İşte son olaylarla ilgili Al Jazeera’den Mariam Barghouti’nin ele aldığı çarpıcı analizden satır başları…

ABD’den beklenen sert tepkinin yerine, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın "gerilimi artıran tek taraflı adımlar" konusunda ne kadar "derinden endişelendiğini" ve hem İsrailli hem de Filistinli yetkililerin "gerilimi azaltmak için kararlı bir şekilde hareket etmeleri" gerektiğini duyduk.

ÜSTÜ KAPALI MESAJLAR

Bazı Filistinliler, ABD yasama meclisinin “ilerici” üyelerinden de daha fazlasını bekliyordu. Temsilci André Carson, "İsrail’in Filistinlileri evlerinden zorla çıkarma çabalarından son derece dehşete düştüğünü" tweetledi. 

Temsilci Marie Newman, Dışişleri Bakanlığı'nı "bu uluslararası hukuk ihlallerini derhal kınamaya" çağırdı. Temsilci Mark Pocan, "İsrail’in yaklaşık 2 bin Filistinliyi zorla yerinden etme planına ilişkin derin endişeleri" ifade eden bir mektup yazdı.

Temsilci Alexandria Ocasio-Cortez ise İsrail ordusunun eylemlerini "insanlık dışı" olarak nitelendirdi ve "ABD, Filistin haklarının korunmasında daha fazla liderlik göstermelidir" dedi.

Tüm bu ifadelerde göze çarpmayan, "işgal", "apartheid", "yerleşimci-sömürgecilik" ve "etnik temizlik" gibi Filistin'deki durumu objektif olarak değerlendiren sözler var.

TEREDDÜT IRKÇILIKTAN KAYNAKLANIYOR

Amerikalı siyasetçilerin İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin gerçekliğini gizleyen bir dil kullanmayı seçmeleri hiç de şaşırtıcı olmasa da hayal kırıklığı yaratıyor. Bu dil, uzun süredir ABD'deki güçlü İsrail lobisi tarafından İsrail sömürgeciliğini bir “çatışma çözümü ve arabuluculuk” sorunu olarak sunarak Filistin gerçekliğini aklamak için sağlamlaştırılmış ve
tasarlanmış bir dildir. Bir "çatışma" içinde yer alan iki taraf arasında bir müzakere meselesi olarak barışa odaklanarak, bu retorik işgalci ile işgal edilen arasındaki güç dengesizliğini
gizlemekte ve Filistinlilerin İsrail'in sömürgeleştirilmesi ve suçları için adalet çağrısı yapmasına neden olmaktadır.

Tüm yelpazedeki Amerikalı politikacıların bu dili kullanmaya mecbur hissetmeleri, yalnızca İsrail lobisinin ABD'de sahip olduğu önemli etkiyi değil, aynı zamanda ABD toplumunun ve hükümetinin yapısal ırkçılığını da yansıtıyor. 

Başka bir deyişle, Filistin davasına destek göstermedeki tereddüt, Amerikan siyasetinin Amerikan topraklarında güçlendirdiği ve koruduğu beyaz üstünlüğünü, ırksal hiyerarşileri ve sosyoekonomik ayrımcılığı samimiyetle kabul edememesinden kaynaklanıyor.

Amerikan siyaseti, Filistin ve diğer ilerici mücadelelerin bir parçası olan adalet, hesap verebilirlik ve eşitlik değerlerini gerçekten kucaklayamaz çünkü beyaz ayrıcalığını beslemek için tasarlanmıştır. Ve bunda, ABD İsrail'e çok benziyor: Her iki ülkede de haklarınız ve fırsatlarınız kaçınılmaz olarak ırksal veya etnik kökeniniz tarafından belirleniyor. Bu dile meydan okumak, tüm siyasi sisteme ve onun iktidar yapılarına kafa kafaya meydan okumak anlamına gelir. Ve bir Kongre üyesi için bu tehlikeli bir öneridir.

‘NEDEN ABD’DEN BEKLENTİMİZ VAR?’

Ancak Amerikalı politikacıların böylesine kafa karıştırıcı retoriğini kınıyor olsak da, Filistinliler olarak kendi algılarımız ve beklentilerimiz üzerinde de düşünmeliyiz. Neden İsrail yanlısı ABD'nin bunca yıl süren dış politikasından sonra hala Amerikalı politikacılardan farklı bir şey duyma ümidine sarılıyoruz? Neden ABD bizim için hala bir tür önem taşıyor?

Filistinli politikacıların, Amerikalı siyasetçilerin ve diğer kamuoyunun Filistin hakkında söylediklerini hâlâ çok önemsemeleri, ABD'yi hâlâ meşru barış aracısı olarak gördüklerini gösteriyor, ki bunun olmadığını defalarca kanıtladı.

Hem ABD'nin hem de Filistin'in siyasi dilindeki değişim, ancak statükoya sürekli bir meydan okuma yoluyla sağlanabilir. Ve buna kaçınılmaz olarak bir karışıklık eşlik edecek. Belki de şu anda yaşadığımız an, Kudüs'teki, ama aynı zamanda Batı Şeria ve Gazze'deki Filistinlilerin İsrail işgaliyle yüzleşmek için sokaklara döküldüğü an, değişime yol açacak.

(Al Jazeera,Çeviri: polemikhaber)