Tek Taraflı Sevgi ve Aşırı İlgi: Duygusal Bir Kayboluşun Hikâyesi

Abone Ol

İlişkiler iki insanın arasında bir köprü gibidir; iki kıyıya da eşit sağlamlıkta oturmalı ki geçiş mümkün olsun. Peki ya sadece tek bir taraftan taşınan tuğlalarla kurulan köprüler? İşte onlar genellikle duygusal çöküşlere davetiye çıkarır.

İlişkinin başlangıcında, bir tarafın verdiği ilgi, emek ve fedakârlık, ilk başta çekici ve romantik gelebilir. Psikolojide buna “fazla telafi” ya da “aşırı yatırım” adı verilir. Kişi, sevdiği insandan yeterince ilgi göremediğinde, ilişkiyi ayakta tutmak adına kendi ilgisini daha da artırır. Bu tek taraflı enerji, kısa vadede belki umut verse de, uzun vadede ilişkide “duygusal yorgunluk” ve nihayetinde tükenmişlik yaratır.

Bu durum, genelde özgüven eksikliği, terk edilme korkusu veya geçmiş travmalarla şekillenmiş bağlanma sorunlarından kaynaklanır. Psikolojide buna “anksiyeteli bağlanma tarzı” diyoruz. Kişi sürekli kendini kanıtlama ihtiyacı duyar, sevilme ihtimalini artırmak için fedakârlığını abartır ve karşılığında sevgisini göstermeyen ya da ilgisini sınırlı tutan partneri daha da ulaşılmaz kılar. Bu aslında paradoksal bir durumdur: Sevgi gösterdikçe karşı taraf uzaklaşır, o uzaklaştıkça kişi daha fazla ilgi gösterir ve kısır döngü başlar.

Bu tür ilişkilerde sürekli veren taraf, zamanla “değersizlik” ve “yetersizlik” hissine kapılır. İlişkinin tüm sorumluluğunu sırtlayan kişi, “ilişki obsesyonu” geliştirebilir. Partnerin her hareketini kontrol etmek, mesajlarına anında cevap beklemek, her planı sürekli tek başına yapmak zorunda kalmak, zaman içinde kişiyi duygusal olarak hırpalar.

Sonuç ne olur peki?

Bu tip ilişkilerin neredeyse kaçınılmaz sonucu, duygusal tükenmişlik ve derin bir hayal kırıklığıdır. Sevdiğini elde etmek için her şeyi yapan taraf, genellikle ilişki bittiğinde kendini suçlar ve yoğun bir kaygı ve depresyon yaşar. Kendisine yüklediği “Ben yetemedim,” düşüncesi, derin bir travma yaratır ve sonraki ilişkilerinde benzer hataları tekrarlamasına yol açabilir.

Ancak çıkış yolu var:

Bu döngüyü kırmak için kişinin kendi duygusal ihtiyaçlarını fark etmesi, özgüvenini artırması ve duygusal sınırlarını net çizmesi gerekir. Terapide bu tür ilişkilerin kökenine inilir, kişi bu ilişki döngüsünü tanır ve değiştirebilir. Unutmayalım ki gerçek sevgi iki tarafın karşılıklı ve dengeli emeğini gerektirir. İlişki tek kişilik değildir; sevgi, karşılıklı bakılan bir aynadır.

Hayat, karşılıksız sevgilere ve tek kişilik köprülere emek harcamak için fazla kısa. Bu yüzden önce kendinizi sevip, sonra doğru yere doğru ölçüde sevgi vermeyi öğrenmelisiniz. Unutmayın; siz, sevginizle birlikte değerlisiniz.

Cenk Tevetoğlu