Siyasette gündem sıcak...

“128 milyar dolar nerede?” sorusu hâlâ cevap bekliyor. Bir yandan da erken seçim olup olmayacağı tartışılıyor. 

İktidar kanadı her ne kadar seçimlerin 2023’te yapılacağını belirtse de, muhalefetin iddiası kısa bir süre sonra erken seçime gidileceği yönünde. 

Sol Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen ile toplumun yaşadığı krizleri, 128 milyar dolar meselesini, erken seçim söz konusu olursa parti olarak nasıl davranacaklarını, Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayı düşünüp düşünmediklerini, kuruldukları günden bu yana parti olarak örgütlenme sürecinin nasıl ilerlediğini konuştuk.


Polemikhaber yayınında konuşan Önder İşleyen şu tespitlerde bulundu:

*Bazı gerçekler açık bir şekilde ortada. “128 milyar dolar nerede?” sorusuna tatmin edici bir yanıt yok.  Bir tarafta patatese soğana muhtaç edilmiş milyonlar var. Bir tarafta da dolar yükselirken ya da düşerken, faiz yükselirken ya da düşerken salgında her koşulda kazanan, kasasını dolduranlar oldu. 

*İktidar yandaşları var, sermayedarlar var, patronlar var. Bugün sofrasından tok kalkan, ay sonunu borçsuz getirebilen, iş bulabilen, güvenceli çalışabilen, yarınına umutla bakabilen insanın neredeyse kalmadığı bir ülke tablosuyla karşı karşıyayız. 

*Bu ülkenin birikimlerine bir avuç insan el koymuş durumda. Dolayısıyla da emeğiyle geçinenlerin, üretenlerin bütün birikimleri ceplerinden alınarak buraya doğru transfer ediliyor. Bu böyle bir düzende yaşıyoruz.

*Bir isyan noktasındayız. Kime dokunsak bu düzenin ne berbat bir durumda olduğunu çarpıcı bir şekilde ifade ediyorlar. Yani öyle bir düzen ki düşünün kimse evinden huzurla çıkmıyor, kimse doğalgazını yakarken kafası rahat yakamıyor. 

*Yanıt aranan soru şu, buradan nasıl kurtulacağız? Bunun yolu nedir? Bunu nasıl başaracağız? 

*Bizim cevabımız şu; Bir kere Türkiye'nin bu iktidardan acil bir şekilde kurtulması gerekiyor. Bütün ilericilerin, emekçilerin, işçilerin, hepimizin ortak sorumluluğu Türkiye'yi bu iktidardan kurtarmak. Bunun için mücadele etmek. Ama bunun nasıl olacağı meselesi de önemli. 

*Yani bugünkü düzen yerine ne konulacak? Muhalefette de bir konforu oluştu aslında. İnsanların her gün yaşadığı şeyi bir kez daha teşhir etmek. Yani Türkiye'de yoksulluk var, Türkiye'de açlık var. Bunu insanlar yaşıyor ve her gün bunu tekrar tekrar söylemenin değil, bunu çözmek için ne yapacağımızla ilgili bir mesele var. Çözüm geliştiren bir devrimciliğe Türkiye'nin ihtiyacı var. 

*Muhalefetin çokça ifade ettiği gibi “Türkiye parlamenter sisteme dönerse sorunlarımız çözülür” diye ifade edilen şeyin kendisi bir çözüm değil. Türkiye'nin ekonomisi bir krizde. Şimdi sağlık krizi yaşıyoruz. 

*300’ün üzerinde insanımız ölüyor her gün. Buralara dair bir politikayı geliştirmek lazım. Türkiye'de muhalefet gerçek manada bu düzenin köklü bir eleştirisine dayanmıyorsa, onu sorgulamıyorsa ve onun değiştirilmesi doğrultusunda köklü bir hedefi yoksa bugünkünden çok farklı olmayacaktır geleceğimiz. 

*Belki o yüzden hem Dünya'da hem Türkiye'de solun yükseldiği bir döneme girdik. Yani buradan çıkışın soldan, sosyalizmden başka bir yolu olmadığını açık ifade etmemiz lazım. Paranın padişahlığının geçtiği bir yerde, çözüm mutlaka bu padişahlığa son vermekten geçecek. 

*Yani birileri sağlığımız üzerinden para kazanıyorsa, insanlar yatacak hastane bulamazken özel hastane patronları kârlarını arttırmaya devam ediyorsa bunun değiştirilmesi lazım. En az 6 milyon çocuk eğitime erişemiyorsa, interneti ve tableti yoksa bunun değiştirilmesi gerekir. 

*Dolayısıyla düzenin aslında bir eleştirisine ve çözümü burada aramaya dönük bir mücadele sürecine ihtiyacımız var. 

*Biraz bu yorgun bir toplumuz. Sağ politikacılar ve onların türevleri Türkiye’yi yordu. Şimdi anketler, araştırmalar yapılıyor. Hep karşımıza çıkan şey şu, insanlar bu iktidardan bıktı ve değişmesini istiyor. Ama insanlar muhalefetin de sorunlarını çözebileceğine güvenmiyor. 

*Güvensizler diyebileceğimiz geniş bir kitle var. Özellikle gençler bunun için de çok önemli bir yer tutuyor. 30 yıldır yıldır tarihin sonunu ilan edenlerin, özelleştirmelerin, piyasacılığın bütün sorunlarımızı çözebileceğini söyleyenlerin dönemi kapanıyor. 

*Solu bir seçenek haline getirmek Türkiye'nin gerçek çıkış kapısını aralamanın yolu olacak diye düşünüyorum.  Sol Parti, bir çağrı olarak ortaya çıktı. Biz halen tamamlanmış bir parti olarak kendimizi görmüyoruz.  Gerçek kuruluş sürecini pandemi kısıtlılıkları nedeniyle gerçekleştiremedik. Toplumda da çok geniş bir sol potansiyel var. Bunlar ciddi manada örgütsüz. Dolayısıyla Sol Parti, bunu örgütlemeye dönük bir çağrı olarak ortaya çıktı. Bütün kısıtlılıklara rağmen Türkiye'nin 50’ye yakın ilinde örgütlenmiş binlerce yeni arkadaşımızın bu yürüyüşe katıldığı bir süreci geçirdik. Bu manada hedeflerimizin bir kısmına ulaştık diyebilirim. 

*Sol Parti siyasetin bütün düzlemlerinde etkin bir pozisyon alacak. Önümüzdeki süreçte erken ya da 2023’te yapılacak seçim başat noktası. Cumhurbaşkanlığı seçimleri olacak ve bunun da başarı noktası bugünkü var olan iktidarın yenilgiye uğratılması… Sol Parti burada bir pozisyon alacak. Biz Millet İttifakı olarak ifade edilen bloğun da bir parçası olmayacağız. 

HDP'NİN ÜÇÜNCÜ SEÇENEK ÖNERİSİ

*HDP'nin ifade ettiği bir üçüncü seçenek konusunu da açıkça yanıtlamamız gerekir. HDP, izlediği politikalarla ağırlıkla Millet İttifakı'nın ifade ettiği eksende birleşmiş durumda. Türkiye’nin bu iktidardan çıkış yolu için önerdikleri çözümler ağırlıkla burjuva siyaset düzlemindeki çözümler. Dolayısıyla burada açılacak bir taktik pencerenin de politik olarak çok bir farklılığı ifade etmeyeceğini ifade etmemiz gerekir. Ayrıca biz Türkiye solunun kendi bağımsız bir kuvvet olarak ortaya çıkmadığı sürece Türkiye'nin temel meselelerindeki çözümsüzlüğün devam edeceğini düşünüyoruz. Bu bakımdan da solun Kürt hareketi etrafında birleşerek, onun politikaları etrafında birleşerek başarılı olamayacağını da düşünüyoruz. O yüzden esas olarak sol, sosyalist bir eksenin güçlendirilmesi ve büyütülmesini temel alan bir mücadeleyi seçim sürecine de taşıyacağız. 

*Cumhurbaşkanlığı adaylığı konuları dahil olmak üzere bütün bu diğer konularsa biraz hangi koşullarda seçime gireceğimizle ilgili bir mesele… O koşullar oluştuğunda biz de kendi kurullarımızda bu tartışmayı yaparak, nihai kararı vereceğiz. Bir görevimiz var. Seçim tartışması yaparken özellikle muhalefetin “Seçim gelecek ve o gün her şeyi çözeceğiz” anlayışı var. Seçimlere kadar biraz toplumu da pasifize etmeye yönelik bir politika izliyorlar. Bu yenilgiye yol açar. Çoğunluk gücünü kaybetmiş ve tel tel dökülen bir iktidar var. Bu iktidarı başarılı olabilmesinin bir tane yolu var. O da muhalefetin bütün toplumu da pasifize ederek seçime kadar beklemesi. Çünkü iktidardakiler öyle seçim gelsin diye beklemiyorlar. Onun taşlarını şimdiden döşemeye başladılar. Geçtiğimiz seçim deneyimlerimiz de var. Nasıl seçim sonuçlarını hileyle önceden tayin etmeye dönük adımlar attıklarını da biliyoruz. O yüzden bugün kora kor toplumsal mücadelenin örgütlenmesi, toplumun örgütlü hale getirilmesi gerekir. O seferber olduğu noktada seçimde de kazanmak mümkün olabilir. 

*Örgütlü bir toplum, örgütlü bir toplumsal seferberlik yaratılamazsa, bugünkü halkın acil sorunlarına karşı etkin mücadele edilemezse her mesele yapay gündem her mesele iktidara yarar diye toplumu bütünüyle pasifize etmeye yönelik bir siyaset, iktidara kazandırır. O yüzden biz kendi sorumluluğumuzu da burada bir örgütlü toplum yaratma ve örgütlü bir toplumsal seferberliği inşa etme noktasında bir sorumluluk olarak tanımlıyoruz. Bunu hayata geçirmek için mücadele ediyoruz.