İşte Economist'in Türkiye analizi...


Ekim ayı sonlarında Türkiye'nin üçüncü büyük şehrini olan İzmir’i vuran depremle dümdüz edilmiş bir apartmanın korkunç kalıntıları. İnsanlar, yıkılmayı bekleyen, çatlaklarla dolu olan binalardan mobilya ve mutfak malzemelerini kurtarıyor. 

Birkaç yüz metre ötede, afetin evsiz bıraktığı sığınağın dışında, boşanmış öğretmen Meryem ve iki çocuğu eşyalarını bir kamyonete koyuyorlar. 

Meryem’in evi ayakta ama o kadar çok hasarlı ki geri dönmeyi reddediyor.

Depremin yol açtığı tsunamide boğulan bir kadın da dahil olmak üzere 6.9 büyüklüğündeki depremde en az 116 kişi öldü. Kurtarma ekipleri ülkenin her yerinden akın etti. Binlerce insan gönüllü bir şekilde kan verdi. 

Yerel işletmeler hayatta kalanlara yiyecek dağıttı. Yorgun işçiler, arama kurtarmanın üçüncü günü, üç yaşındaki bir kızı enkazı altından çıkardılar. Bir gün sonra başka bir bebeği daha kurtardılar.

NÜFUSUN YÜZDE 70’İ DEPREM BÖLGESİNDE YAŞIYOR

Büyük fay hatlarının geçiş noktası olan Türkiye, yalnızca bu yıl dört ölümcül deprem ve son 120 yılda 7 veya üzerinde ölçülen 18 sarsıntı gördü. Nüfusun yüzde 70'i sismik bölgelerde yaşıyor. 

Ancak afetlere müdahale artık Türkiye için ciddi bir sorun değil. Türkiye Deprem Vakfı başkanı Mustafa Erdik, yaklaşık 10 milyon binanın yüzde 20-25'inin mevcut depremden korunma standartlarını karşılamadığını söylüyor. ancak bazı araştırmacıların söylediği rakam
daha fazla.

İSTANBUL DEPREMİNE DİKKAT

Asıl risk, 15 milyondan fazla insanın yaşadığı İstanbul'da bulunuyor çünkü şehrin konut stokunun yaklaşık yüzde 70'i 2000 öncesine ait. Yirmi yıl önce, 7,6 büyüklüğünde gerçekleşen Gölcük depremi en az 17 bin kişiyi öldürdü. Bazı bilim adamları, bu bölgede yeni bir deprem
olasılığını önümüzdeki 30 yıl içinde yüzde 40'a kadar çıkardı. Yerel planlama ajansının yakın tarihli bir araştırmasına göre, benzer büyüklükteki başka bir deprem 48 bin binayı yıkacak, 194 bin binaya zarar verecek ve 120 milyar liralık hasara neden olacak. İstanbul, Türkiye’nin
GSYH’nın üçte birini oluşturduğu için, uzun vadeli ekonomik hasar ciddi olabilir.

YETMEZ AMA EVET

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümeti gelecekteki depremlerin etkisini azaltmak için adımlar attı. 2012'de bir "kentsel dönüşüm" programının başlatılmasından bu yana 500 binden fazla yetersiz bina yıkıldı veya yenilendi. Kısmen Dünya Bankası tarafından
finanse edilen bir program kapsamında, hükümet İstanbul'daki bin 2 yüzden fazla okul ve hastaneyi depreme dayanıklı hale getirdi. Boğaz üzerinde yeni bir köprü ve bir denizaltı tüneli de dahil olmak üzere bir dizi yeni altyapı projesi, büyük depremlere dayanacak şekilde tasarlandı. Türkiye’de ev sahiplerinin yüzde 56'sından fazlasının deprem sigortası var. Bu oran dünyanın en yükseklerinden biri.

İNŞAAT ÇILGINLIĞI PARKLARI YUTTU

Ancak Türkiye bir adım ileri, bir adım geri atıyor gibi gözüküyor. Eleştirmenler, kentsel dönüşümün hükümete yakın şirketleri zenginleştirdiğini, çevresel endişeleri göz ardı ettiğini söylüyor. 

İstanbul Teknik Üniversitesi jeologlarından Naci Görür, "Bu çok iyi bir programdı" diyor ve "Ancak bunu, en fazla kar elde edebilecekleri mahallelere öncelik veren geliştiricilere teslim ettiler" şeklinde ekliyor. 

Erdoğan döneminde Türkiye ekonomisine yön veren inşaat çılgınlığı, açık alanları ve parkları yuttu. Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu'na göre, 1999 depreminden sonra İstanbul'da belirlenen 470 toplanma alanından sadece 77'si kaldı.

Hükümet, iki yıl önce seçim vaadi diye ruhsatsız inşaatlar için af ilan etti. Proje, Türkiye çapında 7 milyondan fazla mülk sahibine fayda sağladı. Bunlardan biri İstanbul'da geçen yılın başlarında kendi kendine çökerek 21 kişinin ölümüne neden olan bir apartman binasıydı.

 

Çeviri: İsmail Cömert