Anne adaylarının öncelikle düşüğün neden oluştuğunu bilmeleri gerekir. Gebeliklerin yaklaşık %15'i, 20. gebelik haftasından önce gebelik kaybı olarak tanımlanan düşükle sonuçlanır. Düşüklerin çoğu gebeliğin ilk 12 haftasında meydana gelir. Kayıpların çoğu, embriyonun kromozomal anormalliğinden kaynaklanır. Bununla birlikte çeşitli başka faktörler, hamileliğin devam etmemesine katkıda bulunabilir. Bazı durumlarda, genetik faktörler bir embriyonun normal şekilde gelişmesini engelleyebilir. Diğer durumlarda, rahmi etkileyen durumlar, metabolik nedenler, çevresel faktörler, enfeksiyonlar, hormonal bozukluklar ve muhtemelen pıhtılaşma bozuklukları, bir kadının hamilelik taşıma yeteneğini etkileyebilir. Bazı kadınların canlı doğum olasılığını artırmak ve düşük riskini azaltmak için tedavinin yanı sıra, kadınların bir veya iki düşük yaptıktan sonra tüp bebek tedavisine başvurmaları gerekebilir.

Tekrarlayan düşüklerin nedenleri

Gelişmekte olan bir embriyo ile ilgili genetik bir problem veya bir veya her iki ebeveyni etkileyen genetik bir durum, tekrarlayan düşüklere neden olabilir. Bazı durumlarda, ebeveynlerden biri veya her ikisinde kromozom anormalliği olabilir ve bu da embriyonun çok fazla veya çok az genetik materyale sahip olmasına neden olabilir. Karyotip analizi denen bir testle bir çiftin kromozomlarını değerlendirilebilir. Bu işleme Preimplantasyon Genetik Test (PGT) denir.

İmplantasyon süreci hormonal olarak düzenlenir ve implante edilen embriyo ile kadının rahminin (endometriyum) astarı arasında senkronize bir etkileşim gerektirir. Bu ilişkiyi değiştiren faktörler gebelik kayıplarına neden olabilir. Bir kadının yumurtlama döngüsünün ikinci yarısında yumurtalıklar tarafından üretilen progesteron hormonu, hamileliğin kurulması ve sürdürülmesi için gereklidir. 

Anatomik problemler hamilelikte düşüğe neden olabilir.

Polipler, miyomlar veya konjenital kusurlar dahil olmak üzere bir kadının rahmindeki anatomik veya yapısal problemler, hamileliğin ilerleyen dönemlerinde düşük veya komplikasyonlara neden olabilir. Bir ultrason testi (salinsonografi) veya bir X-ışını testi (histerosalpingogram veya HSG), uterusun birçok yapısal anormalliğini ortaya çıkarabilir. Bazen, ek görüntüleme çalışmaları gerekebilir. Rahimdeki birçok anormallik ameliyatla düzeltilebilir.

Endokrin sistemini etkileyen hastalıklar, özellikle nispeten hafif olanlar, düşük yapma riskini artırmıyor gibi görünmektedir. Bununla birlikte, kontrolsüz diyabet veya tiroid hastalığı da dahil olmak üzere bazı bozuklukların bir kadının düşük yapma riskini artırdığı bilinmektedir.

Kan pıhtıları oluşturma eğilimi olan trombofili, araştırmalar sonuçsuz kalsa da, hamilelikte çeşitli problemlerle ilişkili görünmektedir. Araştırma, ikinci ve üçüncü trimesterdetrombofili ile gebelikle ilgili sorunlar arasında bir bağlantı olduğunu düşündürmektedir. Bunlar, fetal büyüme sorunları, fetal ölüm, gebeliğe bağlı hipertansiyon ve plasental ayrılmayı içerir. 

Kesin olmamakla birlikte, sperm DNA fragmantasyonunun tekrarlayan gebelik kayıplarına katkıda bulunabileceğine dair son veriler vardır. Semen analizi ve özel bir sperm DNA parçalanma testi, bunun bir sorun olup olmadığını belirlemeye yardımcı olabilir. Tedavi, intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu (ICSI) ile in vitrofertilizasyonu ve bir sperm seçim cihazının kullanımını içerebilir.

Tüp bebek tedavisiyle tekrarlayan düşükler kontrol altına alınabilir!

Tekrarlayan gebelik kaybı tedavisi, test sonuçlarına bağlı olarak bir dizi seçeneği içerebilir ve dikkatli izleme ve doğum öncesi bakım, ameliyat, hormon tedavisi, antibiyotikler ve tüp bebek gibi prosedürlerin kullanımını içerebilir. Uygun tedavinin çoğu çift için hem güvenli hem de etkili olduğu kanıtlanmıştır.