Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının önlenmesi konusunda Türkiye’nin BM ve OECD anlaşmalarına uyumu gerekçe gösterilerek iktidar partileri tarafından TBMM gündemine getirilen kanunun görüşmeleri TBMM Adalet Komisyonu’nda tamamlandı.

Komisyon görüşmelerinde konuşan Çakırözer, terörle mücadele gerekçesiyle açılan soruşturmalarda mahkeme karar olmaksızın dernek yöneticilerinin İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınması ve yerlerine kayyum atanmasının önünün açılacağını vurguladı.

Çakırözer şunları söyledi:

*Bu anayasayla güvence altına alınan örgütlenme hakkına, sivil toplum hak ve özgürlüklerine, masuniyet karinesine de aykırı. Bir yandan ‘Hukuk reformu yapacağız, bizim yerimiz Avrupa’ diyoruz. Bir yandan tam üyesi olmak istediğimiz AB standartlarından geri gidiyoruz. Sivil toplumun faaliyetlerini kısıtlayarak atacağınız hiçbir adım reform olmaz. Kanun bu hâliyle hem Türkiye’de hem de uluslararası toplumda arzu ettiğimiz olumlu etkiyi değil, tam tersini olumsuz değerlendirmeleri artıracaktır.

*Bunlara uymayın deme lüksümüz yok. Ama bakıyoruz önümüze gelen bu metinde yolsuzlukla mücadele, şeffaflık anlamında atmamız gereken diğer önerilerin hiçbiri yok. Bu teklifte 43 madde var. Sadece 6’sı kitlesel imha silahlarının finansmanını önlemeye yönelik. Ama derneklerin faaliyetlerini kısmak, sivil toplumu susturmak için getirilen madde sayısı daha fazla. Yani hedefiniz aslında kitle imha silahları değil, hepimizin insan haklarını savunmak için çalışan dernekler ve sivil toplum örgütleri.

*Kendi değiştirmekle övündüğünüz dernekler yasasını geri getiriyorsunuz. Hem de sivil topluma yönelik daha ağır kısıtlamalarla. Bugün temel hak ve özgürlüklerimizi savunan insan hakları savunucularını, basın özgürlüğü, kadın hakları, çevre, LGBT hakları savunucularını kendi iktidarınız karşısında risk olarak görüyor olabilirsiniz. Ama gün olur devran döner. İktidar değişir. Buradaki yetkiler farklı bir iktidar döneminde hangi derneklere karşı kullanılabileceğini bilemezsiniz. Sivil toplum alanında faaliyet gösteren Kadem gibi, MazlumDer gibi muhafazakar örgütler de var. Böylesine sınırsız bir yetkinin bir kişiye verilmesi sakıncalıdır. Geçmişte kendinize yakın hissettiğiniz dernek ve sivil toplum örgütlerinin gördüğü baskılardan şikayet ederdiniz. Şimdi daha ağır baskı ve kısıtlamaları siz getiriyorsunuz. Bu teklif ile dernekçiliği teşvik eden değil insanları dernekten uzaklaştıran, insanların yurtdışından fon aldığında o fonları kullanımını engelleyecek düzenlemeleri hayatan geçirmek istiyorsunuz.

DERNEKLER SUSARSA...

*On yıllardır böyle, siz iktidardayken de böyle. Sizden öncekiler iktidardayken, siz muhalefetteyken de böyleydi. O dernekler olmasaydı Türkiye’de bir sürü hak ihlali ortaya çıkamayacaktı. Çünkü her şey, ‘bu güvenliktir, bu tabudur’ kılıfı altında örtülüyordu. Hâlâ örtülmekte olan birçok şey var. Onun için bunların önüne hep birlikte geçmeliyiz. Asıl amaç olan, bizim dünyayla, uluslararası kamuoyuyla, işte ‘Mali Eylem Görev Gücü’ diyoruz, ‘Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları’ diyoruz, onlarla uyumluluğumuzu artıracak bir kanun çıkarmamızdır”

*Türkiye’deki yüzlerce spor kulüplerinin büyüğünden küçüğüne kadar her biri birer dernek. TÜSİAD dediğimiz organizasyon aslında bir dernek. Şimdi bu derneklerin faaliyetlerini kısıtlayacak bu tür antidemokratik düzenlemelerin getirilmesi, gerçekten Türkiye’de sivil toplumun, dernekçiliğin gelişmesi açısından zararlı sonuçlar doğuracaktır. Yol yakınken gelin hak ve özgürlükleri kısıtlayacak düzenlemeleri bu kanun teklifinden çıkaralım. Ondan sonra gerçek amacına uygun olarak kile imha silahlarının önlenmesi ile ilgili maddeleri hep birlikte Meclis’ten geçirelim.

ÖZGÜRLÜKLER SIRALAMAMIZ GERİYE GİDECEK

*Türkiye dünyada insani özgürlükler sıralamasında 162 ülke arasında 119’uncu. Hukukun üstünlüğü bağlamında 128 ülke arasında 107’nci. Bu kanun bu hâliyle geçerse bu istatistikler düzelmeyecek, tam tersine geriye gidecektir. O zaman gelin bir daha düşünelim ve bu kanunu Meclis’ten düzgün geçirelim.