğan dağıtıyor. O kadar büyük dejenerasyon yarattılar ki, Erdoğan açıklama yapıyor, ‘1 milyon 250 bin patates, 300 bin ton soğandan’ söz ediyor. Aynı gün Tarım Bakanı açıklama yapıyor, ‘1 milyon 250 bin değil, 300 bin ton patates var’ diyor. Rakama bakıyorum, inanamadım. ‘300 bin soğan değil 40 bin ton.’

128 MİLYAR DOLAR NEREDE? 128 milyar dolar ne oldu, kime sattınız, hangi kurdan sattınız, satanların kimler olduğunu sordum. Birisi ‘para kaybolmadı, para el değiştirir’ diyor. Durmuş Yılmaz, ‘Elbette para el değiştirdi, hırsızda bir şeyi çalarsa el değiştirmiş olur’ diyor. Milyarları kim götürdü? Niye soruyorum? Merkez Bankası daha önce, sattığı dövizleri böyle tablolar halinde yapar, kendi internet sitesinde yayınlardı. Neden gizliyorsunuz? Sen mi damadın mı bu işi halletti? Bir liradan, bir milyondan, bir milyardan, 100 milyar TL’den söz etmiyorum, 128 milyar dolardan söz ediyorum. Önce ‘Duruyor’ sonra ‘Pandemide kullandık’ dedi. Hepsi palavra, yalan söylüyorlar. Bunlar ‘darbeci’ diye bizi suçlar oldu.  128 milyar doları soruyorum diye. Bu kadar pişkin, halktan bu kadar kopuk, bu kadar para sevdalısı, yandaşı bu kadar zengin eden dünyada başka bir iktidar görülmemiştir. Sorular karşısında ezilip büzülen, cevap veremeyen ama yeri geldiğinde böbürlenen, kibirlenen bir yapı ile karşı karşıyayız. Ağırıma giden de bu! Sen kendini ne sanıyorsun? Bu milletin hakkını hukukunu koruman gerekirken bu milletin hakkını hukukunu pazarlıyorsun sen. 

ŞAHSIM DEVLETİNDE SORUYU KİME SORACAĞIZ: Cevap vermiyor, billboardlara asalım dedik, vay ‘Cumhurbaşkanına hakaret’miş. Soru sormak ne zamandan beri hakaret oldu? Bal gibi soracağım, sen de cevap vereceksin. Yoksa sandıkta soracağım. Savcı hemen harekete geçmiş, ‘Gecikmesinde sakınca olduğu için mahkeme kararına gerek yok derhal indirin.’  Devletin nasıl hızlı çalıştığına bak. Saray olunca herşey süratle  gerçekleşiyor. Peki işsizlere aynı hızla iş buluyor musun? Bu kürsüde, 128 milyar doları sorduk. ‘Bana niye soruyorsun?’ diyor. Kardeşim sen ‘Ekonominin sorumlusu benim ben’ diye çıktın konuştun. Zaten kimin yetkisi var? Talimat gereğini yapıyorlar. Tek adam hükümeti, yani şahsım devleti. Şahsım hükümeti. Şahsım devletinde soruyu kime soracağız? Sana soracağız. 128 Milyar doların nerelere peşkeş çekildiğini kimden öğreneceğiz? Merkez Bankası Başkanı konuşamaz. Hazine ve Maliye Bakanı konuşamaz. Manava, emekliye, kahveci, minibüs şoförüne, sanayiciye, ‘Siz 128 milyar dolardan en azından bir 10 dolar aldınız mı?’ diye soruyorum. Emekliye soruyorum, ‘Dalga mı geçiyorsun’ diyorlar.

KORKMA, NAMUSUNLA GİT BARİ: 83 milyona bölsek kişi başına 1.542 dolar düşüyor. Resmen devletin soyulduğu buradan belli. Afişleri indiriyor, ‘Bana hakarettir’ diyor. Sen her eleştireni ‘Bana hakaret ediyor’ diye suçluyorsan, o koltuktan ayrılacaksın. Niçin soruyorum: 10 milyon 219 bin işsizimiz adına soruyorum. 1 milyon 953 bin esnaf adına soruyorum. 2 milyon 83 bin çiftçi için soruyorum.  858 bin kamyon şoförü adına soruyorum. 13 milyon 264 bin emekli, dul ve yetim adına soruyorum. Sayıları 1 milyona yaklaşan apartman görevlileri adına soruyorum. Asgari ücretin üçte biri alan 9 milyon kişi var. Dul ve yetim aylığı alanlar var. Nerede bu para ve neden ortalıkta yok? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak için soruyorum. Bunu sormak her namuslu vatandaşın görevidir, eğer yanıt veremiyorsan sandığı getir, korkma namusunla git bari.