Geçen hafta, üç saldırıda 11 İsrailli sivil hayatını kaybetti. Saldırılar, İsrailliler arasında daha fazla şiddet olasılığına ilişkin korkuları artırdı ve polisin alarma geçmesine neden oldu. Bu arada Filistinliler, saldırıların ardından ağır bir tutuklama kampanyası ve aşırı sağ grupların misilleme tehditlerinin hedefi oldu.

SALDIRILAR NASIL GELİŞTİ?

22 Mart'ta İsrail'in güneyindeki Beersheeba'da bir Filistinli İsrail vatandaşı, şüpheli bir bıçaklı ve araba çarpmalı saldırıda dört kişiyi öldürdü. Fail, olay yerinde bir otobüs şoförü tarafından vuruldu.

Beş gün sonra, iki Filistinli silahlı kişi, İsrail şehri Hadera'da iki İsrailli polis memurunu öldürdü ve birkaç kişiyi yaraladı. Salı günü gerçekleşen son saldırıda, silahlı bir adam Tel Aviv'in banliyölerinde bir silahlı çatışmada beş kişiyi öldürdü. 27 yaşındaki Diya Hamarshah olarak tanımlanan saldırgan, daha sonra polis tarafından vurularak öldürüldü.

İSRAİLLİLER NASIL TEPKİ VERDİ?

Bazı İsrailliler, cinayetlerinin kendilerine ülke genelinde intihar bombacılarının ve silahların ateşlendiği İkinci İntifada yıllarını (2000-2005) hatırlattığını söylediler. Salı günkü saldırının gerçekleştiği yerin yakınında yaşayan ve adını vermemeyi tercih eden bir Bnei Brek sakini, Middle East Eye'a verdiği demeçte, olayın kendisini korkuttuğunu ve üzgün olduğunu söyleyerek, "Kendimi güvende hissetmiyorum. Bunun bu kadar yakınımızda olduğuna inanamıyorum. İsrail'de bir gelecek olduğunu düşünmüyorum. Saat geri dönüyor. Hiç ümidim yok" dedi.

Saldırıdan kısa bir süre sonra, çok sayıda İsrailli olay yerinde toplandı ve burada "Araplara ölüm" de dahil olmak üzere Filistin karşıtı sloganlar attıkları duyuldu. Bazıları İsrail Başbakanı Naftali Bennett'i istifaya çağırdı. Yerleşimciler işgal altındaki Batı Şeria'da Filistinlilere saldırdı, mülklere zarar verdi ve araçları ateşe verdi. İsrail içinde, aşırı sağcı silahlı bir milis, geçen hafta üyelerini herhangi bir saldırıya karşı kendilerini savunmak için seferber etmeye başladığını söyledi.

Bennett, İsrail'in saldırıların ardından "kanlı bir Arap terörü dalgasıyla karşı karşıya olduğunu" söyledi ve Salı gecesi güvenlik durumunu değerlendirmek için Savunma Bakanı Benny Gantz ve diğer güvenlik yetkilileriyle bir güvenlik toplantısı düzenledi.

İsrail polisinden yapılan açıklamada, alarm seviyesinin geçen yıl Mayıs ayından bu yana en yüksek seviyeye çıkarıldığı duyuruldu. Yerel kaynaklara göre, İsrail güçleri Pazar günü Hadera saldırganlarına ev sahipliği yapan Umm al-Fahm köyüne baskın düzenledi. Tipik olarak, İsrail güçleri saldırıların ardından bölgeleri kapatıyor ve Filistin kasabalarını sıkıştırıyor; bu taktik, insan hakları grupları tarafından bir toplu cezalandırma biçimi olarak uzun süredir kınanıyor.

İsrail güçleri şimdiye kadar gece düzenlediği baskınlarda 17 Filistin vatandaşını tutukladı, ancak bu sayının artması muhtemel. İsrail ordusu, yoğun polis mevcudiyetinin yanı sıra, İsrail'i işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nden ayıran sınırlara da takviye kuvvetler gönderdiğini söyledi.

FİLİSTİNLİLER NASIL TEPKİ VERDİ?

İsrail güçlerinin misillemesinden endişe duyduklarını söyleyen Filistinliler arasında artan bir endişe var. Umm al-Fahm’deki Filistinliler Pazar günü yapılan protestolardaki saldırıları kınadı.

Yüksek Arap İzleme Komitesi Başkanı Mohammed Barakeh, gösterilerin "zor atmosfere ve kan dökülmesine" rağmen devam edeceğini duyurdu. Haaretz'e konuşan bir komite üyesi, saldırganların "gündemi belirlemesine" izin vermeyeceklerini söyledi. Barakeh, “Saldırıları kınıyoruz, saldırganlar sadece masum insanlara zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda Ramazan öncesi Arap vatandaşlarına yönelik kışkırtmaya da benzin döküyorlar” dedi.

Filistin lideri Mahmud Abbas, saldırıları kınayarak, "Filistinli ve İsrailli sivillerin öldürülmesi, Ramazan arifesinde istikrara ulaşmaya çalıştığımız bir dönemde yalnızca durumun daha da kötüleşmesine yol açacaktır" dedi.

BUNDAN SONRA NE OLACAK?

Ortam gergin. Filistinliler beklemede, İsrailli aşırı sağ gruplar örgütleniyor ve Mayıs ayaklanmasının yıldönümü hızla yaklaşıyor. İsrail makamları daha önce, polis tarafından korunan yerleşimcilerin Ramazan ayına denk gelecek Hamursuz Bayramı sırasında toplu halde Mescid-i Aksa'ya girmelerine izin vereceklerini açıklamıştı.

İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yaptığı baskınlar, Filistinliler tarafından, özellikle de Ramazan ayında oldukça kışkırtıcı olarak görülüyor. Birçoğu, bu tür baskınların gerilimi artıracağı konusunda uyardı.

Geçtiğimiz yılın Ramazan ayında İsrail, yerleşimcilere yol açmak için Filistinli aileleri Şeyh Cerrah bölgesinden kovmaya çalıştığında ve polis Mescid-i Aksa'nın avlularında ibadet edenlere saldırdığında şiddet tavan yapmıştı. Bu, işgal altındaki Batı Şeria'da ve İsrail içindeki Filistin topluluğunda yaygın protestolara yol açtı ve Gazze'deki silahlı gruplardan ateşlenen roketler, İsrail'in kuşatması altındaki bölgelerde geniş çaplı askeri operasyonunu tetiklemişti. (Middle East Eye)