Restoranlar resmi olarak 12 nisanda kapanmış görünüyor olsa da sektörün geneli 9 nisan Cuma günü faaliyetlerini durdurdu. Yeme içme sektörü pandemi sürecinde günah keçisi olarak belirlenmişti ve bu süreçte cezalandırılarak her vaka artışında kapatılan tek sektör oldu. Sektörün temsilcisi olan derneklerin, ticaret odlarından aldıkları verilere göre sektörün %30 u işletmesini kapatmaz zorunda kaldı. Bunlara ilave olarak, ticaret odasına kapanış veremeyen ancak işletmesini kapatmak zorunda olanları eklediğimizde tablo korkutucu bir hal alıyor. Yeme içme sektörünün faaliyetlerinin devlet eliyle 3. Defa durdurulmasının üzerinden 16 gün geçmiş olmasına rağmen haftalık vaka sayısı 50.000 nin altına düşmüyor. Bu durum açıkça gösteriyor ki virüs kafelerden yayılmıyor ama virüsün yükünü yeme içme sektörü çekiyor. Son 15 günde yeme içme mekanlarının kapalı olmasına rağmen, virüsün durdurulamaması bizlere, diğer alalardan yayılımın daha fazla olduğunu ispatlarmışçasına bir tecrübe kazandırdı. Bu gerçekler önümüzde duruyorken neden tam kapama yapılmıyor diye düşünüyorum. Önceki yazılarımda tam kapamanın maliyetinin, kısıtlamaları tedbirlerden daha az olacağını yazmıştım. Kısıtlamalı tedbirler bir çok işletmeyi maalesef iflas ettirdi. Burada kaybeden sadece işletme sahibi olmadı. Ülkemizin ekonomisi, çalışan çarklarının dişlerini kaybetmiş oldu. Vergi veren, istihdam sağlayan ve ekonomik değer yaratan işletmeleri kaybetmenin maliyeti hesaplananlardan çok daha fazla oluyor. Kısa çalışma ödeneğinin yeniden devreye alınması çok iyi oldu. Eğer tam kapama yapılmaz ise ve vaka sayılarında çok ciddi düşüş sağlanamaz ise turizm sezonunda hedeflerin tutturulması ancak mucizeler ile gerçekleşebilecek. İşimizi şansa bırakmak yerine. Hem tam kapama yaparak yaz sezonunu kurtaralım, hem yasal düzenlemeler yaparak ekonomimizin yeniden yapılanabilmesine izin verelim. Bunları yapabilirsek ülkemizin ekonomisine ciddi değer katmış olacağız. Umarım bu hafta kabine toplantısında bu yönde kararlar alınır.