Milliyet'te yer alan habere göre; geçtiğimiz günlerde ABD'li uzmanlar, kalp krizi ya da felç riski bulunan 60 yaş ve üzeri hastalara düşük doz aspirin verilmemesi konusunda uyarıda bulundu. Sebebi, aspirinin 60 yaş ve üzerinde düşük dozda bile yaşamı tehdit eden sindirim sistemi kanamaları ve ülsere yol açabilmesi. Hatta grup, kolon kanseri riski bulunanların düşük doz aspirin kullanması yönünde 2016 yılında yaptıkları tavsiyeyi de geri çekeceğini belirtti.

Bu açıklamalar sonrası gözler, pek çok kişinin ‘zararsız’ görerek ilaç sınıfına bile sokmadığı, hatta gelişigüzel şekilde kullandığı aspirin ile ilgili bilinmesi gereken gerçeklere çevrildi. Öyle ki aspirinin de bir ilaç olduğunu, faydalı etkilerinin herkes için geçerli olmadığını ve önemli yan etkilerinin olabileceğini hatırlatmak bu noktada büyük önem taşıyor.

SÖĞÜT KABUKLARINI EZİP KAYNATIYORLARDI

Aspirinin tarihçesiyle ilgili bilgi veren Biyokimya Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Ozan Emre Eyüpoğlu, “Eski dönemlerde insanlar baş ve eklem ağrılarını azaltmak, ateşi düşürmek için salix alba olarak adlandırılan söğüt ağacının kabuklarını ezer, kaynatır ve suyunu içerlerdi. Eski Mısır tabletlerinde 'ağrıyı öldüren bitki' olarak geçen söğüdün kabukları, M.Ö. 3. yüzyılda yaşayan ve modern tıbbın kurucusu sayılan Hipokrat tarafından ağrı tedavisinde kullanıldı. M.S. 40-90 yıllarında Romalı hekim Dioscorides ise söğüt kabuğunun romatizma ve gut hastalıklarının tedavisinde kullanılıp kullanılamayacağını araştırdı" ifadelerini kullandı.