"Başka çeşmelerden doldurmuşsun tasını
Söylediğin türküler, bizim türküler değil
Yüreğinde acı yok, nakış yok bizden
Rüzgarlar rahmetini kesmeden yavaş yavaş,
İnsanlar selamını esirgemeden
Çek git aramızdan..."
                                          Y. B. Bakiler

Emperyalizm, bir ülkeyi işgal etmek istediğinde,  öncelikle o ülkenin düşünen, duyan beyinlerini,  vicdan seslerini hedef alır; önce bu nitelikli beşeri sermayeyi kendi tarafına çekmek ister, satın almaya, taraftar kılmaya çalışır,  bunları beceremeyince tehditler ve şantajlarla susturmayı dener... Devşirme çalışmaları sonuçsuz kalınca da bu insanların yolunu zindanlara düşürür, dar ağaçlarına yöneltir ya da kurşunlara, suikastlı bombalara hedef kılar... Çünkü bir ülkenin aydınları, düşünen beyinleri, duyan vicdanları; o ülkenin gercek servetleri, direnç noktaları ve savunma kaleleridir. Bu hazineler yağmalanmadan, zihin ve gönül orduları yok edilmeden, o ülke işgal edilemez.

Türkiye'nin son 80 yıldır yaşadığı 10'ar yıllık travmalar, suikastler, toplu kıyımlar, kışkırtmalar ve darbelerin tamamı; üretilmiş sorunlarla  milletimizin hayatına kast etmek isteyen güçlerin ihanet kurgularıdır. Bu yüzden emperyalizm,  “Our Boys” gibi şirince isimler koydukları takımı, çok sever; devşirir, besler, büyütür, alkışlar ve üst makamlara taşır. Bu bukelemun mankurt takımı ile kendilerinin burnu bile kanamadan istediği bütün kanlı/kansız operasyonları, darbeleri gerçekleştirebilir ve ülkeleri tarumar edebilirler.

Türkiye, tarihi misyonu, insan kaynağı ve sahip olduğu yüksek insani değerler itibariyle   emperyalizmin ve sömürünün önündeki en büyük engeldir  Zira Türkiye, verdiği bağımsızlık mücadelesi ile dünyadaki emperyalizmin yenilmezlik algısını da değiştirmiştir.  Gandi'nin meşhur  "Türkler,  İngilizleri yeninceye kadar biz onları Tanrı zannediyorduk..." sözü bu durumu açıklar niteliktedir. 
 
Türkiye'yi savaşla yenemeyeceğini defalarca ve acı tecrübelerle anlayan emperyal güçler, ülkemizi içten yıkmak için projeler üretmişlerdir; kardeş kavgaları, isyanlar, ekonomik operasyonlar, askeri ambargolar ve sadık Our Boys mankurtlarının gerçekleştirikleri darbeler ile ülkemizi defalarca teslim almak istemişlerdir. Zira Türkiye Cumhuriyeti, emperyalizmin hedefindedir.

Türkiye Cumhuriyetinin özellikle 1950 yılından itibaren  her 10 yılda yaşadığı travmatik kırılmaların arkasında, “Our Boys” dedikleri ihanet  koçbaşıları vardır. Bu hain Our Boys takımı,  aynı silahla gece sağcıların, gündüz solcuların kahvelerini taratarak memleket evlatlarını birbirine düşman ediyor, kırdırıyordu.  Nitekim 12 Eylül 1980 Darbe öncesi her gün onlarca gencin katledeldiği ülkede, TBMM’ye sızan “Our Boys” takımı da 115. tur olmasına rağmen Cumhurbaşkanını seçtirmeyerek bu zihinsel işgale zemin hazırlıyordu. Bu kaotik ortamda bakanlıklar satılıyor, bakanlar rüşveti 'Kilo ile anlamam milyon dolar isterim diye kesip atıyorken; halk kuyruklarda çile dolduruyordu. 
Daha iyi bir Türkiye kurma sevdasındaki  dönemin Türkiye gençliği, sağ-sol diye kamplara ayrılıyor , biribirine düşman hale gelitirilmek için provoke eylemlerin içine atılıyordu. Aynı silahla  sabah sağdan ve akşam soldan gençlerimiz biçiliyordu.

Zira emperyalizmin en çok korkuğu şey uyanış idi ve bunu sağlayacak potansiyel güç, gençlerde mevcuttu. Bu bakımdan emperyalizmin ana hedefi, gençleri zehirlemek, mankurtlaştırmak ve birbiriyle çatıştırarak Türkiye’nin geleceğinden silmek idi. Nitekim 1970’lı yıllarda CIA’nin Türkiye şefi Paul Henze’nin ‘Our Boys’ dediği mankurtların gerçekleştirdiği 12 Eylül 1980  darbesi, diğer kıyımlar gibi memleket sevdalısı vatan evlatlarını düşünce ayırımı gözetmeksizin toplamış, aynı zindanlara tıkmıştı.  Özellikle sağdan ve soldan liderlik nosyonu taşıyan gençler ise işkencecilerin elinde veya darağaçlarında can veriyorlardı. Hülasa, Our Boys takımının kontrolündeki  Türkiye, kendi evlatlarını yiyen bir deve dönüşüyordu; gelecek potansiyeli olan, liderlik özellikleri yüksek ülke sevdalısı gençler işkence odalarında,  darağaçlarında can verirken veya ajan provakatörler tarafından hunharca katledilirken; ilerleyen dönemde yetenekksiz ve kimliksiz “Our Boys” takımından fason işadamları, üst düzey bürokratlar,  bakanlar, başbakanlar vs çıkıyor ve ülkeyi yağmalıyorlardı. Ülke sevdası olan ve bu sevda için canını ortaya koyan sağdan/soldan idealist gençler ülkenin geleceğinden silinirken; eyyamcı, vurguncu, narko hırsızlara devlet teslim ediliyordu. Kurt dumanlı günü sever sözü, tam da böylesine  virus üreten bir kaos ortamı için söylenmişti.

Güzel halkım şunu bilmelidir ki, her farklı düşünen, söyleyen genç, düşman/hain değildir; bu toprakların çocuklarından -devşirilmedikleri/mankurtlaştırılmadıkları sürece- kolay kolay hain çıkmaz. Görüşleri ne olursa olsun gençlerimizi korumalı ve onlara sahip çıkmalıyız…

Halkın iradesini yok sayan darbelere, emperyal güçlerin koç başısı ‘Our Boys mankurtlara karşı daima uyanık olmalıyız... Başka bir Türkiye yok…