Kalbin ve Cüzdanın Arasında Sıkışan Ruhlar: Ambivalans Çağında Yaşamak

Abone Ol

Bir kafede oturuyorsun. Karşında sevdiğin biri… Gözlerinin içi gülüyor ama senin içinde bir uğultu. Hem onunla kalmak istiyorsun hem kaçmak. Hem geleceği onunla kurmak istiyorsun hem özgürlüğünü kaybetmekten korkuyorsun. İşte bu çelişki: ambivalans.

Bu çağda insanın en büyük savaşı artık dışarıda değil, içeride. Kalbimiz bir yana, aklımız başka bir yana çekiyor bizi. Bir yanda aşkla dolu bir hayat hayal ediyoruz, diğer yanda maddi kaygılarla yoğrulmuş bir gelecek planı. Özgür olmak istiyoruz ama yalnız kalmaktan da korkuyoruz. Seviyoruz ama aynı zamanda kaybetmekten korktuğumuz için sevdiğimiz kişiye mesafe koyuyoruz.

Örneğin, Ayşe’yi düşün. Genç bir kadın, üniversiteyi bitirmiş, hayalleri var. Ama ailesi ona diyor ki: “Kızım sigortalı bir iş bul, evlen, düzenli bir hayat kur.” O ise gitar çalıp dünyayı gezmek istiyor. Bir gün sahne hayalini kovalamak için bavulunu topluyor, ertesi günse kira ve kredi kartı borcu aklına geliyor. Kalbiyle aklı arasında gidip geliyor. Hem özgür ruhu yaşasın istiyor hem de başını bir yastığa koymak.

Bu onun suçu değil. Bu çağın insanı iki uç arasında gerilmiş bir ipte cambazlık yapıyor.

Ambivalans, yalnızca bireysel değil, toplumsal da bir yara. Bugün birçok insan, evlilik ile kariyer, aşk ile mantık, özgürlük ile sorumluluk, maddiyat ile maneviyat arasında sıkışmış durumda. Her seçim bir diğerinin kaybı gibi geliyor. Ne zaman kalpten bir karar alsak, cüzdan konuşuyor. Ne zaman mantıkla bir yol seçsek, gece yatağımızda kalbimiz ağlıyor.

Bu çelişkiler insanı yorar. Ama bil ki ambivalans zayıflık değil; bir şeyleri gerçekten önemsediğinin işaretidir. Umursamayan insanlar çelişki yaşamaz. Sorgulayan, derin düşünen, hem kendini hem başkasını düşünen insanlar yaşar bu çatışmayı.

Peki ne yapmak gerek?

Belki de hayatın sırrı her şeyden birazını bırakabilmekte. Ne tamamen kalpten vazgeçmek, ne bütünüyle akla teslim olmak… Ne aşkı bastırmak ne de mantığı boğmak. Bir denge, bir “evet ama” hali…

Çünkü insan bu hayatta bazen hem sevmek ister hem gitmek. Hem kazanmak ister hem kaçmak. Ve belki de en çok da bu yüzden güzeldir.

Çünkü çelişki varsa, orada hâlâ bir yaşam çabası vardır.