SON UÇ: YENİDEN DOĞANLAR YA DA YENİ NURA KAVUŞANLAR

Abone Ol

Tek dişi kalmış batı medeniyetinin bin yıllık hevesleri Lozan anlaşması ile kursaklarında kalmıştı. Son yıllarda bu hevesleri tekrar depreşmiş ve Fetö terör örgütü ile iş birliği halinde çeşitli girişimlerde bulundukları biliniyordu. Dün Fetö terör örgütünün yılmaz savunucuları bugün “Neo Fotisti” için mücadele vermeye devam etmekteler. Peki bu “Neo Fotisti” nedir? Bir bakalım. Sözlük anlamıyla Yeniden doğanlar, ya da yeni nura kavuşanlar olarak çevrilmektedir. Gerçek ise başka bir dine mensup kişi ya da kişilerin Hıristiyanlığı seçmeleri olarak bilinmektedir.  Bir şahsın kendi isteği ile din değiştirmesinde hiç kimse bir şey diyemez. Ancak din değiştirmek için para, mal mülk, makam ve mevki vadediliyorsa bu işte bir bit eniği aramak lazım. Hele hele bu vaatlerinim arkasına birde başka bir siyasal ve etnik kulp ekliyorlarsa işte bu bir milli güvenlik sorunu haline dönüşüyor demektir.

Nasıl yani? diye sorduğunuzu duyar gibiyim.

2000li yıllarda Hatay bölgesinde bazı papazlar özellikle belli etnik guruplara mensup fakir aileleri mal, mülk, para ve çocuklarının geleceklerini garanti etme vadiyle din ve mensubiyet değiştirmelerini sağladıkları gözlemlenmişti. Çocukluğunda keçi çobanlığı yapan bir papaz bölgedeki masum vatandaşları çeşitli vaatlerle kandırırken bu kişilerin etnik mensubiyetini de değiştirmekten geri durmadı. Yani gariban vatandaşımız din değiştirirken aynı zamanda da etnik olarak kendisini Rum olarak hissettiğini belirtmiş oldular. Fiftik evrak düzenleyen keçi çobanı bu meziyetsizliğini yani kalpazanlığının mükafatını almış ve bu kişinin yolları ardına kadar açılmış oldu. Malumunuz olduğu üzere Fetö terör örgütü bu tip yapılanmalarda yer alan kişileri çok sevdiği için bu kişileri bu defa uluslararası arenada destekler yetmez içerdeki diğer satılmışlarla desteğini katlayarak devam ettirirdi. Bu kısımları eminim ki devletimizin ilgili birimleri biliyor ve takip ederek gerekli tedbirleri alıyordur.

Son günlerde İznik Konsülünün 1700’üncü yılı münasebeti ile turistik bir çalışma gibi sunulan çalışmalar göz ardı edilmeyecek kadar önemlidir. Suriye’den gelen geçici sığınmacılardan sadece belli bir etnik guruba ait olan garibanlar bu defa aynı keçi çobanının eli düşürülmektedir. Bu defa Gökçe ada bu ihanet şebekesini hedefinde yer almaktadır. Malum yapılanma için din ve etnik aidiyet değiştirenler Gökçe adaya yerleştirildikleri duyulmaktadır.

Temel hesaplarının İstanbul’da Ekümenik bir devletin kurulması için mücadele etmek olduğu unutulmamalıdır. Bu minvalde Kanal İstanbul’un bu yapılanmanın bir parçası olduğu akla gelmemesi ahmaklık olur sanırım. Çünkü aynı gurup şu ifadeleri de kullanmaktan çekinmiyorlar. İstanbul Halifeliğin baş kenti aynı zamanda da Ortodoksların da başkenti. O zaman İstanbul bağımsız ya da özel statüye bağlı bir dini devlet yapılanmasına gitsin. Yani kısaca Vatikan modeli bir yapılanma olsun istiyorlar. Bunun içinde kişilerin dinini değil aynı zamanda ilerde kullanacakları Fiftik evraklarla etnik aidiyeti de değiştiriyorlar.

26 Nisan 2025 tarihinde ölen Francis İznik konsülünün 1700cü yılına katılma isteği kesintisiz olarak yeni Papa tarafından yerine getirileceği açıklandı. Robert Francis Prevost seçildi. Prevost, papalık ismi olarak 14. Leo'yu kullanacakmış. 14. Leo’da İznik konsülünün 1700cü yılı kutlamalarına katılacağını ve ilk ziyaret edeceği ülkenin Türkiye olduğunu açık kaynaklardan deklere etti. İlk bakışta çok önemli olmayan bir detay gibi görünse de Hıristiyan aleminde bu vaka bir ilk olması çok dikkate değerdir. Hıristiyan dünyasında bu tip yaklaşımlar ya büyük Hıristiyan birliğinin habercisidir ya da Katoliklerle Ortodoksların yüz yıllık savaşının habercisidir.  Burada Fener Rum Patrikhanesinin sıradan bir dernek gibi hareket etmemesi; bir ekümenik devlet gibi hareket etmesi çok ciddi bir problemdir. Birçok yerde özellikle Yunanistan’da ve Ukrayna’da ekümenik bayrağı ile toplantılar yapması gözden kaçmamalıdır. İznik konsülünün 1700cü yılı ile ilgilide benzer çalışmaları olduğu bilinmekte bu gerekçe ile Fener Rum Patrikhanesi münasip bir lisanla uyarılmıştır. Bu malum yapılanmanın derhal para kaynakları kontrol edilmeli. Şayet legal olmayan para transferleri varsa gerekli işlemler yapılmalı. İllegal bağış ya da kontrolsüz güç devşirme söz konusu ise Türk Devleti gerekli müdahaleyi yapmalıdır. Hele hele siyasete yön vermek gibi bir hataya kapılmaları gerçekten hadsizliğin ötesinde bir durum olur. Bazı Metropolitlerin kimi siyasileri el altından desteklediği bilinmektedir. 

Sonuç olarak bu ne kanal İstanbul ne Gökçe ada hevesleri doğru değildir. Hile ile gelen hurda olarak çıkar. Siz aklı evveller para ile din ve etnisite değiştireceğinizi sanıyorsanız yanılırsınız. Bir gün karşınıza Fatih Sultan Mehmet çıkar bir gün Papa Eftin çıkar bir gün Gazi Mustafa Kemal çıkar ve tüm hesaplarınız altüst olur.