Cumhuriyet yazarı Barış Pehlivan, 2008 yılında trafikte tartıştığı Seyfettin Erdem’i silahıyla vuran AK Parti Gaziantep Merkez Şehitkamil İlçe Başkanı Avukat Hüseyin Çolak’ın Kilis’te cumhuriyet savcısı olduğunu yazdı.

Pehlivan, “Hani, müzisyen Onur Şener’in katillerinin sabıkalarına rağmen nasıl devlette memur yapıldığını tartışıyoruz ya... Devletin bağışıklığının nasıl işlediğinin örneklerinden biri de bu olaydı” ifadelerini kullandı.

Barış Pehlivan’ın yazısından bir bölüm şöyle:

“Kilis Savcısı Hüseyin Çolak’ı aradım, sordum. Ve çok çarpıcı yanıtlar aldım...

İşte görevdeki bir cumhuriyet savcısının anlattıkları...

- Siz 2008’de 52 yaşındaki birisini silahla yaraladınız. Sonra da gözaltına alındınız. Bu dava nasıl sonuçlandı?

Gözaltına alınmadım. 52 yaşında dediğiniz adam bir kamyoncuydu. Pazıları benim bacağım kadardı. Levyeyle üzerime saldırdı. Ruhsatlı silahımla ikaz ettim, havaya ateş ettim. Buna rağmen üzerime gelince de ayaklarına bir el ateş ettim. Ayağından yaralandı. Aslında zararı gidermeme bile gerek yoktu, tedavisini SGK karşılamıştı. O zamanın parasıyla 3-4 bin dolara denk gelen bir para verdim. Mahkeme de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi. Hükmün açıklanmaması sabıkaya işlenmiyor. Çünkü beş yıllık o denetim süresinde başka kasıtlı suç işlemezseniz, ortadan kalkıyor ve sabıkanızda da gözükmüyor.

-KHK ile kapatılan Müdafaa Demokrasi ve Hukuk Derneği’nin sekiz yıl üyeliğini yaptığınızı görüyorum. Bu derneğin FETÖ ile açık ilişkisi ve örgütün avukatlık yapılanması olduğu biliniyor. Siz neden yıllarca bu derneğe üyeydiniz?

Ben derneğe üye olmadım. Biliyorsunuz; o zamanki iktidar partisiyle bu yapı kol kolaydı. Partide bulunan avukatları götürdüler ve üye yaptılar. Herhangi bir üyelik imzam vs. yok. Ne zamanki 17-25 Aralık oldu -biz tabii benimsemedik “bunlar bunu yapıyor” diye- derneğe istifa dilekçesi gönderdim. Ancak buna rağmen üyeliğimi devam ettirmişler. Böyle olunca da dilekçeyi noterden gönderdim. Hem dernekler masasına hem de derneğe... Onun üzerine dernek üyeliğinden çıktım. Hayatım boyunca FETÖ ile hiçbir şekilde yan yana durmadım. Açın bakın arşivlerdeki 2012 AK Parti Şehitkamil İlçe Başkanlığı seçimlerine... Karşıdaki aday Hasan Coşkun. Şimdi halen firari sanık. Bunu birileri getirdi, ilçe başkan adayı yaptı. Karşısına aday oldum, üç farkla seçimi kaybettim. Daha o tarihlerde hükümetle FETÖ arasındaki MİT krizi yeni çıkmıştı. Bu anlattığım da zaten FETÖ ile irtibatım ve iltisakımın olmadığının kanıtıdır. Ondan sonra da siyaset hayatım bitti. Orada sözüm ona üstümüzü çizdiler. Siyasi partilerin yapısını biliyorsunuz, siyasi partilerde demokrasi falan yok.

-Siz siyaseti bıraktınız ve 2018’den beri Türkiye Cumhuriyeti’nin savcılarından birisiniz. Açık kaynaklarda AKP’yi ve Erdoğan’ı çok övdüğünüz onlarca açıklama görüyorum. Ayrıca muhalefet partilerine ve temsilcilerine de çok ağır eleştirilerde bulunmuşsunuz. Siyasi kimliği bilinen birinin cumhuriyet savcılığı koltuğunda objektif olabileceğine inanıyor musunuz?

İşime bakın benim... Hukuk herkese lazım. Buna inanan bir insanım. Dolayısıyla ben de oturduğum koltukta bu işin hakkını vermek durumundayım. Yanlış yaptığımız olabilir ama bilerek hata yapmaktan Allah beni muhafaza etsin. Çoluğum çocuğum var. Yarın onları utandıracak bir şeyi niye yapayım... Objektif yapmayacağımı düşündüğüm gün bu işi bırakırım."