Dünün özeti;

23.11.2021

Sosyal medyanın sert, tavizsiz, sıkı  muhalifleri yıllardır “Muhalefet nerede, bu memleketten bir şey olmaz” diye mır mır ederler. Oysa sayısı ve kitlesi az olsa da çeşitli protestolar, direnişler, grevler yanı başlarında sürer, çığlık atar, destek dayanışma bekler. Dönüp bakmazlar bir zahmet.

“KİMSEDEN ses çıkmıyor kardeşim”  sitemleri, akıl vermeleri hiç bitmez.

Dün, dövizin şirazesi dağılınca uzun bir aradan sonra memleketin bir çok yerinde sayıları çok olmasa da insanlar sokağa çıktı.

O da ne?

AKPden önce bizim muhalif mahalle  panikledi.

Hatırı sayılır bir yaygınlıkta bir panikti bu.

Neymiş? sakın provakasyonA gelmeyelim, seçimi bekleyelim.

Ve tuğlaları özenle üst üste koyulmuş o büyük umut  ; İLK SEÇİMDE GİDECEKLER yine devredeydi. Bu kitle öylesine inanmış ki yoksulluk arttıkça yoksullar hızla iktidardan uzaklaşacak.

Bu denklemin veciz sözü de şu “Ekmek 4 lira değil 10 lira olsun, beter olsunlar, hala iktidara oy verenler belki akıllanırlar”

Görünen o ki sandık önümüze gelecek. Seçim yapmamak, çok özel durumlarda, savaş gibi mesela, mümkün olabilir. Uluslararası meşruiyet ve halkın güveni ve kağıt üzerinde kalsa bile demokrasicilik gereği seçim bir zorunluluk.

Ne var ki , 20 yıllık ve son çeyreği mutlak iktidar olanlar sandık sonucuna tıpış tıpış rıza gösterecek ve sorunsuz sıkıntısız iktidarı bırakacaklarına inananlar bir hayli fazla.

“Öyle mi Alay komutanı”

Daha dün,

Buz gibi, kapı gibi Mahkeme kararına rağmen teşbihte hata sayılsın; kç kırık adalar iskelesi işgaline son vermediler.

Hala “ Sürecin takipçisiyiz”  sessiz sedasız.

Cumhuriyetin kurum ve kuralları bir şekilde işlerken ne öğretildi yurttaşlık görevi olarak bize?

4 yılda veya erken yapılan her seçimde  oy vermelisin.

Yurttaşlık bilincinin siyasete etkisini  sadece OY vermekle sınırlar ve beklersen o sandıktan muhalefeti çıkartır mı Cumhuriyete, demokrasicilik oyununa bile gıcık olan iktidar.

İstanbul gibi dünyanın gözü önündeki bir yerde  seçimleri “ÇALDILAR” diye tekrarlattı ya bunlar. Ne çabuk unuttuk.

Piyasa tanrısının sabrı taşmış ve sonunda yapılan abuk subuk işlere müdahale etmiş, 40 kez yaşanması  gereken sonuç ortaya çıkmış, döviz bu kez çıldırmış, halk bir günde yüzde bilmem kaç yoksullaşmış ve hala ekonomik KURTULUŞ savaşı veriyoruz masalı anlatılıyorken  birileri yeter diyerek sokağa çıkınca “SOKAK olmaz, sokak olmaz” diye twit attı muhalif mahalle. İşte bunu hiç beklemiyordum kendi adıma. CHP içerisinden bazılarının sakin olun çağrısına bünyemiz alışmıştı ancak sıkı muhalif ve her gün” Ay çıldıracağım nerede bu insanlar, muhalefet” diye anksiyete ilaçları içen kitleye sokağın da gerekli olduğunu anlatmak zorunda kaldığımıza inanamadım.

Dahası işci sınıfının örgütü DİSK gün boyunca bırakın eylem çağrısını bir açıklama bile yapmadı.Binlerce üyesi  KHK ile sosyal ölüme terk edilen KESK de.

Bari bir twit atın güne, gündeme dair. Yok.Atmadılar. Bugün ölçüp biçip bir açıklama yaparlar ancak İLK REFLEKSin çok önemli olduğunu, sonraki süreci de belirlediğini unutmuşlar yıllardır yaptıkları SELFİE muhalefeti nedeniyle demek ki. Bu arada HDPde ortalıkta pek görünmedi. Gecenin ilerleyen saatlerinde Diyarbakırdan bir  mahalleden ışık ve ses protesto videosu geldi şükür olsun.

Bu “Sokağa çıkmayın sakın, zaten Sedat Peker de uyarmıştı” ezikliğini açıklayacak siyaset bilimcileri, sosyologları, analistleri, Marksistleri bekliyoruz bugünden itibaren.

İstanbul yanında

yazları  kurak ve sıcak kışları soğuk ve yağışlı ikliminin artık terk ettiği  çeşitli illerde  doğal olarak örgütlü insanlar sokağa çıktı. Eh böyle bir günde dahi meleklerin kanatları var mı yok mu tartışması yapacak değillerdi elbette ama yine de teşekkürü hak ettiler.

Birde hatırlatmakta fayda var. Ahmet Şık ve bir kaç vekil  mecliste AKPye  karşı muhalefet nasıl yapılır dersi verdiler içişleri bakanlığı bütçe görüşmelerinde.

Soylu hamasetin arkasına geçip ateş etti bir kaç el ama bu kez altı patlar tabancası tutukluk yaptı, çünkü hamaset cephanesi nemlenmiş, etkisini yitirmişti. Karşısında da hapishane, mahkeme, Silivri tozu yutmuş gözü kara biri vardı. O da anladı çok geçmeden ve terk etti komisyonu.

İdam yanılsaması diye bilinen bir ruh hali görünenden  daha ciddi kurumlaşmış muhalif mahallede.

Bir şey olacak ve kurtulacağız, duygusu çok fazla insanı kuşatmış.

Bu duyguyu Reza Zarrap duruşmaları başladığında görmüştük. Reza konuşacak ABD sert yaptırımlar uygulayacak ve AKP teslim olacak diye sabahlara kadar uyumamıştı bir çok  muhalif mahalle hesapları.

Evveli şuydu bu ruh halinin.

“Bu dava burada bitmez AİHM e kadar gideceğim”

Böyle bir güven gelişmişti muhalif cephede. “Senden büyük AİHM var” diye uzun süre parmak salladı AKPye. Neyseki son bir kaç yıldır koca koca AHİM kararları açık ve net ve dahi lafı dolandırmadan üstelik tereddütsüz çöpe atılınca Saray tarafından “ AİHM kadar giderim” özdeyişi heyecan yaratmamaya başladı ve sönümlendi. İyi de oldu sanki.

Kendine, kendi mücadele dinamiklerine güvenmeyi bırakırsan esas olarak, başkalarında tutuklu kalırsın.

“Ben sende tutuklu kaldım” mı diyordu