Şerefiye genellikle konut projelerinde karşımıza çıkan bir terimdir. Aynı özelliklere sahip olan daireler için farklı fiyatlar belirlenmesi işlemine Şerefiye denir. Bu tanımlamayı yaptıktan sonra  ülkelerin şerefiyesi dediğimiz konuya yavaş yavaş girelim… Her ülkenin şerefiyesi vardır, bu şerefiye üzerinden işlerinizi yürütürsünüz. Bu tanımlamadan sonra coğrafi olarak üzerinde bulunduğumuz; tapusu bize ait olan bu yerdeki yönetim aygıtına devlet diyoruz. Bazıları için sadece kuru toprak parçası gibi algılansa da sahipliği için kan döktüğümüz, sadakati için can verdiğimiz yere vatan diyoruz. Bunu en iyi anlatan dizeler ise;

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.

Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

Bu minvalde vatan toprağının satılık olmayacağı gibi müteahhitlerin koşu alanı da değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milletinin bulunduğu coğrafyanın şerefiyesi ölçülemeyecek kadar büyüktür. Doğu Türkistan’dan başlayarak Orta Avrupa’nın kapısı olan Makedonya’ya kadar bakarsanız kıta Avrupa’sının can damarlarının Türk milletinin elinde olduğunu görürsünüz. Rusya’nın enerji yataklarını barındıran ve kuzey doğuda bulunan Tümen bölgesinin Türk yurdu olduğu tüm dünya tarafından bilinmektedir. Burnumuzun dibi olan Irak ve Suriye de ise petrol sahalarının çoğu Misak-ı Milli sınırlarının içerisinde yer almaktadır.  Daha ilginç olan ise bu kaynakların dünya pazarına ulaştırılması için Türkiye Cumhuriyeti Devletine her halükarda ihtiyaçları vardır. Kısaca bulunduğumuz coğrafya Dünyanın kalbi olarak bilinen yerlerin can damarının geçtiği yerdir. Yaşanan gıda krizi yine devletimizin derin aklı ve coğrafyamızın bize bahşettiği şerefiye ile çözülmüştür. Buna rağmen Türk Devleti son yılların en derin ekonomik krizini yaşamakta ve bu krizi aşmamakta ısrar etmektedir. Peki neden?

Memleketin şerefiyesini kendi şerefiyesi gibi gören aklı evvellerin U dönüşü bu sıkıntıların temel sebebidir. Kimse bütün dünyada ekonomik kriz var, gıda krizi var diye anlatmaya kalkmaksın. 

Son iki yıldır yaşanan döviz krizinin nedeni zamanında elde olan kaynakların har vurulup harman savrulmasından başka bir şey değildir. Bu fütursuzca davrananlar ise 128 milyar doların hesabını vermeden sosyal medyadan istifa edebilmektedir.  Neyse ki devlet aklı kur korumalı mevduat ve swap işlemleri ile döviz krizini atlatmaya çalışmaktadır.  Memlekete maliyeti ise hiç küçümsenmeyecek kadar büyük olmuştur.  Ülkemizin şerefiyesini ülke için kullanmayanlar kendi küçük zümrelerine bu şerefiyeyi kanalize edenler elbet zamanı gelince hesap vereceklerdir. En azından Rusya, Çin,  Avrupa Birliği, ABD ve Arap dünyası ile yapılan valste Türkiye bu şerefiyeden kaynaklı olarak kazançlı çıkacaktır. Bu kazancın çok daha fazla olması gerekirken; İhvan kafası ile yapılan ya da yaptırılan hataların sonuçlarını ilerleyen zamanda göreceğiz. 

Bu günlerde beş Türk bankası Rusya’ya ait Mir ödeme sistemini kullanmaya başladı. Rusya’dan Türkiye’ye gelen turistlerin ve Rusya’ya yapılan ihracatın tahsilâtının bu ödeme sistemi ile yapılacağı anlaşılmaktadır. Bu sayede Türkiye Rusya’ya doğalgazdan kaynaklı borcunu Rus rublesi ile ödeme yapabilecektir. Türkiye borcunun hepsini olmasa da bir kısmını bile bu şekilde yapabilirse; döviz krizinin biraz hafiflemesini sağlayacaktır. Yine aynı şekilde Türkiye, Kazakistan ve Azerbaycan gazını Türk boru hatlarından Bulgaristan, Romanya ve Macaristan’a taşır ve ticareti ruble ve Türk lirası cinsinden yaparsa ticaretin şerefiyesini kim alır? Kim bilir? Ya muhalefetin tanımıyla “beşli çete” ya da Putinci oligarklar olursa şaşırmam.