Siyaset cesaret işidir.
İçişleri bakanı İstanbul Büyük Şehir belediyesinde 500 civarında terörist çalışıyor, dedi.
Aynı içişleri bakanına göre dağdaki terörist sayısı 70 civarındaydı. Anlaşılan o ki dağda ve şehirde yaşayan yüzlerce terörist evraklarını hazırlayıp, devletin bizzat verdiği Savcılık temiz ( Sabıkası yoktur) belgesini alıp İstanbul Büyük Şehir Belediyesine iş başvurusunda bulundu. Belediye yönetimi hatta bizzat Ekrem İmamoğlu onları işe almış gibi bir yaygara koparıldı.
Deli saçması iddialarla İBB yönetimi baskıya alındı.
Kara propaganda kanalları devreye sokuldu, müfettişler görevlendirildi vesaire.
İBB yönetimi bu kuşatma ve baskı karşısında savunmaya çekildi.Savunma makamı elbette önemliydi ancak sadece defansa çekilerek karşılaşmayı kazanamazsınız.
İçişleri bakanlığı zaten iddialarının doğru olmadığını biliyordu. 
Bu bir plandı. Korku, telaş, savunma iklimi yaratıp “kayyum atarız” kılıcını sallandırdı.
Peki sonuç ne oldu aylar geçmesine rağmen?
İddia edilen 500  terörist hala yakalanmadı(!)soruşturma bir yere varmadı, gündem çoktan değişti ancak çok ciddi başka bir gelişme yaşandı.
İBB ve CHPli ilçe belediyeleri eski defterleri açtılar ve haklarında hukukun herhangi hüküm vermediği ve çoğunluğu SOLcu, demokrat çalışanlarına polis fişlemelerine dayanarak iş feshi gündeme getirdiler. Mahkeme kararı esas alınmadan istihbarat bilgileriyle insanlar işlerinden oldular.Bir çok çalışan hakkında soruşturma başlatıldı.
İçişleri bakanlığı İBBde 500 terörist olmayacağını kendi adı gibi biliyordu. 
Amaç İBB yönetimini sindirmek, tedirgin etmek, çalışma uyumunu bozmak, enerjisini boş işlere harcatmaktı ve başardı.
Ne dedik?
Siyaset cesaret işidir. 

İstanbulun orta yerinde bir kentsel dönüşüm konusu var. 1960 yıllarda kurulan Tozkoparan mahallesi hedefte. Ellerinde tapuları olan mahalle sakinleri uzun zamandır direniyor, mahkemeden mahkemeye koşuyor.Saldırı çeşitli biçimlerde devam ediyor.İnsanların elektriği, suyu, doğal gazı kesiliyor. Yasa masa deniyor ancak  herkes  biliyorki mesele dönüşüm değil, RANT.
Bütün bunlar yaşanırken İstanbulun şehr-i emiri ortada hiç yok.
Neden?
Yine aynı şekilde bugünlerde yine gönülsüz, rıza alınmadan bir dönüşüm zorbalığı daha yaşanıyor. Bu defa hedef Okmeydanı fetih mahallesi. İnsanlar direniyor, feryat ediyor. 
Direnişten kasabanın sağır balıkçısının dahi haberi oldu kısa sürede ancak İstanbulun şehr-i emiri yine ortada yok.

Siyaset vicdan işidir.
Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizi yaşanıyor. Orta sınıf hızla çöküyor. Fiyatlar uçuyor. Çocuklar yetersiz besleniyor, insanlar marketten ne satın alacağını bilemez hale gelmiş, yetişmiş insanlar, pırıl pırıl gençler tabur tabur ülkeyi terk ediyor veya ülkeyi terk etmek için plan yapıyor.
Böyle bir durumda CHPnin kadrolu vekillerinden ikisi düğün yapıyorlar.
Nerede?
5 yıldızlı otelde.
Mutluluk resimlerine bakıyoruz bir çok CHP yönetcisi kadrajda.
Ertesi gün gidip halka yoksulluk anlatacaklar bu vekiller öyle mi?
Yetmiyor bu damat vekillerden birinin eski eşi özel bir konuşmayı kayda alıyor ve bu kayıt sosyal medyaya sızıyor.
Yoksulluğu bitireceğiz diyen partinin vekilinin özel ve lüks hayatı ülke gündemi haline geliyor.
Ne dedik?
Siyaset vicdan işidir.
Koca ülke çapsızlığın, kalitesizliğin, koltuk sevdasının, umursamazlığın, adam sendeciliğin, KÖTÜlüğün elinde rehin kaldı.
AK Parti hala yüzde 30 civarı oy alıyor bir çok ankette.
Bunca yoksulluğa rağmen nasıl oluyor bu iş diye sormasın kimse.
Halkımız her şeyi görüyor, ölçüyor,biçiyor.
AK Parti'den iyi olduğunu, sözlerinin sahici olduğunu, doğruları savunduğunu bizzat pratiğinle göstereceksin ki, büyük kitleleri ikna edebilesin.
Dinci gözükerek, sağcı gözükerek, şişkin egonla iktidar olamazsın, olsan da AK Parti'den farkın olmaz. Ee ne anladık bu işten?
Siyaset ilkedir, samimiyettir, sözdür, umuttur.
Önce bunu bileceksiniz!