Türkiye 2017 yılında tartışmaları referandum ile Başkanlık sistemine geçiş yaptı. Meclis gücünün eskisi gibi olmadığı tartışmalarının yıllardır yapıldığı yeni sistem hala tartışmaların odağında. Muhalefete göre başkanlık sistemi ile meclis artık etkili değil ve güç tek elde toplandı. İktidar ise başkanlık sistemi ile kararların daha hızlı alındığı görüşünü savunuyor.
Hızlı değişen Türkiye gündemi son dönemde erken seçim ve yeni anayasa tartışmalarına sahne oluyor. Cumhur ittifakı her ortamda yeni bir anayasanın ülke için gerekli olduğunu savunuyor. Meclisteki partilerden de yeni anayasa için destek talebinde bulunuyor. Ancak CHP yeni anayasa ile Erdoğan'ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olmasının yolunun yapılacağı görüşünü savunarak iktidara kapılarını kapatıyor.
Tartışmalar bu şekilde devam ederken Cumhurbaşkanı başdanışmanlarından Mehmet Uçum yeni anayasanın neden gerekli olduğuna dair sosyal medya hesabından yeni bir açıklamada bulundu. Uçum, 2017 yılında yapılan referandum ile kabul edilen başkanlık sisteminin hala eksik olduğunu ve tamamlanması gerektiğini, "başkanlık sistemine ilişkin eksik kalan hususların tamamlanması, geliştirilmesi gereken yönlerin düzenlenmesi ihtiyacı tartışılıyor." sözleri ile belirtti.
Uçum'un yazısı şu şekilde:
Terörsüz Türkiye yolunda tarihi adımlar bir bir atılıyor. Türkiye, birliği ve ortak geleceği için çok daha güçleneceği bir döneme giriyor. Bu dönemin en önemli hukuk reformunun yeni anayasa olacağı artık çok daha net görülüyor. Yeni anayasanın Türkiye’nin birlik içinde yükseliş dönemi için çok önemli bir dayanak olacağı anlaşılıyor. Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye’nin ilerlemesini istemeyen ve hazmedemeyen güçlerin ve çevrelerin yeni anayasayı karalama gayretleri de devam ediyor. Bu bağlamda yeni anayasa konusunda ileri sürülen gerçeğe aykırı iddiaları ele almaya devam ediyoruz. 1-) Çarpıtmalardan birisi de “mevcut anayasanın maddeleri neredeyse tamamen değişti yeni anayasaya ihtiyaç yok” iddiasıdır. 1982 Anayasasının yürürlükte 154 maddesi var. Bunların 103’ünün 58’inde hiç değişiklik olmadı, 45’inde tali değişiklikler yapıldı. Yani cari anayasanın üçte ikisi aradan geçen 43 yıla rağmen darbe ürünü olma özelliğini sürdürüyor. İlk dört maddenin esasları (devamlılık ilkesi dahil) korunacağından, yürütme ve yürürlük maddeleri de çıkınca geride kalan 97 maddenin gözden geçirilmesi, bazılarında esaslı değişiklikler yapılması, bir kısmının güncellenmesi, bir kısmının kaldırılması temel bir ihtiyaçtır. Değişiklik yapılmış 51 maddede ise elbette geliştirme ve yenileme ihtiyacı söz konusudur. Hal böyle iken "ilk dört madde hariç 1982 Anayasasının neredeyse bütün maddeleri tamamen değişti yeni anayasa hedefi gereksizdir" görüşü tam bir boş ezber ve çarpıtmadır. Özetle mevcut anayasa halen daha kapsamlı değişiklikleri gerektiren bir yapıya ve içeriğe sahiptir. Bu ihtiyaç da bundan sonra bir anayasa değişikliğiyle değil ancak yeni bir anayasa ile karşılanabilir. 2-) Yine tam bir kara propoganda olarak “yapılan anayasa değişiklikleriyle anayasanın içeriği tümden yenilendi” iddiası ileri sürülüyor. Oysa 1982 Anayasası’nda yapılan değişikliklerin büyük bölümü revizyon değişiklikler oldu. Reform değişiklikleri kapsamında başkanlık sistemine geçiş, anayasal şikayet (bireysel başvuru) hakkı, sıkıyönetimin ve askeri yargının kaldırılması sayılabilir. Bunların haricinde (ilk 4 maddedeki esaslar tartışma ve değerlendirme dışı olmak kaydıyla) anayasanın tümüne yönelik kapsamlı bir reformcu değişiklik hiç olmadı. Öte yandan başkanlık sistemine ilişkin eksik kalan hususların tamamlanması, geliştirilmesi gereken yönlerin düzenlenmesi ihtiyacı tartışılıyor. Yasamaya, yargı idaresine ve yüksek yargının oluşumuna ilişkin başkanlık sistemine de uygun olan ilave değişikliklerin yapılması gibi sistemsel gereklilikler gündeme getiriliyor. Yine hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi, yeni haklara anayasada yer verilmesi gibi ihtiyaçlar da tartışmasızdır. Ayrıca bugüne kadar yapılan 19 değişiklikle terim ve kavram uyumsuzlukları oluştu. İç yapı tamamen bozuldu. Şu an elimizde dili de yapısı da çok sorunlu eklektik bir metin var. Başlangıçta da dil, ifade, kavram ve terim birliği açısından sorunlu olan 1982 Anayasası, değişikliklerden sonra iyice sorunlu hale geldi. Görüldüğü gibi değişikliklerle bazı temel ihtiyaçlar karşılanmış olsa bile yeni anayasa ihtiyacı ortadan kalkmadı ve Türkiye’ye layık bir anayasaya ulaşılamadı. 3-) Bir de "mevcut anayasayla neyi yapamıyorsunuz" şeklinde çarpık bir görüş var. Yeni anayasa onu gündeme getirenler için yapılmaz, toplum için yapılır. Bu tip itirazları ileri sürenler için de yapılır. Dolayısıyla böyle bir görüş baştan sakattır. Bu nedenle sorular şöyle sorulmalıdır: Mevcut anayasa ile kişiler ve toplumun tüm kesimleri ortak tasavvurlarına uygun bir sisteme sahip mi? Devlet, millet ve ülkenin devamlılığı açısından güvenceler yeterli mi? Bu sorulara cevap vererek ve bu yaklaşımla halkın gündeminde yeni anayasa talebi var mı yok mu hususu ele alınmalıdır.
Kaynak: Halk TV