Müyesser Yıldız’ın bugünkü yazısındaki ilgili bölüm şöyle:

Yer: Sincan Cezaevi içindeki duruşma salonu.

Dava: 15 Temmuz darbe teşebbüsü.

Tarih: 20 Ekim 2020.

Sanıklar yerlerini alır.

Mahkeme heyetinden iki üye hakim ve savcı da kürsüye gelir.

Mahkeme Başkanı beklenir.

Bekleme uzun sürünce, üye hakim, diğer üyeye, “Başkan nerede?” diye sorar.

Açık olduğu bilinmeyen mikrofondan, üye hakimin verdiği şu cevap duyulur:

“Başkan Cumhurbaşkanı danışmanı ile görüşüyor.”

Gerek duruşma salonundaki sanıklar gerekse de duruşmaya cezaevinden Sesli ve Görüntülü Sistem (SEGBİS)'le bağlanan sanıklar tepki gösterir. Reddi hakim talebinde bulunurlar.

Ancak böyle bir olay yaşanmamış gibi duruşmaya devam edilir.

Sonrasında sanıklar reddi hakim talebini Mahkemeye yazılı olarak iletir, ayrıca Başkan hakkında Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) suç duyurusunda bulunur.

Olayı, Cezaevi kanalıyla Mahkemeye gönderilen bir dilekçeden özetleyelim.

25 Kasım tarihli dilekçesinde bir sanık, daha önce iki kez, iki gerekçeyle Mahkeme Başkanı hakkında reddi hakim talebinde bulunduğunu hatırlatıp, ikinci gerekçesini şöyle açıklar:

“Başkanın, Cumhurbaşkanı danışmanı ile görüşüp, talimat aldığı, dolayısıyla bağımsızlığını yitirdiği...”