Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'ın, kendisini 'Milli Görüş lideri' olarak tanıtan Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk'ü ziyaretinin ardından yaptığı "Benim Asiltürk'e ziyaretim hem bir nezaket ziyareti hem de bu ittifak meselesinde yani bir seçim ittifakı mı olur veya geleceğe yönelik biz bir terörle mücadele verirken burada bu terörle mücadelede her türlü desteğin bizim yanımızda olması lazım" açıklamasının yankıları sürüyor.

Saadet Partisi Konya Milletvekili Karaduman ittifak değerlendirmesinde Erdoğan'ın ziyaretini "Saadet Partisi'nin gündeminde ittifak görüşmeleri yoktur" diye tanımladı.

Saadet'in Millet İttifakı içinde de yer almadığını belirten Karaduman, "Saadet Partisi kendi ilkeleri çerçevesinde 24 Haziran seçimlerinde Millet İttifakı içinde yer aldı, sonrasında 31 Mart yerel seçimlerinde Saadet Partisi herhangi bir ittifakın içerisinde yer almadı" dedi. 

Karaduman'ın açıklamaları şöyle;

ERDOĞAN'IN ZİYARETİ VE İTTİFAK: Saadet Partisi kendi ilkeleri çerçevesinde 24 Haziran seçimlerinde Millet İttifakı içinde yer aldı, sonrasında 31 Mart yerel seçimlerinde Saadet Partisi herhangi bir ittifakın içerisinde yer almadı. Saadet Partisi siyasi partilerin birbiri arasındaki ilişkilerin ve siyasi parti liderlerinin görüşmelerinin önemli olduğunu vurgulamıştır. Bu anlamda da Sayın Cumhurbaşkanı'nın MSP-CHP koalisyonunun İçişleri Bakanlığını yapmış olan Sayın Asiltürk'ü ziyaretini, nezaket ziyareti olarak değerlendiriyoruz. Bir görüşme üzerinden bir ittifak değerlendirmesi yapılması doğru değil. Saadet Partisi'nin gündeminde ittifak görüşmeleri yoktur. Zaten seçim gibi bir gündem önümüzde olmadığı gibi Saadet Partisi bu ziyaret üzerinden de ittifak değerlendirmesi yapmadı. Saadet Partisi ilkeleriyle beraber Millet İttifakı'nın içinde yer almıştır ve bu ilkelerini korumaya devam edecektir. 

SAADET PARTİSİ MİLLET İTTİFAKI İÇİNDE Mİ?: En son 2019 seçimlerinden mahalli idareler seçimleri oldu. Saadet Partimizin yetkili organları istişareler yaptı. Saadet Partisi'nin tek başına ülke genelinde seçime girmesi gibi bir karar alındı. Saadet Partisi son seçime herhangi bir ittifakın içinde yer almadan girmiş oldu. Şu anda bir ittifakta olur ya da olmaz bunun cevabına, ancak bir seçim sürecine girildiği zaman Saadet Partisi'nin yetkili organları oturur karar verir. Şu anda bir seçim olmadığı için herhangi bir ittifaktan bahsetmemiz kanaatimizce mümkün olmaz.

İDEOLOJİ DEĞİL İLKELER İTTİFAKI: 24 Haziran seçimlerinde Saadet Partisi ve CHP'nin ittifak yapması aslında dışarıdan bakıldığı zaman Saadet Partisi'nin oy oranını artırmadı. Bu ittifak Saadet Partisi'nin genel vizyonu ve misyonunu ortaya koyar. Saadet Partisi sadece parti menfaatlerini esas alarak hareket eden bir parti değildir. Saadet Partisi, ülke ve millet menfaatini esas alarak siyaset yapmaktadır. 24 Haziran seçimlerinde tabii olarak gerçekleşmiş bir ittifaktır. Hiçbir Saadet Partili 24 Haziran seçimlerinde yapılan ittifakı yanlış olarak kabul etmez. 24 Haziran seçimlerinde yapılan ittifak parti programları üzerinden yapılan ittifak değil Türkiye'nin yönetim anlayışıyla ilgili yapılan bir ittifaktır. İdeoloji değil ilkeler ittifakıdır. 

HEM AK PARTİ HEM TÜRKİYE KAYBEDECEK: Bugün toplumda en büyük problem toplumdaki kutuplaşmadır. AK Parti kendisine oy veren herkesi bu ülkenin lehine, oy vermeyen herkesi hain olarak gördüğü mühletçe, bu işin kaybedeni hem AK Parti hem de Türkiye olacaktır.

TERÖR KONUSUNDA TÜM PARTİLERİN DURUŞU NET: Bugün zaten Türkiye’de hiçbir siyasi partinin teröre hizmet etmek gibi bir durumu söz konusu değil. Terör söz konusu olduğunda bütün siyasi partilerin duruşu net. Bütün siyasi partiler terörle etkin ve kararlı bir şekilde mücadele noktasında durduğu yer nettir. Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesinde Türkiye’nin yapmış olduğu çalışmalarda Meclis’te bir parti hariç bütün partiler Azerbaycan’ın yanında olmuştur. Doğu Akdeniz meselesiyle ilgili Saadet Partisi hükümetin meşru haklarıyla ilgili mücadelesini desteklemiştir.

HDP’NİN KAPATILMASI: Buna AK Partililer karar verecek. Bu dilekçeyi kim verecek. MHP’nin dilekçe vereceği gibi bir durum ortada ama AK Parti ne diyor? Onlara sormak gerekir. Ben hukukçu değilim, HDP’nin hukuki olarak yargılanmasıyla ilgili buna bağımsız serbest mahkemelerin karar vermesi gerekir. Buna hukuk karar vermeli. Siyaset karar verirse, yargının üzerindeki vesayetin göstergesi olacaktır.

HDP ANAYASAL YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ YERİNE GETİREN BİR PARTİ: HDP Türkiye Anayasası’na göre siyasi faaliyetini yürüten, 6 milyon seçmenin oyunu alarak TBMM’de 6 milyon insanı temsil eden bir siyasi partidir. HDP’ye bütçeden seçim yardımı veriliyor. Anayasal yükümlülüklerini yerine getirmek suretiyle siyasi faaliyetlerini yürüten bir siyasi parti olarak görüyoruz.

BAŞÖRTÜSÜ TARTIŞMASI: 2021 yılına girdiğimiz ilk günlerde başörtüsünün yeniden tartışmaya açılmasını büyük esefle kınıyorum. Bugün hala insanları inançları üzerinden ayrıştırmak mevcut Türkiye itibariyle kabul görmeyecek bir anlayış. Bir kişi hakim olacaksa bunu inancı üzerinden mi, liyakati ve hukuk anlayışı üzerinden mi değerlendireceğiz. Siz hakim olmayı yaşam tarzı üzerinden değerlendirirseniz, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden bir tanesi olur. İnsanları başörtüsü üzerinden ayrıştıran bütün siyaset dilini şiddetle kınıyoruz.

AK PARTİ’NİN STEPNESİ OLDULAR: Bugün iktidarın başta ekonomi olmak üzere tıkandığı her noktada, bazı isimler iktidara stepne olma görevini ortaya koyuyor. Bunlardan birincisi Can Ataklı, ikincisi Fikri Sağlar, üçüncüsü İlker Başbuğ. Bu üç isim AK Parti’nin stepnesi oldu. AK Parti için siyaset alanın daraldığı bugünlerde can simidi oldular.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN ‘VİTRİN MANKENİ’ AÇIKLAMASI: Başörtüsü üzerinden insanların ayrıştırılması gibi akla ziyan açıklama neye tekabül ediyorsa, başörtülülerin ‘konu vitrini’ olarak nitelendirilmesi de aynı yanlışın iz düşümüdür. Muhalefet içerisinde olan isimler ve iktidar sahipleri başörtüsü üzerinden siyaset yapmasın. Türkiye’nin geride bıraktığı bu meseleleri bir daha Türkiye’nin gündemine kimse getirmesin. Aksi halde kaybeden Türkiye olur.

ÜNİVERSİTE DİPLOMASI İŞSİZLİK SERTİFİKASI HALİNE GELDİ: Türkiye ekonomik kriz içindedir. Her geçen gün kriz derinleşmektedir. Bunun sebebi 19 yıldır ülkeyi yöneten zihniyetin anlayışıdır. İsraf ve ranta dayalı bir ekonomik anlayışın, 19 yıl sonra Türkiye’yi getirdiği nokta ortada. Çiftçilerin traktörü haczediliyor, KYK borcu bulunan 300 bin üniversite mezunu öğrenci hacizle karşı karşıya, 5 yılda 500 bin esnaf kepenklerini indirdi, her 3 gençten birisi işsiz, üniversite diplomalarının birer işsizlik sertifikası haline getirildiği bir Türkiye inşa edildi.

İKTİDAR TOPLUMDAN İZOLE OLDU: Bugün iktidarın ekonomi sorunlarıyla ilgili en ufak bir şey ortaya koymuyor olması, iktidarın toplumdan pandemik bir jargonla ifade ediyorum ki izole olduğunun apaçık göstergesidir. İktidar şatafat içerisinde, faiz lobisine hizmet eden anlayışla ülkeyi yönetemiyor. İthalata ve borçlanmaya dayalı bir anlayışla Türkiye’yi yönetmektedir, bu anlayış devam ettiği sürece ekonomik krizin ortadan kalkması mümkün değil.

YOLSUZLUK VESİKASI: Yolsuzluklar almış başını gidiyor, Türkiye’nin 5 holdingine Türkiye’nin kaynaklarının peşkeş çekilmesi yolsuzluk vesikasıdır.

MİLLİ GÖRÜŞ İÇERİSİNDEN CUMHURBAŞKANINA SESLENİŞ: Milli Görüş geleneğinden gelmiş Sayın Cumhurbaşkanına Milli Görüş içerisinden sesleniyoruz. Birincisi AK Parti iktidarı Türkiye’de siyasi partileri düşman olarak görmemeli. Bütün siyasi partilere kulak vermeli. Ülkenin gidişatına dair eleştiriler ortaya konulduğunda bunu terör ve ihanet olarak görmemeli. Toplumsal barışı sağlayacak uzlaşı zemini inşa edilmeli. İkincisi toplumsal barışın inşa edildiği ülkede yargı özgür şekilde karar almalı. Yargı birilerinin iki dudağı arasından çıkan cümleye göre karar almamalı. Adaletin sağlanmadığı ortamda insan hakları ve ekonominin güçlenmesinden söz etmemiz mümkün olmaz. İsrafa ve şatafata son vermelidir. Gelir dağılımında adaleti sağlamalı. Belirli çevrelerin kazandığı, ülkenin genelinin yoksullaştırıldığı ekonomi anlayışı değil faize karşı, üretime dayalı, gelir dağılımında adaletin sağlandığı politikalar izlenmeli. Dış politikada Türkiye birilerinin uydusu haline gelebilecek bir ülke değil şahsiyetli bir dış politika anlayışıyla, günü birlik çıkarlarla değil uzun vadede Türkiye’nin çıkarlarına olacak irade ortay koymalı.

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ ÜZERİNDEN KUL HAKKI ÇIKIŞI: Bir sınava bin kişi girecek, bin kişi sınav için alın teri dökecek, ama sınav için siyasi yakınlığınızdan dolayı birilerinin tercihine maruz kalacaksanız, burada hak gaspı var demektir. Liyakat ve niteliğin yerine sadakatin ve itaatin esas aldığı gibi bir durum var demektir. İnancımız işi ehil olana verin der, işi yakınlarınıza verin demez. Ama ehliyet sahibi olan kişiyi değil de yandaşlığından dolayı başka kişiyi seçerseniz kul hakkına girmektir. İnancımızda ölümden sonra, Cenabı Hak der ki ‘Her şey ile gelin ama kul hakkıyla karşıma çıkmayın.’ Türkiye’de liyakatsizliğin inancımız açısından iz düşümü kul hakkıdır.

REKTÖR ATAMALARIYLA İLGİLİ ÇALIŞMA YAPILIYOR: Saadet Partisi olarak rektör atamalarıyla ilgili çalışma yapıyoruz, önümüzdeki günlerde paylaşacağız. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki sorunlar da bu sistemden bağımsız değildir. Meşru şekilde gösteri ve yürüyüş hakkını ortaya koyan bütün öğrencilerin düşünce özgürlüğünden yanayız. Devleti yönettiğini öğrencileri dinleyerek ortaya koyabilir, aksi halde kendisine laf söyleyen herkese ‘terörist’ yaftası vurmaya çalıştığı sürece Türkiye sorunlardan kurtulmaz.

SAADET PARTİSİNİ SOSYAL MEDYA ÇALIŞMALARI: Sosyal medya çalışmalarının arkasında gizli ve derin bir güç var. Kimdir bu gizli ve derin güç? Saadet Partisi’nin geçleridir. Medya ambargosu içinde muhalefet eden Saadet Partisi açısından sosyal medya önemli bir güç olmuştur. Saadet Partisi’nin son dönemdeki çalışmalarıyla ilgili oluşturduğu imajın arkasında Sayın Temel Karamollaoğlu’nun motive eden ve destekleyen yaklaşımları var.   (ANKA)