* Uzmanlar, dünya ve ABD tarihinin en büyük kitlesel olaylarından biri karşısında insanların, giderek artan bir şekilde bu salgın krizine ve insanların ölümüne karşı hissizleştiğini söylüyor. 

* Soykırımları ve kitlesel felaketleri inceleyen psikologlar, ‘ölümler bu kadar yüksek sayılara ulaştığında beyinde bir şey olur’ diyor. Kayıplar, öyle bir ceset dağına dönüşür ki, tek tek bedenlere odaklanmak zorlaşır. 

* Yaşlı bakımevinde hemşire olan Joan Schaum, "Bazen, her gün gördüklerimi başkaları görebilseydi’’ dedi ve ‘’Ama bazen, bence şu anda yaşanan ölüm ve ıstırabın miktarını kimse görmemeli diye düşünüyorum" diyerek duygularını dile getirdi. 

NE KADAR ÇOK ÖLÜM, O KADAR AZ ÜZÜNTÜ

* Paul Slovic adlı bir psikolog, insanların kitlesel acılara ve ölüme tepkisini daha iyi anlamak için deneyler yapmaya başladı ancak bulduğu şey çok rahatsız ediciydi. Bir çalışmada, araştırmacıları insanlara açlıktan ölen 7 yaşındaki bir kızın resmini gösterdi ve ona yardım etmek için bağış istedi. Başka bir gruba iki aç çocuk gösterdi, ve sonra daha da büyük çocuklar. 

* Slovic, tehlikedeki çocukların sayısı arttıkça insanların sıkıntısının artmadığını, ancak genellikle küçüldüğünü gördü. Slovic bir röportajda "Aslında, ne kadar çok insan ölürse bazen o kadar az umursuyoruz" dedi.

* Daha fazla sayıda ölüm olunca ölüm kişisellikten uzaklaşıyor ve insanlar eylemlerinin herhangi bir etkisi olabileceği konusunda giderek umutsuz hissediyorlar. 

* Slovic, "İstatistikler, gözyaşları kurumuş insanlardır" dedi. 

EMPATİ KURALIM

* Uzmanlar, ölümlere görsel veya fiziksel bir şekilde şahit olmadan, kafamızdaki alarm zillerinin çalmadığını söyledi. Ölümleri görmediğimiz için, artan sayılarını önlemedeki rolümüz dahil, bizimle olan bağlantılarını göremiyoruz. Bu sebeple empati olmadan, ölümlerin artmasını engellemek için insanları eyleme geçmeye ve gerekli fedakarlıkları yapmaya ikna etmek imkansız olacaktır.